Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '08

 
Kategori
Dostluk
 

Eski bir dost anısına

Eski bir dost anısına
 

Bugün çok uzun ve sıkıcı olacak, aynı dün ve önceki gün gibi.N eyi yazacağım sanki bu gece, ne varki yazacak...

Bu gece de geçmeli işte, çabucak geçmeli zaman. Kağıtların üstünde kargacık burgacık geçsin zaman. Çabucak ve alkolik...

Canım aslında ne istiyor biliyor musun? Bira içmek, biraz alkol, belki küçük bir sandviç, bir bira daha, ardından bir tane daha... Yo, aslında sarhoş olma niyetinde değilim. Zaten sarhoş olmayı hiç becerememişimdir, içkiye dayanıklığımdan değil, hiçbir zaman sarhoş olacak kadar içmeyi beceremediğimden. Canım sıkkın işte...

Dün gece o bizdeydi. Resimlere bakıyor, eskilerden konuşuyorduk; Bana ''Hala eskisi gibisin, hiç değişmemişsin'' dedi. Yanılıyordu, aslında ondan ayrıldım ayrılalı çok değişmiştim. Ne çok şeyi terkettim bir bilse. Bütün bunları anlatsam inanır mı? O'nu terkettim, hiçbir arkadaşımla aramda dostluk bağı oluşucak kadar birlikte olmadım, inançlarımızdan uzaklaştım... Daha onun bilmemesi gereken gerçeklerde var. Yataktayken, yine yalancıktan işte! Hayallerimizden konuşuyorduk. Artık olmayacagını bildiğimiz ama birbirimize hiç belli etmediğimiz o hayallerden.

Bir ara suratıma boş boş baktığını farkettim; sonra başını çevirdi, gözlerinden iki damla yaş yanaklarından kaydı, yatığa yayıldı. Başını çevirmesi gözyaşlarını tutmak istemesindendi belki. Gördüm ama devam ettim işte gülerek anlatmaya. O iki damla yaş aslında özetliyordu herşeyi, o boşa çıkan beklentileri, sanki bütün bir hayatı...

Aramızda hep sessiz kalmaya mahkum olan şeyleri. İkimizinde birbirimize veremediği ama bildiğimiz bir sır. Bilmem kabul edemediğimizden, belki kabul ettiğimize inanmaktan korktuğumuzdan.

Ama onadan ziyade güçlüyüm ben ve değişmeye başladım. Artık Sakarya'ya gitmiyorum, ordakilerle tüm ilişkimi kopardım. Ortak bir iki arkadaşımız izimi bulup konuşmaya çalışsada, onlarıda uzaklaştırıyorum kendimden. Belki o da farkındaydı bu değişimin. Bendeki değişimi gizlemek için ona yalan söylemek zorunda kalıyordum. Yalanlarımın haddi hesabı yoktu, bununda farkında biliyorum. onu da kendimide tüketmeye başladım. Hatta onu zerreciklerine varana dek tükettim. o yinede benimle olmak istiyor. Onun anlayamayacağı, kafasını iyice karıştıracağı boyutlara taşıyorum tartışmalarımızı. Kelime oyularıyla, kendiminde çözemeyeceği sahte sorunlar yaratıyorum. Sonrada gene tüm yapmacıklığımla başımı ellerimin arasına alıp ''Bak gördün mü yine anlamadın beni'' oyunları sahneliyorum. Derdim ne? Bunu tam olarak anlatmak zor. Öyle elle tutulur birşey değil. Kafasında başlıyor insanın sonra beynini kemiriyor. Buna engel olamıyorsun. Önce mekanlar sıkıyor sonra evin odaları, barlar, caddeler, dost sohbetleri... Bunları ona anlatmadım hiç. Deneseydim tüm sabrıyla beni dinlerdi, eminim benimle konuşurdu. Denedim, ama dudaklarımdan yalandan başka birşey dökülmedi. Her seferinde, her anlatmaya çalışışımda ağzımdan hiç doğru cümleler çıkmıyordu ki. Yapamıyordum zaten...

Artık kavgalarımızda saçma sapan bir hal aldı. Kimi zaman o ağlamayla biten kavgaların sonunda; Birbirimize sarılıp, hırsımız, sinirimiz geçincede beraber uyorduk. O uykuya geçince; Düzenli soluklarını dinlerdim. İşte herşey yanımda olurdu. Elimi uzatsam ona dokunabiliyorum. Ama akıp giden birşey var aramızda o akışı engelleyemiyorum.

Bu sahneler tekrar edip durucak. İkimizde bunu biliyoruz. Sanki doğal bir sona hazırlıyoruz kendimizi. '' YETER ARTIK, ÇEK GİT! '' demesini bekliyorum. O da bunu söylemek istiyorda, söyleyemiyor. Birgün gelecek ona itiraflarda bulunucam. Bunu bekliyor ya da umuyor. Ne çirkin değilmi? Gerçekten de ona söyleyeceğim. Ama ne yararı olurki bunun şimdi, neyi değiştirebilirim?

Ne söyliycem ki;

Sana karşı olan duygularım derinleşti, gitgide acımaya dönüşen bir sevgi oldu. Bende buna karşılık kendime bir hayat kurudum mu diyeceğim, ne diyeceğim? Bana verdiğin kolyeyi kaybetmedim, aslında çöpe attım. Sana kaybettiğimi söylediğim herşeyi bir bir ellerimle toplayıp çöpe attım, sana hissetdirmeden.

Yo! Bu kadar kötü olmamalı, olmamalı...

Yitip giden şeylerin tek sorumlusu ben değilim ki. Bütün bu saçmalıklarda onun hiç mi payı yok?

''İKİMİZE BİR DÜNYA'' felsefesiyele ne kadar birlikte olabilirdik ki?

2005 Eski Bir Dost Anısına

 
Toplam blog
: 27
: 1985
Kayıt tarihi
: 27.05.08
 
 

02/09/1985 Ankara doğumluyum, halen de Ankara'da yaşamaktayım. 6 yaşında piyano eğitimi almaya ba..