Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '06

 
Kategori
Futbol
 

Galatasaray' da devam edemeyecek şeyler

Galatasaray' da devam edemeyecek şeyler
 

Bilmem farkında mısınız, Galatasaray futbol takımı, Lucescu'nun gönderilip Fatih Terim'in göreve getirildiği dönemden beri Avrupa kupalarında hiçbir başarı kazanamadı. Büyük umutlarla yeniden göreve getirilen Terim'in döneminde harcanan milyonlarca dolarla sadece yanlış transferler yapılmadı, bunun yanında klübün bugun içinde bulunduğu mali krizin de derinleşmesine neden olundu. Geçen sezon, son hafta son maçta kazanılan ve gerçekten de destan niteliğindeki şampiyonluk gözleri fazlasıyla kamaştırmış olacak ki, şu an ne mali krizden ne de özellikle Avrupa'da, tabiri caizse, resmen sürünen futboldan söz eden var. Sanırım hala 14 Mayıs 2006 akşamında kaldı aklımızın bir tarafı.

Galatasaray Türkiye'de en fazla kupa kazanan kulübüdür; geleneklerine bağlılığı ve bu geleneklerin yerleşmesini sağlayan lisesiyle de ülkemizin gözbebeğidir. Buraya kadar güzel, ama varolan manzara açıkçası bence hiç de iç açıcı değil. Bir zamanlar en güçlü olunan Avrupa'da yıllardır çok başarısız olunması, Ribery gibi büyük bir yeteneğin resmen elden kaçırılması, sporculara düzenli ödeme yapılabilmesi için ille de paralı yöneticilerin elini cebe atması, kurumsallaşma zaafları, gittikçe köhneyen bir stad ve dolmayan tribünler. Basketbol ve voleybol gibi bir zamanlar öncülük yapılmış alanlardaki sorunları saymıyorum bile.

Bunların temel nedenleri ve olası çözüm yolları üzerinde serbest vezin düşünelim.

1) Galatasaray, yaşadığı mali krize rağmen, ayağını yorganına göre uzatma anlayışına sahip değil. UEFA Kriterleri uygulansa, belki de 3. Lig'e düşürülecek olmasına karşın hala kadrosunda bulunan futbolculara milyonlarca dolar ödemekte. Bir devlet düşünün, harcamaları gelirlerinin çok üzerinde, doğru düzgün vergi toplayamıyor ama kalkıyor başkentinin ana caddelerini altınla kaplatıyor. Olabilecek şey mi bu? Buna hiçbir ülkede izin verilmez.

Yapılacak şeyler belli aslında ama yazılması çok kolay, yapılması inanılmaz derecede zor. Tesisleri ve mal varlıklarını satmak, yüksek ücret alan futbolcuları göndermek, mütevazı ve gerçekçi bir kadro kurmak, parlayan genç yetenekleri uygun fiyatlarla satmak ve deyim yerindeyse, bu pazarlama faaliyetini sistematik olarak yapmak, borçları kapatırken bir yanda kendisine yakışan ama rasyonel bir şekilde finanse edilmiş bir stad yapmak. BJK ve FB ile transfer yarışına girmenin ne lüzümu ne de imkanı var.

2) 2000 yılında UEFA ve Süper Kupa'yı kazanan kadrodan geri kalan isimlerin acaba şu an takım içindeki genç oyuncular üzerinde olumlu mu, yoksa stres yaratıcı bir etkisi mi var, merak ediyorum doğrusu. İsim vermeye gerek yok, bu futbolcuları tanıyoruz ve onlara, kazandırdıkları başarılar nedeniyle çok şey borçluyuz ama Allah aşkına, bu borcun vadesi hiç dolmayacak mı? Dünyanın en başarılı insanları, sporcuları, yönetmenleri, çeşitli meslek erbabı gün gelir yerlerini geriden gelen gençlere bırakırlar. Bu, futbolda çok daha doğaldır. Futbolcuların fiziksel ve zihinsel kapasiteleri belli bir yaştan sonra azalmaya başlar ve ister istemez yerinizi bir başkası doldurur.

Ben açıkçası artık atılan gollerde Özgürcan Özcan'ı, Hasan Kabze'yi görmek istiyorum; Hakan Şükür'ün kırmak için can attığı bilmem kaç gollük rekor beni enterese etmiyor. O, rekor kırmak için sahada süre alırken, önümüzdeki dönemde hem Galatasaray'a hem de Milli Takım'a faydalı olacak isimler kenarda bekliyorlar. Mondragon'un yerini Aykut'un ya da Fevzi'nin almasını görmek için, İstanbul'un trafik sorununun çözülmesini mi bekleyeceğiz yoksa. Genç Aydın, Oğuz, Uğur, Ferhat, Cafercan ve daha birçok genç yetenek şu an PAF takımında ya da başka takımlarda kiralık olarak zaman geçiriyor. Bu kadar genç oyuncu kaynağına rağmen A takıma da mali sıkıntı nedeniyle düşük fiyata alınan, yetenek ve kapasiteleri sınırlı orta karar oyuncular giriyor. Bence bu orta karar oyuncular yerine, gerekirse yabancı kontenjanı da boş bırakılarak gençlerin ağırlıkta olduğu bir kadro oluşturulmalı. Gerekirse birkaç sezon hiçbir başarı elde edilemesin, ligde 10.'luktan öteye geçilemesin, Avrupa'ya gidilemesin, ki zaten bu vasat altı kadroyla gidilmese de olur; Galatasaray taraftarının kendisine bu kadar büyük mutluluk ve gurur yaşatmış kulüplerine, geleceği kurtarması için destek vereceğine ve gereken sabrı göstereceğine inanıyorum. Yıllardan beri şikayet edilen taraftar ilgisizliğinin ve dolmayan tribünlerin de, gençlere gösterilecek ilgiyle, sorun olmaktan çıkacağını düşünüyorum.

3) Lise, kulübün hem kurucusu hem de genelkurmayıdır. Yukarıda da yazdığım gibi, bu durum gelenekselleşme açısından faydalıdır. Ama işin bence ihmal edilmemesi gereken başka bir tarafı da vardır ki, o da kulübün taraftar kitlesi, sevenleri, sempatizanlarının niceliksel olarak artması ve klübün yönetsel ilişkilerinde bu artışın gereken oranda temsil edilememesidir. Bu kulüp artık Lise merkezli yönetilemez. Halka malolmuş bir kulüp, çok dar ve deyim yerindeyse ayrıcalıklı haklarla donatılmış bir grubun yönetsel tekeline bırakılamaz. Geleneksel değerleri ve Lise'nin kazandırdıkları ihmal edilmeden, tüm Galatasaraylıların imkanları oranında, finansal ve yönetsel katkıda bulunmasının araçları yaratılmalıdır.

Bülent Korkmaz ve Hagi'ye hak ettikleri jübileyi yapmayacak kadar vefasız hale gelmiş; Arda Turan gibi genç bir yeteneğe önce sporcu ve ahlaklı olmayı, sahadaki rakibine saygı göstermeyi öğretememiş; yıllardan beri aynı yöneticiler ve zihniyet tarafından yönetile yönetile kolektif bir akıl geliştirememiş Galatasaray'ın işi hiç de kolay değil aslında. Ama bu zorlukları aşabilecek güç ve enerjinin bir yerlerde hala varolduğuna inanmaktan başka çare de malesef bulunmuyor.

 
Toplam blog
: 10
: 2789
Kayıt tarihi
: 16.11.06
 
 

1971'de, güneşli bir kasım günü doğmuşum. Eskişehir'in kışın çamurlu, yazın tozlu kaldırımlarını, Po..