- Kategori
- Aşk - Evlilik
Geçmişe küçük bir an...

Bir vapur daha geçiyordu önünden yorgun deniz çırpınışları üzerinde , peşinde çığlık çığlığa martılar. Hava ilkbaharın müjdecisi gibi, insanını iliklerini ısıtıyor. Adam yılların yorgunluğunu sanki oturduğu bankta atacakmış gibi bir hisse kapıldı. Uzun zamandır ilk kez " yaşamak güzel, dünya çok güzel " diye geçirdi aklından. Sonra güldü kendi kendine oysa daha bu sabah aynanın karşısında traş olurken gözlerinin etrafındaki kırışıklıklara bakıp " sende kocadın be koçum, dünya ne kötü oysa ne umutların vardı " diyen sanki kendisi değildi.
Elini cebine attı yılardır vazgeçemediği o lanet sigara paketini bulup çıkardı ve bir tane yaktı.Gözlerini yumdu derin bir nefes çekerken sigaradan. Çocukluğu geldi aklına, oturdukları o iki göz evleri , annesi, babası, kardeşi. " Orta halli ama mutluyduk " diye düşündü. O zamanlar şimdiki gibi lüks şeyler yoktu tabi , annesi evin tüm işlerine yetişmek için var gücüyle çalışırken yüzünden gülümsemesini eksik etmezdi. Babası çoğu zaman gülmezdi ama eşine ve çocuklarına bakarken sözleriyle değilde bakışları ile sevgisini belli ederdi. Öyleki onun gözlerine bakan , o sımsıcacık sevda deryasına dalıverirdi. "Mutluyduk " dedi kendi kendine tekrar.
Oysa hayat bir çocuğun penceresinden görüldüğü kadar peri masalı güzelliğinde değildi. Keşke hep çocuk kalsaydı ya. Kendisinin büyürken , yazgısının getireceği yükünde büyüyeceğini nereden bilebilirdiki.
Demin vapurun ardından çığlık çığlığa giden o martılar şimdi denizin üzerinde kendilerini tatlı bir dalgalanmaya bırakmışlardı. "Abi taze çayım var içermisin ? " diye soran satıcının sesiyle irkildi. Sonra tekrar yumdu gözlerini gülümsedi.
İlk kalp ağrısını hissettiği gün geldi aklına. O ahu gözlü güzel kızı hatırladı, ilk sevdalanışıydı ve kız da en az İstanbul kadar güzeldi ya da ona öyle görünmüştü. Delicesine çarpan o kalp daha sonraları aynı duygu ile bir daha hiç çarpmayacaktı. Bir daha kimse İstanbul kadar güzel olamayacak , kendisini tatlı bir darmadağınıklığa atamayacaktı. Birde, birde terk edip gitmeseydi ilk günki gibi sevmeye devam etseydi ya. " Ama olmadı işte " diye düşündü " olmadı " . O gidişin ardından kahretti ve kapadı gönül kapılarını , bir dahada kimseye açmadı.
" Annem bu gün ne yemek yapmıştır ki " diyecekti tam, işte o an kafası, düşünceleri gitti geldi. Beyin hücreleri hani bazen; insanın yaşam sıralamasını saliselerle ölçülebilecek kadar kısa bir dönem yanlış yapar ya, işte o anlardan biriydi " annem " dedi " yıllar oldu öleli ". Babasını da bir kaç yıl önce kaybetmişti. Onları sevgi ve rahmetle andı çocuklarına sahip çıkıp bir çatı altında tutabilmeyi başarmış , bununla yetinmeyip o kısıtlı imkanları ile okutup adam etmişlerdi.Şimdi bir insanın sahip olabileceğinden fazlasına sahipti çocukları.
Ama ne paranın nede malın mülkün çokluğu değildi insanın mutlu olmasına sebep. Geçmişte bırakılan ve bir daha geri gelmesi imkansızlar vardı. Sadece anılarda yaşayan. Dünyanın tüm servetini versen bile geri getirilemezler vardı. Yeri hiç bir zaman dolmayanlar vardı.
Uzun bir düdük çaldı gelmekte olan vapur, martılar denizden havalandılar gene çığlık çığlığa. Yerinden yavaşça kalktı başını gök yüzüne çevirip derin bir nefes çekti içine , kravatını düzeltti , sonra ellerini cebine sokup denize arkası dönük bir halde yavaş yavaş yürümeye başladı.
" Yaşamak her şeye rağmen güzel , Dünya her şeye rağmen çok güzel ".