Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ağustos '22

 
Kategori
Sosyoloji
 

Hacı Bektaş Veli...

HACI BEKTAŞ VELİ VE BEKTAŞİLİK

( H. 606–669/ M. 1209–1271 )

Hacı Bektaş Veli, Nişarbur’da doğmuştur. Vilayetname’ye göre babası Seyyid Muhammed’dir. Soyu Ehl-i Beyt’e ulaşır. Dedesinin ölümü üzerine kendisine,“sultanlık” makamı teklif edilmiş ama o bu teklifi kabul etmeyerek, Türkistan’ın manevi sultanı Hoca Ahmet Yesevi Ocağı’na derviş olmayı tercih etmiştir.

Hacı Bektaş Veli, Nişarbur’da dini bilimler öğrenimi gördükten sonra Ahmed Yesevi’nin müritlerinden Lokman Perende’den tasavvuf eğitimini almıştır. Anadolu’ya gelmek için Horasan’dan yola çıkmıştır. Önce hac görevini yerine getirerek Necef’te bulunan Hz. Ali’nin kabrini, daha sonra da Mekke ve Medine’yi ziyaret ederek hac görevini yerine getirmiştir.[1]   

Hacı Bektaş Veli, Horasan’dan Anadolu’ya gelmiş, Baba İlyas’a bağlanmış, Karahöyük’e yerleşmiş, Anadolu grupları içersinde “Anadolu Bacılarını”nı seçmiş, Baba Resul’ün “has halifesi unvanını alan “marifet dolu ve aydın bir “seyyid”dir. [2]

Hacı Bektaş Veli’nin gerçek adının “Muhammed”, mahlasının ise “Bektaş” olduğudur. “ Bektaş” adı, Giresun’un yaylalarından en büyüğü ve en önemli yerleşim alanı olan “Bektaş Yaylası”nda olduğu gibi Anadolu’nun birçok yerine de verilmiştir. En önemlisi de Hacı Bektaş Veli’nin dergâhı ve kült merkezi olan Hacı Bektaş ilçesidir. Vakfiyelerde de adının “Mehmet”, mahlasının da “Bektaş” olduğu yazılıdır. Her Türkün Arap adı aldığı bir dönemde Hacı Bektaş’ın, Arap adı almaması dikkate değer ve incelenip araştırılması gereken bir konudur. “Bektaş” , Hacı Bektaş’ın gerçek adı olduğu gibi, Arapçada değildir. Eski bir Türkçe sözcüktür. Bütün eski-yeni sözlük ve ansiklopediler bu sözcüğün Türkçe olduğu kanısındadırlar. Meydan Larousse’de, “Bektaş” sözcüğünün, “bendeş” benzeri eski Türkçe bir sözcük olduğunu, “eşit”, “müsavi” anlamına geldiğini belirtir. Bektaşi Dedebabası Bedri Noyan sözcüğün “sıra arkadaşı”, “mertebe arkadaşı” ,”akran”, “eş”, “bey-prensle eşit” anlamlarına geldiğini vurgular.[3]

Şemsettin Sami Bey’in “Kamus-ı Türkî’sine ve Ahmet Vefik Paşa’nın “Lehçe-i Osmanî”ne göre de “yaşıt”, “eşit”, “birbirlerinin tıpkısı” anlamlarına gelir.[4]

Bektaş” adının Türkçe oluşunu ve Hacı Bektaş Veli’nin “mahlası”, sanı değil de doğrudan adı olduğunu İ. Zeki Eyüpoğlu kesin kanıtlarla savunur. Gerek “ Tercüme-i Kamus” da, gerek “Tarama Sözlüğü”nde, gerekse “ Eski Uygur Türkçe Sözlügü” gibi sözlüklerde “Bektaş” sözcüğü, “eş”,denk”, “benzer” anlamlarına gelir. Şöyle : “ bengdeş”, “beğdeş”, “bağdaş”, “ bekdaş” ve “bektaş” vb. biçimlerinde yazılmıştır. Yukarda değindiğimiz gibi “Hacılığı” da kesin belgelerle saptanamamıştır.( Öz, 1997: 44). Bu ad söylencelere dayandırılmaktadır.“Veli”liğini de Anadolu’ya geldikten ve kendini kanıtladıktan sonra almış olduğu söylenmektedir.“Seyyid”liği ise Hz. Ali soyuna dayandırılmasının bir sonucudur. Tüm bu adlandırmalara ve anlamlara karışın “Bektaş” sözcüğünün Farsça ve Arapça olması olanaksızdır. Türkçe bir sözcüktür ve eski Türkçede kullanılmıştır. “ Bektaş”, doğrudan Hacı Bektaş’ın adıdır.( Öz, 1997: 44)[5]

“Hacı Bektaş Veli’nin yaşamına ilişkin bilgiler oldukça sınırlıdır. Genellikle kabul edilen bilgilere göre göçebe derviş geleneği içinde yetişmiş, 13. yüzyılın ilk yarısında Horasan’dan Sivas’a gitmiş. Amasya’da bulunan Baba İlyas’la görüşmüş, onun düşüncelerinden etkilenmiştir. Amasya’dan Kırşehir’e, oradan Kayseri’ye gitmiş. Anadolu’da başlayan Babai Ayaklanması’nın yarattığı çalkantılı dönemi yaşamıştır. Kardeşi Menteş, bu ayaklanma sırasında öldürülmüştür. Sulucakarahöyük’e( bugünkü Hacıbektaş) yerleşen Hacı Bektaş, ayaklanmanın bastırılmasından sonra dağılan Babailerin bir bölümünü çevresine toplayarak düşüncelerini ve felsefesini yaymaya çıkışmıştır.

Hacı Bektaş Veli, Anadolu’daki en yaygın tarikatlardan birinin esin kaynağı olduğundan, Vilayetname-i Hacı Bektaş Veli olarak tanınan menakıbnamede anlatılan yaşam öyküsü birçok olağanüstü olayla örülmüştür.(…)  Bazı kaynaklar onun şeriata uyan bir mutasasavvuf olarak anarken, bazıları da şeriata aykırı davranışlarda bulunduğunu, saçını, bıyığını ve tırnaklarını kesmediğini anlatmaktadır. Hacı Bektaş’ın 13.yüzyılda yaygın olan ve Şii-Batini özellikler taşıyan Türkmen inançlarından bir temsilci olduğu kesindir. Hacı Bektaş’ın Bektaşiliğe esin kaynağı olan Makalat (ös.1871; yeni harflerle,1954) adlı kitabından başka Kitabü’l Fevaid, Fatiha Suresi Tefsiri, Şantiye, Malakat-ı Gaybiye ve Kelimat-ı Ayniye gibi yapıtları varsa da, bunları onun yazdığı kesinlik kazanmamıştır.”( Anabritanika, Cilt: 3, s. 535, 1986–1987)

 Hacı Bektaş Veli’nin sosyal ve aile yaşamına baktığımızda, evlenmediği, bekâr bir yaşam sürdüğü(mücerredliği) “Vilayetname “ kökenlidir. Bektaşiliğin Babagan kolunca savunulur. Vilayetname’ye göre halk arasında Kadıncık Ana olarak tanınan Kutlu Melek adlı kadın Çepni Boyunun ulularındandır. Yola düşkün bir hanımdır. Hacı Bektaş’ın Anadolu’ya gelişini ilk kez o sezer ve onu konuk edinir. Hacı Bektaş’ın manevi kızı olur. Çocukları olmamaktadır. Hacı Bektaş’ın burun kanını dökecek temiz yer bulunamadığından içer. Bu kandan çocukları olur. Çelebiler soyu böyle türer. Bu nedenle inanışa göre Çelebiler “belden türeme”değil, Hacı Bektaş’ın “nefes oğulları”dır.( Öz, 1997: 63)[6] (…) Çelebiler için “ Hacı Bektaş evladından”deyimi kullanılır. “ Burun kanıdan doğma” anlatımı, yalnızca bir söylencedir. Bilimsel bir değer ya da anlam ifade etmez. Bu tür birçok derviş ve evliya söylenceleri inansın hayal, sevgi ve bağlılık dünyasının ürünleridir.(Öz, 1997: 68–69).

BEKTAŞİLİK

“İslam kültüründe oniki esas tarikattan biri olarak kabul edilen Bektaşilik, mürşit olarak Hz. Peygamber’i, rehber olarak Hz. Ali’yi, pirolarakda Hacı Bektaş Veli’yi tanır( Fığlalı,1994: 133).

Bektaşilik, Hacı Bektaş Veli’ye bağlanma,  kapılanma,  onun yolundan gitmektir; bu yoldan gidenlere de Bektaşi denir. Bunlar Allah’ın dışındaki tüm varlıklardan sıyrılmış; kaza ve kadere (alın yazısı) boyun eğmiş,  kalp zenginliklerinin tümü Hak varlığı ve Ehlibeyt’in sevgisiyle dolmuş nazenin (çok nazlı) bir topluluktur. Bektaşilikte gidilen yolun adı tarikattır ; bu da bütün Anadolu’daki Alevi felsefesinin inanç kaynağı olan“ Nazenin Tarikatı”[7] dır.[8] Bir başka tanıma göre de Bektaşilik: “ Hacı Bektaş Veli (1209–1271) adından kaynaklanan eşitlik, arkadaşlık, denklik, olgunluk, özgürlük vb. ilkelerle belirginleşen; Hz. Ali,  Ehlibeyt ve Oniki imam sevgisine dayanan bir tarikattır (bkz: Korkmaz,  1993: 58; Öz,  1997:230). Alevilik-Bektaşilik konularında oldukça kapsamlı araştırma ve incelemeleri bulunan Melikoff ise Bektaşiliği şöyle tanımlar: “Bektaşilik bir Türklük olgusudur. Şüphesiz, Balkanlarda Bektaşiler bulunduğu gibi, büyük sayıda Kürt Alevi de vardır; böyle olmakla birlikte, Bektaşiliğin kökeni Türk’tür. Merasimler sırasında kullanılan dil Türkçedir ve nefesler Tür dilince okunur.”[9] Bu görüşünü de Anadolu köylerinde yaptığı gözlemlerden elde ettiği nefeslerden örneklerle kanıtlamaya çalışılmaktadır. Bektaşiler genel olarak iki kola ayrılır:

1.Çelebi (Çelebiyan) Bektaşiler: Hacı Bektaş Veli’inin evlenmiş (müteehhil) olduğunu, onun soyundan geldiklerini savunan ve kendilerini  “  beloğlu,   belevladı,   belden gelme,  belden türeme,  burun kanından doğma”  gibi kavramlarla ifade eden kol.

2.Babagan Bektaşiler: Hacı Bektaş Veli’nin evlenmediğini (mücerret) olduğunu,  onun manevi evlatları ve yolunu sürdüren ve bu nedenle kendilerini“yol evladı, yoloğlu,  yoldan gelme, nefes oğlu” gibi kavramlarla tanımlayan kol. Hacı Bektaş Veli’nin düşüncelerini,  onun izinden gittiklerini savunanlar,  babagan kolunu oluştururlar.[10]

Alevilikten farklı olarak, Bektaşilik doğumla değil sonradan olduğu için, bir Dedebaba’dan ‘nasip alınması’ gerekiyor. Ancak yetkili birinin el vermesiyle ‘nasip alan’ Bektaşi sayılıyor. Bektaşi vefat ettiğinde, “sırra kavuştu” veya “Hakk’a yürüdü” deniliyor, Noyan, 1995: ? )

Bektaşiliğin ve Bektaşilerin kendine özgü bir duyuşu, anlayış, görüş, düşünüş ve inanışları vardır. Sohbet ve konuşmalarında çekici, hoşa giden, beğenilen nükteleri, sadece kendine ait davranışları ve bu çok özel tavırları altında gizlenen tatlı bir alaya alma ve gösterişsiz sevimlilikleri vb. başlıca özellikleridir. Kısaca Bektaşi deyince espirili, zarif nükteli konuşan, şirin ve sevimli insan anımsanır( Noyan, 1995: 10)”[11]

 



[1] Mehmet Necmettin Bardakçı, “ Bir Tasavvuf Mektebi Olarak Bektaşilik, Uluslar arası Bektaşilik ve Alevilik Sempozyumu -I- , SDÜ İlahiyat Fakültesi, s. 52–53, 28–30 Ekim 2005-Isparta

[2] Baki Öz, Bektaşilik Nedir? ( Bektaşilik Tarihi), Der Yayınları, s.13–14,  İstanbul–1997

[3][3] Doç. Dr. Bedri Noyan,  Bektaşilik-Alevilik Nedir?, s. 19, Ankara-1987

[4] Rüştü Şardağ, Her Yönü İle Hacı Bektaş-ı Veli ve En Yeni Eseri Şerh-i Besmele, s.53, İzmir–1985

[5] İ. Zeki Eyüpoğlu, Bütün Yönleriyle Hacı Bektaş Veli, Özgür Yayını, s.52, İstanbul–1989

[6] A. Gölpınarlı, Vilayetname, Menakıb-ı Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli, s.26.

[7] Kazım Kula,  Korkuteli/Büyükköy’den, Ravi (Bektaşiliği anlatan)olduğunu söyleyen ve  “ Bektaşilik nedir? “  sorumuza verdiği yanıt(31.07.2001) Yine Baki Öz, “ Bektaşilik Nedir ?”(Bektaşilik Tarihi) adlı yapıtında, “Nazenin Tarikatı: Rumeli Bektaşiliğine, yani Babagan Kolu Bektaşiliğine “ Nazenin Tarikatı” da denir. Bu adla adlandırılanlar özellikle Arnavut kökenli Bektaşilerdir.” diye bir tanım vermektedir (B. Öz. S.231).

[8] Hassas(duyarlı), ince düşünüşlü olduklarından onlara “Zümre-Nazenin” denilmiştir[ Bedri Noyan, 1995, s. 11)

[9] Irene Melikoff, Uyur İdik Uyardılar, Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları, Cem Yayınevi, s.41, İstanbul–1994

[10] Bkz. Esat Korkmaz,  Alevilik-Bektaşilik Terimleri Sözlüğü,  s.58; Baki Öz, a.g.e.  s.230–231; Orhan Türkdoğan, “  Alevi-Bektaşilerde Norm ve Statü Dağılımı “ , Türk Dünyası Araştırmaları,  sayı:154,  Şubat 2005,  s.16.

[11] Sabri Çakır, Alevi-Bektaşi İnanç ve Değerleri, Toplumsal Bilimler/Sosyolojik Araştırma, s.19–20, Semerci Yayınları, İstanbul–2018

 
Toplam blog
: 46
: 225
Kayıt tarihi
: 27.03.13
 
 

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Antropoloji (Sosyal Antropoloji) mezunu 1971; F..