- Kategori
- Arkeoloji
Doğu Anadolu tarihinden bir kesit son Tunç Çağı 1

...
DOĞU ANADOLU TARİHİNDEN BİR KESİT SON TUNÇ ÇAĞI 1
I. Doğu Anadolu Son Tunç Çağı Zaman ve Gelişim
Anadolu stratejik konumu ile tarihin her döneminde çekim merkezi olmuştur. Onlarca uygarlık gelip geçmiştir. Bizler bunu çok iyi anlamalıyız ve bir tarih bilinci oluşturmalıyız
Kuşkusuz tarih bilinci, binlerce yıllık insanlık sürecinin deneyimlerinden oluşan tarihsel birikimin algılanması ve yorumlanmasıyla ilgili bir sorundur. Ama bu, büyük ölçüde tarihe ait bilgilerin açığa çıkarılması ve diğer bilgilerle bağlantısının kurulabilmesiyle ilişkili kültürel bir oluşumdur.
Tarih bilincinin zayıf olduğu ülkemizde, Uygarlıklar Ülkesi Anadolu’nun tarihsel mirasının algılanması ve bugünle birleştirilmesi, hep eksik kaldığı için bugün bir çok tarihsel sorunla karşı karşıya kalıyoruz.
Doğu Anadolu, sıra dağlarının birbirine çok fazla yaklaşıp sıklaştığı ve aynı zamanda doğuya gidildikçe yüksekliklerin artığı bir yüksek bölgedir. Şekil itibariyle kaidesinin âdeta doğu sınırlarının teşkil ettiği ve Güney kenar dağlarının çevirdiği, zirvesi İç Anadolu’ya doğru ilerleyen bir üçgeni andırır. Doğu Anadolu Bölgesinin coğrafi sınırları, Güneyde Maraş civarında Güneydoğu Torosları Kavisinin dış etekleri, Batıda Kızılırmak ile Fırat arasındaki su bölüm çizgisi, Kuzeyde Karadeniz Dağlarının Güney eteklerini takip ederek Bayburt ovasını içine aldıktan sonra, Güneye dönen bir çizgi teşkil eder. Doğu Anadolu Morfolojik açıdan ise, kuzeydoğuda Kura çöküntüsüne, doğuda ise Urmiye platosuna kadar uzanır Doğu Anadolu’yu yukarıda çizdiğimiz sınırlar içinde daha küçük bölgelere ayırmak mümkün.
Bitlis-Hakkari bölgesi yüksekliği 4000 metreyi bulan Güneydoğu Toros dağarlıyla çevrilidir. Van bölgesi, Doğu Anadolu içinde özellikli bir yere sahiptir. Düzgün olmayan bir üçgen şeklindeki bölgenin güneydoğusunda Toros Dağları, batısında volkanik Nemrut, kuzeyinde Süphan ve doğusunda volkanik Tendürek Dağları önemli yükseltilerdir. bölgenin büyük bir kısmını 16.000 km2 ile Van Gölü Kaplar. Göl çevreden gelen nehirlerle beslenir. Yukarı Murat Havzası, kuzeyde Erzurum-Pasinler ve Aras çöküntüsü, güneyde Muş ovası ile çevrilidir. Bozkır ikliminin hakim olduğu yörenin ortalama yüksekliği 2000-2200 m kadardır. Erzurum ve Kars Havzası güneyde Plandöken Dağları, batıda Aşkale ve Karasu ile çevrilidir. Kuzeyde ise Doğu Karadeniz Dağları sınırı meydana getirir.
3. binyılın sonlarında Elazığ-Malatya bölgesinde yerleşmeler yerlerinden çoğu bir yangınla tahrip olmuş ve ıssızlaşmıştı. Van, Erzurum, Kars bölgeleri ve hatta tüm Doğu Anadolu ve Transkafkasya’da höyük tipi yerleşmeler bin yıl kadar süreyle terk edilmiş, ekonomide küçük baş hayvancılık ve buna bağlı olarak göçebe ve aşiretler şeklinde yaşamaya başlamışlar. Yerleşik yaşamın kesintiye uğradığı bu dönem de aşiret beyleri giderek zenginleşmişlerdir. Bunu böyle olduğu Kuzeydoğu Anadolu ve özellikle Doğu Beyazıt, Kars ve Ardahan yörelerin de bulunan kurgan türü mezarların içindeki armağanlarda anlaşılmaktadır.
Orta Tunç Çağı da Kuzeydoğu Anadolu’da ve Doğu Anadolu’da boya bezemeli çanak çömlek kullanılmıştır . Çanak çömlekler çok canlı bir biçimde önceleri parlak kırmızı üzerine siyah ve sonra da çeşitli renkler kullanılarak boyanmıştır. Özellikle büyük çanak çömlek üzerine uygulanan bu boyama da en sevilen bezemeler içi kafesli üçgenler ve su kuşlarıdır.
Son Tunç Çağı yada Hitit İmparatoluk Çağı (MÖ 1380-1200) dene dönem de Hitiler büyük bir güç haline gelmişlerdir. Bu dönemde Hayaşa-Azzi (Macqueen 2001: 58-59) Kuzeydoğu Anadolu’nun zengin maden yataklarını denetliyordu. I. Şuppiluliuma (MÖ 1380-1345) diplomasi yoluyla, II. Murşili (MÖ 1343-1310) de güç kullanarak bölgeye egemen olmaya çalışmışsa da, Hititlerin bölgede kalıcı olarak başarılı olduklarına dair az belirti vardır. Yalnızca yukarı Kızılırmak’tan Fırat’a kadar bir sınır hattı oluşturabilmişlerdir. Bu hattın gerisinde, Yukarı Ülke olarak bilinen, yönetsel ve dinsel merkezi Samuha’da bulunan tampon bölge yer alıyordu. Bu yöre kimi araştırmacılara göre Kızılırmak (Halys), kimine göre de Fırat (Euphrates) üzerindeydi. Bugünkü Divriği’de ya da ona yakın olabilir. Stratejik açıdan Yukarı Ülke Hayli önemliydi çünkü onun düşmesi, Sivas’tan (Hititçesi Maraşantiya olabilir) Malatya ovasına (Hititçesi Tegarama olabilir) giden yolu düşman saldırısına açık duruma getirirdi. Oysa bu yol Hititler için kuzey Suriye’ye giden önemli bir yoldu ve I. Murşili (MÖ 1620-1590) döneminden I. Şuppiluliuma (MÖ 1380-1345) dönemine kadar o bölgeyle tek iletişim yolunu sağlıyordu.
I. Şuppiluliuma ile Kuzeydoğu Anadolu’daki Azzi-Hayaşa beyi Huqqana arasında, iç ve dış tehditlere karşı Hitit kralının yanında olmasını istediği ve Hayaşa ülkesinin ahlaki değerlerini vurgulayan anlaşma belki de iki defa yapılmıştır. Bu antlaşmayı pekiştirmek için Şuppiluliuma, Huqqana’ya kızını vermiştir. Azzi-Hayaşa Bölgesi ile Hititler arasındaki sürtüşme II. Murşili (MÖ 1343-1310) döneminde de sürmüştür. Kırallığının 10. yılında II. Murşili bu ülkeyi barışa zorlamıştır.
Fırat nehrinin Malatya ovası karşısına düşen yakasında, sınırları içinde Yakındoğu’nun en zengin bakır kaynağı Ergani madeni bulunan İşuwa toprakları vardı. MÖ 14. yy’da İşuwa ülkesinin Hitit İmparatorluğu’nun egemenliğinde vasal bir krallık olduğu bilinmektedir. Hatti ve Mitanni arasındaki konumu, İşuwa’yı bu güçler arasında sürekli bir çekişme kaynağı durumuna getirmiş, sonunda bölgeyi Hititler açısından güvenceye alan I. Şuppiluliuma (MÖ 1380-1345) olmuştur. III. Hattuşili (MÖ 1275-1250) döneminde İşuwa kaynakları Hitit ordusunun donanımında kullanıldı. Zaten Norşuntepe, Korucutepe, ve Tepecik gibi höyüklerde yapılan kurtarma kazıları bölgede Son Tunç Çağı’nda güçlü bir Hitit etkisini açığa çıkarmıştır.
Devam edecek....