Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '11

 
Kategori
Öykü
 

Gübürcü

Gübürcü
 

Denizler yosun kokmalı


Güneş toplamaya başlamış okları plajdan. Deniz meltemle oynaşıyor, dalgalar vals yapıyor.

Omzunda havlusu, yaşlı adam bir türlü geçemiyor karayolunu. Araçlar vızır vızır. Kimi sağdan geliyor kimi soldan.

Nasıl olduysa yolun karşısında buluyor kendini ve inmeye başlıyor. Son basamakta durup, gezdiriyor bakışlarını plajda.

Sağda en uçtaki kayanın gölgesinde bikinili bir genç kadın, elinde sigara, cep telefonuyla konuşuyor.

Uzun donlu, şalvarlı, başları tülbentli kadınlar çocuklarını denize emanet edip, yaşlı incirin dibine oturmuş, kimi çekirdek yiyor kimi örgü örüyor.

Rengârenk kolluklar, sosisler süslüyor denizi. Şişirilmiş iç lastiğe bindirilmek istenen çocuk ağlıyor: “Ben binmem bu kara şeye. Renklisini isterim…”

En soldaki koyda ise, şortu baldırında iki erkek, bacaklarını kuma gömmüş yaşlı bir kadın. Hemen önlerindeyse, ayakları suda, kıçı çalpakta bir haşemalı. Ayakta bir başka kadın daha; su onun da tenine değemiyor.

Adam, son basamaktan inerken, parçalanmış bir bira şişesi, boş iki pet şişe hemen yanlarındaysa güneşten yumuşamış kocaman siyah bir naylon torba görüyor. Mavi kapaklarını kısa pantolonun cebine, şişeleri de torbaya koyuyor.

Havlusunu, pantolonunu ve terliklerini bırakabileceği bir yer kestiriyor gözüne. Yolu üzerinde ne görüyorsa doldururken kara torbaya, mırıldanıyor: “Denizden gelenlere diyecek lafım yok çünkü o, aldığını verir. İyi de plajda bırakılanlara ne demeli?”

Çocuk bezi, boşalmış güneş kremi tüpleri, teneke kola kutuları… Daha neler neler! Hani aslan yattığı yerden belli olurdu!..

Kikirdiyor iki kadın.

“Şuna bak. Mayo giymiş bu yaşta…”

 “Gençlik yıllarında sanıyordur kendini!”

Boşalan çekirdek torbasını şişirip patlatan genç kadın, “Şu amca buralı mı,” diye soruyor.

Yanındaki yanıtlıyor. “Evet buralı. Emekli öğretmen.”

Bir genç kız da, “Öğretmen demek! Aklınca hâlâ ders vermeye çalışıyor çevresine” diyor alaycı bir ses tonuyla.

Dayanamıyor orta yaşlı, şalvarlı bir kadın: “Kapa çeneni, kız! Laf etmeyeceklerini bilsem, valla gider, ben de yardım ederim adamcağıza!”

Üzerlerinden su damlayan iki kişi geliyor adamın yanına, biri kız diğeri erkek:  “Amca, biz de yardıma geldik.”

“Sağ olun gençler. Haydi öyleyse! Oğlum, al şu torbayı, yol kenarındaki çöp bidonuna boşalt da gel.”

Genç kız bir yandan ağ artıklarını, naylon parçalarını topluyor, diğer yandan da sürdürüyor konuşmasını emekli öğretmenle: “Geçenlerde plajda tek başıma temizlik yapıyordum. Birileri aileme söylemiş. Babam da, “Sen belediyenin çöpçüsü müsün,” diyerek kızdı bana. O günden beri plajdaki şu pisliği görünce, içim kan ağlıyor ama babama söz verdim bir daha yapmayacağım diye. Bu akşam yine çekerse beni karşısına, hocama yardım ettim derim, ben de.”

“Plajı hep birlikte temizlediğimiz için bu kez babanın kızacağını sanmıyorum. Kaldı ki biz yalnızca temizlik yapmıyoruz, insanlara örnek oluyoruz, çevremizi temiz tutalım diyoruz; bir anlamda da eğitmeye çalışıyoruz onları.”

Çöpü boşaltmaya giden delikanlı dönüyor, yanında iki arkadaşıyla. Onların da ellerinde torbalar. Bikinili genç kız da, şalvarlı kadın da katılıyor temizliğe. Canla başla çalışıyor hepsi. İncirin gölgesinde oturan kadınlar,  en uçta yüzen iguanalar, yanlarındaki uzun şortlu erkekler bakıyor onlara, trene bakar gibi.

“Hocam! Bakın, temizlik görevlileri geliyor.”

Bakışlar çevriliyor merdivene. Bir temizlik şirketinin adı yazılı tişört giymiş işçiler, başlarında çavuşları, iniyor plaja, ellerinde tırmık, kürek, çöp torbalarıyla.

Her biri bir köşeye dağılan işçiler, isteksiz, eğilip doğruluyor plajda.

“Siz de temizlik yapacak saati tam bulmuşsunuz yani” diyor çavuş, “mesai bitti diye biz de evlerimize gidecektik. Gel gelelim, başkan nasıl gördüyse görmüş sizi. Bana bir fırça, bir fırça… Yahu arkadaşlar! Bu bizim işimiz. Bir gün nasıl olsa temizlerdik, gübür bir yere kaçmıyor ki! Allah aşkına, herkes kendi işine baksın! Neden başkasının işine burnunuzu sokuyorsunuz ki? Böyle yapmaya devam ederseniz, valla ekmeğimizden edersiniz bizi.”

Öğretmen bakıyor işçi çavuşuna, “otur yerine, sıfır” dercesine…

“Be evladım! Neredeyse yaz bitti. Bugüne değin neredeydiniz? Hep üç beş gönüllü temizledi inatla plajı! Temizlik işleri özelleştirildi de ne değişti yani. Haydi arkadaşlar! Biz işimize bakalım…”

Gözleri fal taşı gibi açılan çavuş bağırıyor, ellerinde yarım torba çöple basamakları çıkmakta olan işçilere:

“Nereye gidiyorsunuz? Ekmek paranızdan mı olmak istiyorsunuz? Haydi, dönün de yardım edelim şu gübürcülere!..”

Emekli, ters ters bakıyor çavuşa. “Unutma evlat, hak edilmeden kazanılan parayla alınan ekmek, insanın boğazına durur…”

Dönüyor ardından da yardımcılarına: “Artık bayrak sizde…”

 

 
Toplam blog
: 95
: 1738
Kayıt tarihi
: 12.06.07
 
 

Emekli öğretim görevlisi, çevirmen, öykü yazarı, kültür ve düşün dergisi Gerçemek'in sahibi ve ge..