- Kategori
- Küresel Isınma
Dünyanın altını insanoğlu ısıttı...

Bu yeni bir tecrübe değil "gezegenimiz" için..
O, 4 milyar 650 milyon yıllık tarihi boyunca birçok kez ısınmış, soğumuş, ısınmış, soğumuş...
Farkı, şimdi biz, insanoğlu, varız üzerinde 10 milyara yaklaşmış nüfusumuzla..
Sürekli artıyoruz ve rahat da durmuyoruz dünya üzerinde..
Doğanın döngüsüne "çomak sokan", yaramaz çocukları gibiyiz gezegenin..
Yaramazlığımızın bedelini gün gelip "doğanın öfkesi" ile ödeyeceğimizi bilsek de kötü alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyoruz..
Vazgeçemediklerimiz, dünyanın bizden vazgeçmesini getirecek ve yaşlı gezegen yaramazlığımıza dayanamayıp "silkeleyecek" bizleri üzerinden bir gün..
Buna rağmen tüketmekten vazgeçemiyoruz..
Doğanın dengesini kendi doğamızdaki "tüketme" dürtüsü ile bozuyoruz..
Daha çok "fosil yakıt" tüketiyoruz mesela, yapılaşma nedeni ile daha çok ormanı yok ediyoruz, daha çok çöp ve benzeri katı atığa dönüştürüyoruz tükettiklerimizi, daha çok endüstrileşiyoruz, daha çok teknoloji tüketiyoruz..
Ve bunları daha çok yaptıkça atmosfere atılan gazların çeşitliliğini ve miktarını arttırıyoruz..
Bu gazlar yoluyla dünyadan yansıyan güneş ışınlarının atmosferde daha çok tutulmasına ve dünyamızın daha çok ısınmasına yani "artmış sera etkisi" ya da "küresel ısınma" dediğimiz duruma neden oluyoruz..
Dünya üzerindeki tüm yaşamlar "sera etkisi" ile yakından ilişkilidir aslında..
Sera etkisi olmayan bir dünya, yaklaşık 33 derecelik bir soğuma ile karşı karşıya kalır ki, bu da dünyamızın bir kutuptan diğerine buzlarla kaplanması anlamına gelir..
Yani doğal döngü dünyamızın yaşanılası bir yer olması için elinden geleni yapar..
Atmosfer bu etkiyi dünyadan yansıyan güneş ışınlarının bir kısmını(su buharı ve karbondioksit, metan gibi gazların etkisi ile) kendi içinde tutarak sağlar..
Tıpkı bir "sera" gibi içinde yaşayan canlılar için optimal yaşam şartlarını sunar..
Ne kadar hor kullansak da dünya bizimle barışık kalmaya çalışır yani..
Azıyla yetinmeyip hep daha çoğunu isteyen bizler, gezegen üzerinden silkelemeden bizi, bu barışı koruyabilecek fırsatı bulabilecek miyiz bakalım...