Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Haziran '10

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Gezgin yunus

Gezgin yunus
 

Sevgili arkadaşlar! Adım Yunus. Gezgin Yunus’un İstanbul serüvenine hoş geldiniz. Adımdan da anlayacağınız gibi gezmeyi çok severim. Hep birlikte maceralı bir yolculuğa ne dersiniz? Keyifli bir yolculuk olacağına emin olun. Bu yolculuk sırasında öğreneceğimiz çok güzel şeyler var. Öncelikle size biraz kendimden bahsetmek istiyorum. Ben doğar doğmaz annemi babamı ve bütün yakınlarımızı tatlı bir heyecan sarmış. Tabi bu heyecanın yanında bir de telaş. “Bu çocuğun ismini ne olsun?” diye düşünmeye başlamışlar. Babam demiş “Hasan”, annem demiş “Hüseyin”. Bir türlü karar verilemediği için adım havada kalmış. En sonunda babaannem araya girip; “Müslüman bir çocuğa isim verilmesi geciktirmemeli” demiş. Babam, bu sözü duyar duymaz mahallemizdeki imamın kapısını çalmış. İmam amcayı apar topar bize getirmiş. Yine bir isim telaşı başlamış. En sonunda onun da nereden aklına geldi bilinmez, çocuğun ismi “Yunus” olsun demiş. Bizimkilerinde çok hoşuna gitmiş bu isim. Sonunda imam ezan eşliğinde ismimi okumuş. Bu dertten de herkesi kurtarmış. Günler günleri aylar ayları kovalamış. Ben de günleri kovalamışım. Büyüdükçe merak duygum büyümüş ve sorularla yarış etmeye başlamışım. Etrafımda kimi gördüysem kartopu gibi bir bir sorularımı göndermeye başlamışım. Bu ilginç sorularımdan birkaç tane size de göndereyim. Ne dersiniz? Domates mi daha kırmızı yoksa kırmızıbiber mi? Aklım kafamın hangi köşesinde? Hep çocuk mu olacağım biraz da bulut olamaz mıyım?.. İşte bu huyum yüzünden adım sonunda Meraklı Yunus’a çıkmış. Ne derler, adın çıkacağına çanın çıksın. Meraklı Yunus’un İstanbul serüveni başlıyor! Büyüyorum; benimle birlikte giderek merakımda büyüyor. Afacanlıklarımsa merakımla yarışıyor. Geçenler de beni şaşırtan ve bir o kadar da heyecanlandıran bir olay oldu. Babam, bomba gibi bir haberle eve ayak bastı. “Çocuklar size bir müjdem var. Tatile çıkıyoruz. Güzel Anadolu’muzun tarihi yerlerini gezeceğiz” dedi. Ben başladım sorular sormaya, “Nerelere gideceğiz baba? Çok mu gezeceğiz az mı?..” Allah babama sabır veriyor merak etmeyin. Babamın söylediğine göre hem tarih bilgimiz artacak, hem de tatilin keyfini çıkaracakmışız. Geziyi duyar duymaz beynimde merak zilleri, bir sağa bir sola çalmaya başladı. Heyecandan yerimde duramıyordum. Koltukların üzerinde dolaşmaya başladım. Geziye evden başladım desem daha iyi olacak. Gideceğim yerlere bir de afacanlıklarımı taşırsam beni kim taşır bilmem. Doğrusu heyecanımı anlatacak bir söz bulamıyorum. Bu geziyi sarımsaklasakta mı gezsek sarımsaklamasakta mı gezsek. Siz düşüne durun ben anlatmaya devam edeyim. Seyahate çıkacağımız sabah güneş odamın penceresinden gülümseyerek bana şöyle dedi: “Ben yine senden erken uyandım. Sabah oldu. Kalk artık elini yüzünü yıka. Gezi için yaptığın hazırlıkları gözden geçir.” Hemen sevinçle yerimden fırladım. Yanımda götüreceğim eşyaları bir bir kontrol ettikten sona ailemle birlikte güzel bir kahvaltı yaptım. Sonra hepimiz birer parça eşya alarak yolculuğa çıkmak üzere arabaya doğru ilerledik. Derken İstanbul’un trafiğinde kendimizi bulduk. Bu arada babam, trafik kurallarına çok dikkat eder. Hatta trafik ışıkları ile ilgili bir şiir yazarak beş yaşındaki kardeşime kuralları öğretmeye çalışıyordu.

Yeşil ışık yanar yanmaz,

Trafiğe yol açılır.

Araçlar bir bir yola koyulur.

Sarı ışık yanınca

Bunu gören sürücüler

Fren yapıp yavaşlar.

Derken hemen arkasından,

Kırmızı ışık, ışıl ışıl parlar

Bu ışığı gören gözler

Adım atmaz, hemen durur…

Trafik ışıkları dersi biter bitmez, hemen söz aldım. Doğrusu söz alma konusunda benden daha yetenekli birini tanımıyorum. “Gezimize nereden başlayacağız baba?” diye ilk sorumla damdan düşer gibi babamın beynine düştürm. Babam, sorularıma cevap vermeyip bana başka sorular sormaya başladığı zaman susmam gerektiğini anlarım. Tahmin ettiğim gibi sorular ardarda gelmeye başladı. “İstanbul’u kim fethetti oğlum?” Ben bir çığlık attım, “Fatih Sultan Mehmet, ” diye. O an annemin kucağında uyuyan kardeşim Ayşegül, yerinden öyle bir zıpladı ki, neredeyse camdan dışarı fırlayacaktı. Bu arada Fatih Sultan Mehmet köprüsünden, surlara doğru yol alıyorduk. Söz sözü açtı söz dönüp dolaşıp İstanbul’un fethine dayandı. (Devam edecek)
 
Toplam blog
: 19
: 850
Kayıt tarihi
: 23.01.10
 
 

Trabzonluyum. Doğu dilleri fars dili ve edebiyatı mezunuyum. Çocuk edebiyatı özelliklehikaye ve mas..