Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

Güçlü Ordu güçlü Türkiye mi?

'Güçlü Ordu Güçlü Türkiye' (GOGT). Güçlü Türkiye Güçlü Ordu'' (GTGO). Bu sloganlar etrafında TSK'ye yönelik bir eleştiri var. Olayın öyküsünü bildiğimiz boyutuyla aktaralım:

TSK eskiden GOGT sloganını kullanıyormuş. Ama bunu birileri eleştirmiş. Doğrusu GTGO olmalı imiş. Bunun üzerine yakınlarda TSK, GTGO sloganını kullanmış. Askerin bu değişikliği yaptığı kamuoyunda tartışılınca, asker, bunun, afişi hazırlayanların maddi hatası olduğunu bildirmiş. Çok yakında ise TSK eski sloganını, yani GOGT'yi yeniden kullanmış.

Yazının savı: TSK'nin GOGT sloganını kullanması yanlış değildir, yani anti demokratik değildir, buna yönelik eleştiri siyasaldır.

Bir an TSK yerine, MEB'i koyalım. MEB, kapısına şöyle yazsa; 'güçlü eğitim kurumları, güçlü Türkiye' diye. Bu ifade kime batar?

Bu ifadenin iki yalın gerçekliği vardır. Birisi, kuruma ilke verir. Biz kurum olarak görevimizi en iyi şekilde yapalım, güçlü olalım ki, ülkemiz de güçlü olsun. Diğeri ise mantıksal bir ilişkidir. Ülkenin güçlü olması ancak kurumlarının güçlü olmasıyla mümkündür. Güçlü ülke bir sonuçtur, nedeni ise kurumlarının güçlü oluşudur. Bütün parça ilişkisi yani. Bütünü yapan, parçadır, parçayı yapan bütün değildir. Kurumlarının güçsüz olduğu ama kendisi güçlü olan ülke olabilir mi ki, ülken güçlü olunca kurumuna güç versin? Mantıksal olarak doğru olan G(x)GT'dir, saçma olan, GTG(x)'tir. Anlayana.

Güçlü MEB, güçlü Türkiye ifade kalıbı, bir ülkedeki her kurum için mantıklıdır. Bunun tersine çevrilmiş her ifade ise, saçma ve safsatadır, sözün semantiksel lojiği açısından.

Aslında özünde, safsata olmasının ötesinde başka bir bağlamda, bir diktacılık ve baskı işlevi görür. Zaten bilinçli amaç da budur. Bi de bu amacın safdil taşıyıcıları vardır. Bu, her gördüğünü çivi sanan çekiç olma embesilliğidir.

Malum, ülkenin şu günlerdeki politik koşulları ve rüzgarına göre, bu saptırmaca, belli bir siyasal anlayışın bir manevrasıdır. Hiç kuşkusuz aklın ve evrenselliğin ürünü değil, yandaş siyasallığın bir taktiğidir.

Bir siyasallık taşımadan, her kurum, ülkesinin güçlü olması için kendisinin güçlü olması gerektiğini rahatlıkla söyleyebilir.

Bu tür ifadeler ancak şu şekilde yanlış olur: Eğer MEB derse ki, Türkiye'nin güçlü olması sadece ve sadece MEB'in güçlü olmasına bağlıdır. O zaman bu yanlıştır. Ya da anayasa metninin başına, güçlü Ordu güçlü Türkiye diye yazılırsa eğer, militarist bir siyaset felsefesi ortaya çıkar. Ama bir kurumun kendini ifade ederken, bu kurum hangisi olursa olsun, basit bir kurumsal kimlik ve tanıtım ifadesinden öte bir anlam taşımaz. Kurum işini iyi yapmanın gücüne sahip olmalıdır ki ülke güçlü olsun. Onun için onlara para verilmektedir.

Sivil faşizm hevesi o hale geldi ki, gözünün üzerinde kaşın var diye bile muhaliflerini eleştirme cüretine ulaştılar. Ama sonları yakındır.

&

Bu 'güçlü olma' mevzusu hangi kanattan siyasal görüş olursa olsun, çok istenen bir şeydir. Görünüşte masum olan ama dipte şiddet içeren bir anlayışın dışavurumudur. Adamlara sorsanız, "Türkiye, Avrupa'nın en güçlü ülkesi olsun mu?" diye, derler ki, "Yetmeeez, dünyanın en güçlü ülkesi olsun, kim istemez!"

Mesela, para, salt bir kağıt parçası üzerinde yazan, ve matbaalarda basıldıkça çoğalan bir değer değildir. Para, üretilmiş emektir. Ne kadar iş üretmişsen, onun karşılığıdır para. Bu nedenle, diyelim bir futbolcuya verilen milyarlarca para, aslında o paranın üretimine katılmış emeğin, sahiplerinin elinden alınarak tek bir kişiye verilmesidir.

Proudhon ne demiş mesela, 'mülkiyet hırsızlıktır, ' demiş. Onun gibi.

Dünyanın en güçlü ülkesi olmak arzusu, şiddettir. İkinci olana, üçüncü olana, yüzüncü olana karşı, dolayımlar içinde yürüyen bir şiddettir. Yani, ister gtgo'cu ister gogt'ci olsun, ruhunuzda şiddet ve diktacılık olabilir, ama toplumsal bir varlık olduğunuz için bu büyük ölçüde sizin bireysel tininizin bir ayıbı değildir.

 
Toplam blog
: 467
: 1012
Kayıt tarihi
: 21.10.07
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Çeşitli güncel konularda, zaman zaman "Neden olaya böyle bakılmıyor?" diye düş..