Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

22 Ocak '10

 
Kategori
Deneme
 

Emperyalizmin son dümeni: Küreselleşme

Kür(m)eselleştik

Artık aynı kümesin tavuklarıyız

Yumurtalar bildik horozların yine

Vakitli vakitsiz keyfine göre öten

Ve sonunda emperyalizmin yayılma politikasına çok uygun bir etiket bulundu : Küreselleşme. Yaşadığımız dünya, iletişim çağının kol kanat desteğiyle artık sınırsız bir köye döndü. Soğuk savaş, sıcak savaş derken kutupsuz kalan bu köyde, kendisini dünyanın jandarması ilan eden ABD değneksiz dolaşmaya başladı. Küreselleşme karşıtı bazı duyarlı sivil toplum örgütleri feryat-ı figan etse de dünyanın kaderi yeniden çiziliyor. Bizim gibi seyirci ülkeler tarafından AB için beslenen, en azından karşı politik ve ekonomik güç olma ümitleri giderek kayboluyor. Düğmeye basıldı çoktan. Önce bir varil petrolün fiyatını belirleme adına bombalar yağdı gökten. Adını barış koydular bu harekatın. Yan tarafta Filistinliler sokak ortasında katledilirken seyirci kalanlar, çıkarlarına göre barış ve huzur sağlayacakları ülkeyi malum kriterlere göre kendileri seçiyorlardı. Böylelikle ABD, tarih boyunca asla vazgeçemediği büyük Ortadoğu hayaline doğru ilk önemli adımını nihayet atmış oldu.

Artık küreselleşen bu yeni dünyada aslında savaşlara hiç gerek kalmadı. Hedef gösterilen ülkenin ekonomik anlamda kaymağını alıp posasını çıkaran çokuluslu şirketler, New York’ta, Paris’te, Londra’da sadece marka yönetimiyle ilgileniyorlar. Yeni sloganları da şöyle: “Ürünler fabrikada, Markalar zihinde üretilir”. Savaş, ancak bir diktatörün yönettiği, boyun eğmediği ve meydan okuduğu ülkelerde kaçınılmaz oluyor. Yoksa tarih kitaplarımızın kara sayfaları olarak hatırladığımız, Osmanlının çöküşü olarak kabul edilen kapütilasyonlar bile bu küreselleşme dümeninin yanında hafif kalır. Onlar ortak, biz Pazar. Süper markalar çağında çocukluğumuzdan bu yana televizyon güdümlü pompaladıkları tüketim ve marka bağımlılığımıza dur diyemiyoruz. Varsa yoksa marka. Yerli malı haftaları artık çok eskilerde kaldı. Biz Almanya’da satın aldığımız ünlü markaların hemen hemen hepsinin üretiminin Türkiye’de olduğunu çok geç öğrendik. Hammadde bizden, her türlü bürokratik kolaylık bizden, iş gücü bizden. Yabancı sermayeyi kapıda törenle karşılıyoruz. Kolayca mal-mülk edinebiliyorlar. Yaptıkları yatırım maliyetinin tamamından çok daha fazlasını bize sattıklarıyla karşılıyorlar zaten. Kalanını da dışarıda bizim kendilerine cömertçe sağladığımız rekabet avantajlarıyla pazarlıyorlar. Uzak doğuda çocuk işçilerle elverişsiz koşullarda ürettikleri ürünlerini iletişim çağının sunduğu olanaklarla bütün dünyada satıyorlar. Kısaca yumuşatılarak adına küreselleşme denilen global kan emme operasyonu şimdilik oldukça başarılı gidiyor.

Biz ve bizim gibi ülkeler maalesef Avrupa’nın ve ABD’nin her anlamda taşeronu olabiliyoruz ancak.

Gelecek yıllarda ortaklıklarına kabul etmeyi düşüneceklerini lütfetmeleri bile bizi teselli etmeye yetiyor. Yıllardır düşünüyorlar. Düşünüyorlar, düşünüyorlar. Artık Kıbrıs Rum Kesimi de (acaba hala “kesim” demek ne kadar doğrudur) düşünecek ve bizim Avrupa kaderimizi oylayacak ülkeler arasına katıldı. Artık onlara da şirin görünmek zorunda kalacağız.

 
Toplam blog
: 8
: 406
Kayıt tarihi
: 11.11.09
 
 

Türkiye'nin ilk ve tek DevreDergi uygulamasını başarıyla sürdürüyoruz. 20 sene Almanya macerasında..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara