- Kategori
- Gündelik Yaşam
Doğu' da mezarlar küçük

Bir kadını, bir adam iki kadın izliyordu.
Öndeki kadın (öbürlerinden gençti.16 yaşlarında) bezle sarılmış bir paket taşıyordu.
Arkadaki adamın elinde bir kazma vardı. Bir düzlüğe geldiler. İki kadın, yerdeki çalıları sağa sola attı. Adam kazmayla toprağı eşeledi. Öndeki kadın onları seyrediyordu. Elindeki paketi çukura koydu. Adam, kazdığı yerden çıkan toprağı paketin üzerine ittirdi. İki kadın onları seyrediyordu. Öndeki kadının gözlerinde sıcak bir ıslaklık belirdi.
Ağlamıyordu.
Gözlerinden düşen iki damla yaş, gülle gibi yere çakıldı.
Öndeki kadın, adam ve iki kadın son kez, toprakla örttükleri yere baktılar. Ve, geldikleri gibi aynı yoldan sessizce geri döndüler.
Adam, köydeki öbür adamların yanına gidip oturdu. Bir sigara sardı. Verilen çayı yudumlamaya başladı.
Öndeki kadın, torak damlı evine girdi. Diğer çocuklarına, ekmek ve otlu peynir verdi.
İki kadın, köydeki diğer kadınlarla birlikte odun getirmek için dağa gitti.
Hava kararmaya yakın, sırtlarında odunlarla döndüler. Yük taşıtmak için besledikleri atlar, katırlar ise otlamaya devam ediyordu.
genişliği bir,
uzunluğu ikibuçuk metre
mezarlara gömülen kodamanlar.
millet-imizin saygıdeğer-vekilleri,
doğudaki mezarların eni boyu
yarım metre.
ey –ceplerini doldurmaya- bakanlar !
mezarlar elli santim, elli.
toprağın altında sertleşememiş kemikler,
uzayamamış saçlar var.
ağladıktan sonra gülemeyen,
ölmeden önce konuşamayan
dişlerinin çıkmasına kadar
yaşayamayan
bebekler var, bebekler.
28 Nisan 1986- TARAKLI