Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

12 Aralık '08

 
Kategori
Öykü
 

Girsene

Girsene
 

O gün onu Göztepe’deki evine çağırdığında, en başta bunun gayet sıradan bir çağrılış olduğunu düşünmüştü.

Birkaç hafta önce, beraber tatil yaptıkları yerde tanışmışlardı. Onu ilk gördüğünde ve ilk kelimelerini duyduğunda, ona aşık olmayacağına karar vermişti. Günlerce beraberlerdi; yüzdüler, gezdiler, aynı şarkıları dinlediler aynı ayın yakamozuna karşı, aynı filmi izlediler şu açık hava sinemasında. Beraber yediler, içtiler, sohbet ettiler kumsalda günün ilk ışıklarına kadar.

Ve aşık olmadı, başka bir arayışı da yoktu. Hatta hayatında ilk defa bir kız, dostu oluyordu. Gençliğinden beri ya aşk, ya cinsellik arayan hormonları bütün kızları önce kendine çekiyor, duygusal veya fiziksel tatminini sağladığında da, isteyerek, hepsini itiyordu. Bu defa her şey farklıydı, onca yakınlığa rağmen aşık değildi. Daha da önemlisi, kız da ona aşık değildi. Bu durum çok da hoşuna gidiyor, hırsla dolup onu elde etme isteği yerine, her anın tadını çıkarıp akışına bırakıyordu.

Gecenin ilk karanlıkları kendini gösterdiğinde, daha önce de geldiği siteye girdi, arabasından kapıdaki görevliyle selamlaştı.

Kapıyı çaldı. Tahmin ettiği gibi gayet sıradan elbiseler ve özensiz bir makyajla kapının ardında belirdi. Her zaman yaptığı gibi tek yanağından öptü, “girsene” dedi gülümseyerek.

Televizyonun önündeki kanepeye karşılıklı oturdular. Kız, ayaklarını karnına çekti. Her bir araya gelişte bahsettikleri eski ilişkilerden konuşmaya başladılar. Şişman bardaklarındaki viskilerini yeniden doldurdukça muhabbet koyulaşmaya başladı.

“...Ağlamadan önce gülerdi. Bakardım yüzüne, böyle, bir anda hafiften gülmeye başlardı. Meğer utanırmış benden. ‘Yalnızken ağlarken de mi böylesin?’ dedim, ‘evet’ dedi, ‘o zaman da kendimden utanıyorum. Önce gülümsüyorum, sonra ağlamaya başlıyorum.’ Hakkını da verirdi ama, hani gülerdi garipçe, ama ağlamaya başlayınca da tam ağlardı. Ben böylesine gülerken ağlayan başka da bir insan görmedim...”

“...İlk görüşte aşklardan değildi benimkisi. Zamanla sevdim onu. Bir kız, bir erkekte aynı anda özgüven ve açık sözlülük görürse dayanamıyormuş meğer. Halbuki günler önce sevgilimden ayrılmıştım, dayanamadım, çocuğun dudaklarına yapıştım. Önce neye uğradığını şaşırdı, sonra alıştı, en güzel öpüşmemdi...”

12’ye doğru ikisi de koltuktaki yerlerine iyice gömülmüşler, farkında bile olmadan birbirlerine yanaşmışlardı. Hatta kız, parmaklarını erkeğin kollarında gezdiriyordu. Bir yandan da anlatıyordu. Arada şuh kadınlarınkini andıran, ama sarhoşluğun da etkisiyle hiç de sahte olmayan kahkahalar atıyordu. Erkekse onun son anlattıklarında değildi, ağzından tamamen plansız bir şekilde şu soru çıkıverdi:

“Bu gece sevişeceğiz, sen de biliyorsun değil mi?”

Kız hiç duraksamadı, adeta saatlerdir bu soruyu bekliyormuşçasına cevap verdi:
“Elbette, biliyorum.”

İşin daha da önemlisi, bu soru, dünyanın en sıradan sorularından birisiymiş gibi, cevabın ardından kaldığı yerden anlatmaya devam etti...

O gece seviştiler...

Zaten ikisi de bunun eninde sonunda gerçekleşeceğini biliyordu...

 
Toplam blog
: 53
: 1499
Kayıt tarihi
: 17.10.08
 
 

*Liberal muhafazakar, oldukça postmodernist ve meritokrat bir gezgin  *Kuleli - Galatasaray - Boğ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara