Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Erkekler neden sarışınları sever?

Erkekler neden sarışınları sever?
 

Ben bu sorunun cevabını bilemem ki!

Birincisi, erkek değilim. İkincisi, sarışın değilim. Ben, bir koyu kestaneyim.

Peki nereden çıktı bu başlık ? İşte bütün mesele bu. En son yazdığım yazı - “ iyi huylu” olarak nitelendi (gelen yorumlardan bir tanesine göre) !

” İyi huylu” benzetmesi, “aklı başında” sözlerini hatırlattı bana .

Evet, ben hep aklı başında birisi olarak tanındım, ta çocukluğumdan beri. Bu benim kestane kafamdan olsa gerek düşündüm, belki sarışın olsaydım aklım o kadar başımda olmazdı. Kimseye gönderme yapmak istemiyorum, ben çıkartmadım” aptal sarışın ” sözlerini. Öyle değil mi? Hepimiz biliyoruz. Hem atalarımız ne demişler: “adı çıkmış dokuza, inmez sekize”, dahası da var: “ adın çıkacağına canın çıksın”

Ben atasözlerini çok seviyorum.Neden mi?

Amerika’yı yeniden keşif etmeyi sevmiyorum çünkü. Atalarımız denemişler ve karar vermişler, beni şu ana kadar hiç yanıltmadılar.

Çocukluğumdan beri aklı başında olmaktan sıkıldım.

Nedenini bilmiyorum, fakat bütün arkadaşlarım beni müthiş kullanıyordu. Gitmek istedikleri bir yer var mesela, aileden izin çıkmamış, hemen beni sürüyorlardı öne , ” Ama… Gül gidiyor…” Gül gidiyorsa, mesele çözülmüştür. Aileden otomatik olarak izin çıkıyordu. Aileler bana çok güveniyordu, benim olduğum ortamda kesinlikle vukuat çıkmayacağına inanmışlardı bir kere. Bu bütün öğrenim yıllarımda, üniversite dahil, böyle devam etti. Bunun suçlusu kestane kafam olsa gerek, sarışın olsaydım…

Parmak ile gösterilmek, bazen beni çok sıkıyordu. Örnek olmak istemiyordum aslında, hep kontrollü davranmak…hep aklı başında olmak…

Tabi sadece kestane kafamı suçlamamam gerekiyor. Türklerden nefret eden Bulgaristan’da, azınlık olarak yaşamak, en büyük suçlusuydu belki.

Baştan yenik olan, yarışta galip gelmeye çalışmak, nasıl korkunç bir yarış olduğunu yaşamayan bilemez...Bazen Anadolu’nun en ücra köşesinde doğmayı eylerdim.

Dağıttım yine konuyu, esas amacım kötü huylu ( kanser vakası gibi ) bir yazı yazmaktı , bakalım başarabilecek miyim! Kendim için yazmak istiyorum …. İnanılması zor da olsa, ben gerçekten sadece kendim için yazıyorum ve sonra bilgisayarımı açıp büyük keyifle kendim okuyorum.

Ben kendimi çok seviyorum ve kendim için bir şeyler yapmak hoşuma gidiyor. Bazen kendim için konuştuğum bile oluyor. Nasıl yani! Anlatayım, sağlık ile ilgili çok şükür bir sorunum yok.

Sabahları iş yerine genelde eşim bırakıyor arabasıyla. Geçenlerde, sabah işe giderken, ben heyecanla bir şeyler anlatmaya başladım. Bir baktım ki eşim beni dinlemiyor.

Ben, sesimi yükselterek: Canım, sen beni dinlemiyor musun?

Eşim, uykudan uyanmış sanki, bana doğru döndü ve dedi: Bir şey merak ettim, seni dinlemediğimi fark ettiysen, neden bunu soruyorsun ki!

Benim surat bir karış asıldı ve derin sessizliğe büründü. Yine kendi kendime, kaçıncıya tutamayacağım sözler vermeye başladım: Görürsünüz siz bir daha konuşursam ne olayım…

Eşim: Kızma ama…Aklımda o kadar çok iş var ki … Senin konuştuklarını duymadım. Günün iş programım, ödemelerim, sabah işe giderken aklım bunlarla meşgul, başka şey düşünemiyorum.Yine de sesini duymak hoşuma gidiyor…

Son cümle faciayı kurtardı, ( yalancıktan da olsa …)

Ertesi gün.

Sabahları eşim, işlerini düşündüğü için, beni dinlemediğini öğrenmiştim. Buna rağmen…

Ben: Beni dinlemediğini biliyorum, fakat benim konuşmaya ihtiyacım var o yüzden sen dinlemesen de ben yine de anlatmaya devam edeceğim. Kendim için …, diye başladım.

Tam o sırada, her sabah olduğu gibi, gazetelerini almak üzere marketin önüne arabasını park eden eşim arabadan inerken gülerek bana:

“Tamam canım, sen anlatmaya devam edebilirsin, hatta ve hatta ben gazetelerimi alırken devam et anlatmaya, benim yokluğum seni rahatsız etmesin…”

Güler misin ağlarımsın! Meğer duymuş söylediklerimi.Ben patlattım kahkahayı, arabada tek başına katıla katıla gülen bir kadına şaşkınlıkla bakan marketten çıkanlar daha çok gülmemi körükledi.

Ya işte böyle, kendi için konuşan, kendi için gülen… kendi için yazan, olabiliyor demek ki…

Eşim gazeteleriyle döndü: Ya gerçekten çok merak ettim neydi o çok anlatmak istediğin, seni dinliyorum.

Aslında evde herkes benim suskunluğumdan çok korkuyor. Bazen onlara verdiğim en büyük ceza bu …Atalarımız ne demiş: “Meee…lemeyen hayvan ve konuşmayan insandan korkacaksın.”

Konu iyice başka yerlere saptı yine, nerede kalmıştık. Erkekler neden sarışınlardan hoşlanır? –başlık gereği konuya biraz el atmak gerekir.

Bu sorunun cevabını bilmediğimi söyledim, fakat yine de bir iki tahminde bulunmak istiyorum.

Bence erkekler bakımlı ve temiz kadınlardan hoşlanır.

İstisnalar da var elbette, örnek mi ?

Mesela Bukowski , eserlerinde hoşlandığı kadın tiplerini tarif etmiş: salaş, çorapları yırtık, makyajları akmış…vs. Sevgililerin diş fırçalarını kullanmayı da hiç ihmal etmemiş kendisi.

Iııığğğğğ….

Ben kimsenin diş fırçasını kullanamam. Ölürüm daha iyi…Ben kendi diş fırçalarımı bile çok sık değiştiririm. Tam bir diş fırçası satın alma tutkunuyum…

Erkekler kimden hoşlandığını bilemem ama, ben insanların önce dişlerine sonra tırnaklarına bakarım…Temizlenmemiş dişlerden ve kesilmemiş tırnaklardan çok rahatsız oluyorum…bu da benim gıcık olduğum şeyler.

Ne demiştim, erkekler bakımlı kadınlardan hoşlanır, ve sarışınlar daha bakımlı gibi duruyor sanki. Beyaz tenleri daha pürüzsüz… belki tercih sebeplerden biri de budur. Ayrıca inkar etmemek gerekiyor, gerçekten sarışınlar daha masum ve melek gibi görünüyor, bu onları daha çekici kılıyor olabilir belki.Ya da azınlık olmalarından… gerçek sarışın o kadar az ki….Bu sorunun cevabını gerçekten bilmiyorum, çok da ilgilenmiyorum. Erkeklere sormak gerekiyor….

Kestane kafam ve aklı başında olmak, bir paralellik var gibi geldi o bakımdan böyle bir başlık çıktı ortaya. Sarışın olsaydım, belki aklı daha az başında biri olurdum ve hayat daha kolay olurdu… kim bilir… kötü huylu yazı yazmaktı ya amacım…

Kim ne derse desin, özellikle mavi ve yeşil gözleri hep soğuk bulmuşumdur. Benim ülkemin insanları çoğunlukla, sımsıcak bakan, kestane, göz rengine sahip.

Ben insanlara en çok yakışan göz rengi koyu kahverengi olduğunu hep inanmışımdır.

Mavi gözler rüzgar esintisini ve soğuk denizi andırıyor, oysa kahverengi gözler güneşin sıcaklığını ve kadifenin yumuşaklığını…

Atalarımız ne demiş: Kendini beğenmeyen çatlarmış…

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..