Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

01 Şubat '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Güneşli kış çamuru

Güneşli kış çamuru
 

Hep huzurlu ve güvenli yollardan yürüyebilsek değil mi?


Güneşli bir kış günü. Bir bulut geldi üzerime. Gölgede kaldım...
İçimden bir sızı geçmek üzere, bulut gitti, sızıyı da aldı yanına. Güneşin tüm parlaklığı, gölge sonrası gökkuşağını doğurdu, karanlıkta sessizce atan, sızılı yürek yalnızlığıma.

Bir dikili ağacım yok diye üzülürdüm. Ağaç dikmek istedim, killi-balçık-çamurlu toprağa... Yeni bir renk versin diye yaşanacaklara. Yeni bir can verir mi Yaradan?

Susturulmamış bir sakinlik, dingin ama coşkusuz değil, uzun bir hikaye... Fırtınaları-küskünlükleri gece karanlığında saklı kalsın. Yarımsız, yalansız, kavgasız olsun hatta. Her mevsim bahar yaşanır mı acaba?

Öyle bir soğuk ki vız geliyor çamura, çamurlarda güneş, güneş ısıtmıyor asla. Ve asla soğuk değil yüreklerimiz. Ağaçlar dikiliyor, sulanıyor, üstlerine basılıyor çamurlu çizmelerle. Ağaçların büyüyeceği yollarda yürüyecek mi Yaradanın verdiği can?

Hep kısa ömürlere mi gebe yaşanacaklar? Korkular ne zaman son bulur, yetmedi mi acıtanlar? Her güzel anda bir diken, her güzel yaşanan da bir sızı mı olacak? Dipsiz bir hafıza. Unutmak elimde olsaydı keşke. Neden güzelliklerimin içinde hortlaklar var, neden korkuyorum hala korkularımdan ve neden hala korkuyorum... Dingin bir zaman, elimdeki sulama hortumundan akıyor yaşağım karalıklar umarım aklanırlar suyla birlikte. Kendimi ne zaman affedeceğim acaba?

Toprağın altına bakıyorum, üzerime kapandığında nefesim daralır. Neden ölüm hiç gitmiyor gözlerimin önünden. Neden gülümsüyorum bilinmezliğe. Gözlerimin önüne gelen gölgeyle korkuyorum, gözlerinde sımsıcak bir gülümseme. Ne güzel gülüyor bu adam taa yüreğinin içinden. Ağaçların büyüdüğüne şahitliğimiz yetecek mi acaba? Hiç telaşı yok öylesine emin bakıyor gözlerime. Bu, kuş uçmaz kervan geçmez topraklarda yarınları yeşertme çabası... Ağaçlar şahit ve sevap getirecek o gittiğinde bile cennetine.

Öyle güzel ki atların kişnemeleri. Birbirlerine bakıp da yerinde duramayan kız atlar, kendilerine mi yoksa bize mi cilve yapıyorlar? At üstünde rüzgar-toprak kucakdaş. Görüntümüz sığmıyor hiç bir kareye.

Bu dikilen cevizlerin gölgesi vurduğunda meyvelerin üstüne nasıl olur ya da olur mu bilmiyorum varlığım? Hiç bir teraziye koymadan sevdim. Ödül mü ceza mı bu sevda birbirimize? Korkularımı çıkarmak istiyorum yılan gömleği gibi. Hala öğrenemedin mi aptal? Gün bu gündür. Günün keyfini çıkar. Yarınlar senin, yarınlardan korkaklar korkar. Sen, Yaradan, yarınlar, yaşanacaklar, hepsi senin. Can da verir Yaradan endişelenme.

Sen yüreğini hep temize çek, temizlikler dolsun gülümsemelerine, inan, inaçların getirmedi mi seni bu günlere sevgiyle. Ne demiş Dostoyevski "Hayat aptalların yanındadır". Hep aptala çevir pusulanı, yüreğinde bir sultan, duruşun onun emirlerinde. Her istediğini vermedi mi hayat? Tamam, süreyi kendi belirledi.

Yarımlarınla insansın, yarımlarınla bütün. Yarımların varsa yüreğinde inanışa kırılacaktır dizlerin. Yüzündeki çizgilerde saklı kalsın yaşadıkların sen hala çivi gibisin. Bırak biraz kendini, sal da o da rahat etsin bir parça. Sen pusulanı aptala çevir, seni de Yaradanın korusun. Ayağındaki çamurlar, güneş kuruttuğunda kendi kendilerine dökülür.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..