TL’nin başta dolar olmak üzere diğer para birimleri karşısında son dönemde tekrar değer kazandığı sıkça dile getirilmeye başlandı. Analizlere konu olan değerlenmenin ve doların değer kazandığına ilişkin belirleyici olan göstergenin ne olduğu ve bu göstergenin geçerliliğinin ele alınması gerekmektedir.
Kamuoyu kurun değerlenmesini genelde kurun ulaştığı en yüksek düzeyden itibaren başlayan gerileme olarak veya kriz ortamında, 2001 yılında kurun ulaştığı düzeyin günümüz seviyesinden yüksek olmasıyla açıklamaktadır.
Resmi olarak kurun değerlenmesini gösteren veriler ise TCMB’nin hesapladığı Reel Efektif Döviz Kuru göstergesinden hareketle ortaya konulmaktadır. 1995’i 100 olarak baz alan TÜFE bazlı Reel Efektif Döviz Kuru kriz döneminde Ocak-2001’de 148’e, Aralık 2007 döneminde 190, 3’e yükselmiş, Haziran 2009 döneminde ise 164, 6 olarak gerçekleşmiştir. ÜFE bazlı Reel Efektif Döviz Kuru dikkate alınırsa Haziran 2009 endeksi 138, 6’dır. Temmuz ayında da TL’nin değer kazanması nedeniyle reel kur endeksinin TÜFE bazlı olarak takriben 170’e vardığı söylenebilir. Bu göstergenin dile getirdiği şudur. Endeks, referans olarak saptanan 100’ü geçerse TL’nin değerlendiği, 170’e çıkılmışsa TL’nin 70 puan değerli olduğu sonucuna varılmaktadır. USD/TL paritesi bugün 1, 5 ise, bizim değerlemeden söz etmememiz için kurun basit bir doğrudan denklemle takriben 2, 5 düzeyinde olması gerekecektir. Ancak bu düzey kimsenin beklemediği ve dikkate almadığı bir noktadır. Bu yazıda bu hesaplama metodundan hareketle kurun değer kazanmasının geçerliliğini tartışmaya açmak istiyorum.
Reel efektif döviz kuru; nominal kurun fiyat endeksleriyle deflate edilmesidir. Reel efektif döviz kuru, ilgili ülkenin fiyat düzeyinin dış ticaret yapılan ülkelerin fiyat düzeylerine oranının ağırlıklı geometrik ortalaması alınarak hesaplanmaktadır. TCMB 19 ülkenin ağırlıklarını kullanmaktadır. (www.tcmb.gov.tr/yeni/evds/yayin/reel.../YontemselAciklama.pdf)
TCMB’nin yöntemsel açıklamasında; baz yılının, hesaplama yönteminin, endeks seçiminin çok zor olduğu, ideal bir seçimin yapılamayacağı ve bu nedenle Reel Efektif Kur Endeksi'nin sadece gösterge niteliğinde kullanılabileceği ifade edilmektedir. TCMB kendi hesaplamasına kısmen haklı gerekçelerle güvenmeyerek, “tamamen dikkate almayın, gösterge niteliğinde kullanın” demekle birlikte, göstergenin asıl işlevinin ne olduğunu açıklayamamaktadır. Piyasada TCMB tarafından hesaplanan reel kur değerinin hiç dikkate alınmaması, piyasa hareketlerinin bu endekse duyarlı olmaması sanırım TCMB için üzüntü verici olmalıdır. Bu nedenle TCMB’nin diğer ülkelerdeki hesaplama yöntemleri ve ilgili ülkelerde bu endeksin hangi seviyelerde bulunduğunu açıklaması konuya ilgi duyanları aydınlatmak açısından önemlidir.
Reel kur endeksinin seçiminde en önemli hususlardan biri dikkate alınan baz yılıdır. Öncelikle 1995 yılının artık baz yılı olarak dikkate alınmaması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye ekonomisi uluslararası piyasalarla son yıllarda bütünleşmiş, yabancı sermaye miktarı giderek artmış, dış ticarete konu olan mal ve ülkelerin kompozisyonu değişmiştir. TÜFE hesaplamasında baz yılın 2003 yılına, GSYH hesaplamasında baz yılın 1998 yılına taşınması nasıl bir ihtiyaçtan kaynaklanmışsa, baz alınan 1995 yılının da kurun değerlenmeye başlandığı 2003 sonrasındaki bir döneme taşınması yararlı olacaktır.
Diğer yandan dikkate alınması gereken noktalardan biri de reel kur endeksinin hesaplanması esnasında sadece ilgili ülkelerin enflasyon oranlarından hareket edilmesidir. Oysa ülkelerin ekonomik gücü ve beklentiler doğrudan ülkenin en önemli temsil aracı olan paraların değerine yansımaktadır. Dolar, EUR gibi konvertibl paraların ait olduğu ülkelerin ekonomik görünümü on sene öncesinden farklıdır. Bu ülkeler ekonomik ve siyasi güç kaybına uğramışlar, tüketimde önemli noktada olmalarına karşın üretimdeki ağırlıklarını yitirmeye başlamışlardır. Fonların aktarılacağı paraların belirlenmesinde, kaynakların değerlenmesinde enflasyon oranlarının ötesinde, ekonomik durum, büyüme oranları ve beklentilerde getiri oranı kadar önem kazanmaktadır. Dolayısıyla ekonomileri göreli olarak küçülen ülkelerin yaşadıkları sıkıntıların reel kur düzeyine yansıması kaçınılmasıdır. Örneğin TL’nin USD karşısındaki reel değeri hesaplanırken sadece Türkiye ile ABD arasındaki ticari ilişkilere ve karşılıklı fiyat hareketlerine bakılmamalı, bu ülkelerin küresel olarak ekonomik durumu ve geleceğe dönük beklentiler de dikkate alınmalıdır.
TCMB’nin reel kur endeksini hesaplama yöntemini yenilemesi, bu kapsamda baz yılı değiştirmesi, ülkelerin büyüme oranı, küresel ekonomideki payları ve geçerliliği bulunan beklenti endekslerini de dikate alması bir zaruret haline gelmiştir. Çünkü önümüzdeki süreçte döviz kurundaki gerilemenin artması, doların tarihi dip noktasının gerisine düşmesi kuvvetle muhtemeldir. Geçerliliği bulunmayan, kimsenin dikkate almadığı mevcut TCMB Reel Efektif Kur Endeksi'nin güncellenmesi, insanların ve karar alıcıların geçerli bir göstergeye kavuşması ve TCMB’nin itibarı açısından önemlidir.