- Kategori
- Deneme
Eşekler ve Atlar, Traktörler ve Arabalar üzerinden Medeniyet ve Bedeviyet Mülahazaları

Atlar da tıpkı insanlar gibi çeşitli ırklara mensuplar. Türkmen atı, Arap Atı, İngiliz Atı, Kızılderili Atları vb. Ancak bu hayvanlar insanlar gibi asla ırkçılık yapmamışlar. İnsanın köpeklerle beraber en sadık dostlarından olmuş atlar. Medeniyete en büyük katkıyı yapmışlar. Bugün bile gücün de simgesi atlar. Mesela arabalarda HP (Horse Power) diye at üzerinden motor gücünün ne olduğu anlaşılmaktadır.
Arabalar bugün atların yerini aldı ama asla bir araba sizi sarhoşken evinize getirmezler ve kaza olduğunda içinde canınızı alırken atlar siz sarhoş dahi olsanız, hasta, baygın bile olsanız sizi evinize kadar geçmişte getirmekteydi. Atların o kadar güçlü hisleri vardı ki sizi depreme veya biraz sonra olabilecek tehlikelere karşı alarm verip huysuzlanıp uyarmaktaydı. Arabalar bunu onca sensore rağmen yapamamakta. Hiç bir arabada asla atlardaki gibi erken uyarı sistemi yok.
Atlar sırtında taşıdığı insanın kimliğine bakmadan, kötü ve rezil birisi de olsa hizmetini şaşırtıcı bir şekilde yapması hayret vericidir. Sahiplerinden zarar gören atlar bazı istisnalar dışında tamamen uysal ve itaatkardır. Bu da onların yaratılış amacının BİNEK olarak HİZMET olduğunu göstermekte. Kazakistan gibi Orta Asya ülkelerinde özellikle Kıpçak Türkleri ve Tatarlarda AT, eti yenen sütü içilen bir hayvandır. Ben de Kazakistan'da yaşadığım 1993-995 yılları arasında at eti yemiştim.
At üzerinde resmi olmayan tarihi askeri siyasi bir kişilik hemen hemen hiç yoktur. Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'a at üzerinde girişi, Napolyon'un resimleri, Atatürk'ün resimleri vb. Hepsinin at üzerinde bir resmini görürsünüz. Hiçbirinin bir katır veya bir eşek üzerinde resmi yok.
Eşekler ve katırlar görüntü olarak hızlı ulaşımdan ziyade yük hayvanı olduğu görülmekte, AT gibi hızlı ulaşımda yerleri olmamış olanrın. Bu yüzden AT gibi şehirlerde kullanılmaktan ziyade köylerde daha çok iş görmüş.
Köy'den eşek ve katır üzerinde dünyayı değiştiren bir kahraman çıkmamış. Ne olmuşsa atların üzerinde şehirlerde olmuş. "Devrimlerin KÖYLERDEN" olacağını savunan Mao'nun tezleri Batı'lı sosyal yapı tarihine asla uymuş bir tez değildir. Devrimin kentlerden olacağını savunan Hz Muhammed ( Ebu Zer'rın Kırsal kesime taşınarak bireysel dini anlayışı sufistçe yaşama isteğine şiddetle karşı çıkmıştır) ve Lenin bu noktada son derece zaman içinde haklı çıkmıştır. Köyler kentleri takip etmiştir hep Kentlerin köyleri kopyalaması zordur.
Neyse dönelim konumuza....
Eskiden at üzerinde bulunan bir askeri yada siyasi kişilik mağrur bir şekilde objektife poz verirmiş. Atların üzerinde bulunan savaşçı kişiliklerden adil, cesur, vicdanlı, onurlu, yiğit olması beklenirdi. Atlar güzel ve insani yanımızı ortaya çıkartmada daha etkindi. Oysa arabalar öyle değil. Arabalar insandaki şahsiyeti ortaya çıkarmada atlar kadar başarılı olamadı. İnsan şahsiyeti arabalardaki özellikler arttıkça daha geri plana itildi. Arabalar neredeyse sürücüsünün hiç sahip olmadığı kişiliği sanki varmış gibi gösterdi. Atların üzerinde olan insan kendini o atın üzerinde olduğu gibi kendisinden beklenilen insani özellikleri arabada sürücü koltuğuna geçtiğinde yerine gtirmeyi asla düşünmedi.
At üzerindeki bir binici etrafına ve kendinden yardım isteyenlere karşı daha insani davranırken son model arabalardaki insanlar otobanlarda ve şehir içlerinde asla müsamahakar davranma, yardımsever olma ve diğer güzel insani hasletleri tolerans göstermek gibi şeyler aklının ucundan geçmedi geçmiyor. Büyük kentlerin caddelerinde ana arterlerinde çok şeritli yollarda SOL şerit sanki en lüks aracınmış gibi davranılmakta, saygı sevgi ve hoşgörünün yerini kibir ve toleranssızlığın en büyük izi olan gittikçe ÇATIK KAŞLI olan araçlar boy göstermekte. BMW gibi bir çok lüks ve pahalı araçların satış ofislerine gidin ve bakın, üst katlardadır ofisler, size orada tepeden bakılır, kibir size daha araç alırken pompalanır, üstün olma duygusu maddiyatla verilir. Oysa AT bunu size dostluğu ile vermekte sizi daha çok insan yapmaktaydı. Savaşırken bile savaşın bir şerefi onuru olurdu bu yüzden.
Eşeklerin yerini bugün daha çok Traktörler aldı. Eşek üzerinde alçakgönüllü ve insanlara tepeden bakmayan eski Nasrettin Hoca tipli kendine göre bilgeliğe sahip çiftçi daha insani ve daha yardım severdi köylerde. Şehirlerde İnsan Hayvan iletişimine ATLAR katkı sağlarken bunu köyde Öküzler, EŞEK ve Katırlar yapmaktaydı. Bu hayvanlar insanın insanlığının ve ruhunun ütüleyicileri idi, insandaki kırışıklıkları azaltmaktaydı.
Siyasal askeri ki,kişiliklerin eşekler üzerinde çekilmiş resmi yoktur ama Traktörler üzerinde vardır (Atatürk'ün 1930'lu yıllarda çekilmiş Traktörlü resmi). Çünkü Traktörler gelişimin ve daha etkin bir tarımın sembolü olmaya başladı. Köylere Traktörler geldikçe onu süren köylü de tıpkı şehirlerde lüks araba süren kentlinin ruh buruşukluğu yaşanmaya başladı. Köylerde de mal biriktirme daha büyük tarlalar edinme daha da zengin olma kenti kopyalama kente aşık olma daha sonra oraya göç etme hedefleri artmaya başladı.
Zamanla köylerede traktörler ve Jeepler girmeye başladıkça köylerde de kentlerde olduğu gibi insani duygular dejenere olmaya başladı, atların ve eşeklerin hayatımızdan çekilmesi insanda ruh buruşukluklarına neden olmaya başladı.
Atlarla eşeklerin çiftleşmesi ortaya yarı eşek yarı at görünümlü katırı çıkartmış ortaya. Tıpkı köyden şehre göç eden ama köy kültürünü bırakamayan kent köylüsünün ortaya çıkışı gibi. Ancak Atla eşeğin Kentli ile Köylünün etkileşiminden ortaya çıkan yeni tipi araçlarda gördüğümüz pek söylenemez, mesela BMW ile Traktörün çiftleşmesinden bir Q7 çıkıyor diyemeyiz ama Q7 yi tarlaya sürebilirsek diyebiliriz de. Tarlada bir Q7 ya da Land Rover'ı Pulluğu çekerken gördüm desem yalan olur. Belki de kentlerimizde yaşayan sonradan görme bazı köy kökenli kentlilerin JEEP takıntıları ve Katır kimliklerini (Çevreyi, tutumluluğu vb görmezden gelerek) bunu tercihlerinde görebilmekteyiz. Bu sadece şehirde Jeep'i tercih etmekten dolayı değil aynı zamanda balkonlarında çiçek yetiştirmek yerine saksılara soğan ekmekte de görebiliriz.
Bugün arabalar hala uçamamakta, zira arabaların uçmasını sağlayacak çok yüksek tenolojili yakıtların gelişmesini PETROL şirketleri engellemektedir. Pil teknolojilerinin gelişmesini ve elektirikli araçların hayatımıza girmesini yıllarca engelleyenler de bu şirketlerdir. Araçların uçmaları yerine otobanlarda çatık kaşlı araçlarla insanların kibirlerini okşama yolunu bulan araba şirketleri bu üç kağıtçılığın içindedir.
Ancek benim merak ettiğim Atlardan arabalara, eşeklerden traktöre geçen insanlık uçan arabalarda ne gibi bir psikolojik sıkıntı içinde olacak?
İnanın buna vereceğim cevap olumlu değil çünkü Atatürk Havalanında kendi gördüğüm ve orada çalışan bazı dostlarımın da tespiti uçakla seyahat eden yolcularda gözle görülen büyük bir kibir ve havalılık var. Ellerinde pasaport ve biletleriyle yolculuk yapanlarda otobüsle yolculuk yapanlara göre çok farklı bir haleti ruhiye var. Bu şu anlama geliyor ilerde arabalar uçtuğunda insanlığı daha büyük bir karakter sorunu bekliyor.
Ben ister elbiseleri güzel olan ve caddede kibirle yürüyenler olsun ya da araçları lüks olup caddelerde düşük modelli arabaları hakir görenler olsun veyahud da ilerde uçan arabalarıyla topluma tepeden bakanlar olsun çok önemli bir ayeti paylaşmadan geçemeyeceğim.
Yeryüzünde böbürlenerek yürüme(Arabanı sürme), ayakların yeri yaramaz (lastiklerin yolu yırtamaz), başın dağları geçemez (hızın Meleklerinkini geçemez). KURAN (ISra Suresi 37) - Ayrıca Lokman Suresi 18'e de bakabilirsiniz.
Arabalar insanı Şeytanlaştırırken ATLAR insanı insani boyutta tutuyordu.
Bir çöl bineği olan ve Peygamberin çok hoşuna giden KIZIL DEVELERİ ve güzel atları gördüğünde gözlerini önüne eğmesinin nedeni işte budur yani dünyevileşerek şeytanileşmemek.
Bugün bizler hoşumuza giden arabaları ve modelleri görünce gözlerimizi yere eğmiyorsak dindar ve sünneti seniye lafazanlığı yapmayalım, boşuna sünnetten sarıktan bahsetmeyelim kimseye.....