Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ağustos '13

 
Kategori
Güncel
 

Harf Devrimi ve önemi

Harf Devrimi ve önemi
 

Türkiye’nin yaklaşık bir asır önce kabul ettiği ve benimsenmesiyle okuma-yazma oranındaki artışın paralellik gösterdiği yazı dilindeki yeni harfler hala tartışma konusu ediliyor. Eleştirenlerin adını Latin Alfabesi olarak özellikle vurguladığı ama gerçekte dilimize uyarlanarak Yeni Türk Alfabesi olarak kabul ettiğimiz bu alfabe 21. yy.’da tartışılması gereken o kadar siyasi, ekonomik mesele varken gündeme getirilebiliyor. Üstelik yalnızca sıradan insanlar tarafından değil, bu devrimi kültürden, gelenekten, tarihten kopuş olarak değerlendirip siyasi bir malzeme haline getirmek isteyenler tarafından da gündeme getiriliyor. Bilime, eğitime ayrılan bütçeden daha fazlasının diyanete ayrılması tartışma konusu edilmesi gerekirken bilimin ve eğitimin gelişiminde katkısı olan bir devrim tartışılıyor.

Harf Devrimi’ne eleştirel yaklaşanların bu eleştirilerinde kanıt olarak ortaya attıkları savlar, yani yazı dilindeki bu değişimin sözde sebep olduğu olumsuzluklar kabul edilebilirlikten öte bunu savunanları komik duruma düşüren iddialar. Mesela bu değişimle Türkçe’nin kelime hazinesinin daraldığını, sanki Osmanlı döneminde çok okur-yazar varmış gibi yeni nesillerin dedelerinin mezar taşlarını okuyamadığını ( eski mezar taşlarında Türkçe değil Arapça yazdığını da herhalde bilmiyorlar),  Osmanlıca ile Arapça arasındaki farkı ayırt edemeyip alfabenin değişmesiyle Kuran-ı Kerim’i okuyamadıklarını iddia ediyorlar.

Bu iddialarda bulunanlara öncelikli olarak tavsiyem böyle önemli bir meseleyi tartışabilecek yaşa geldikleri halde dil ile alfabenin farklı şeyler olduğunu hala kavrayamamış olmalarından dolayı bu kadar basit bir bilgi için dahi araştırma yapmaları gerektiğidir. Zira alfabe değiştirmekle bir dilin kelime hazinesinde daralma olmaz. Osmanlıca kökenli kelimeler yeni alfabe ile de gayet tabii kullanılabilir. Sadeleştirme ile ilgili böyle bir iddiada bulunabilirsin ancak alfabe değişikliği ile sadeleştirme kısmen ilişkili olsa da farklı şeylerdir.  Ancak çoğu kez yeni alfabeyi eleştirenlerin dahi kullanmadığı Arapça kökenli kelimeleri sırf dini bağlılıktan dolayı savunmak konusunda ısrar ettikleri için böyle bir yanılgıya düşebiliyorlar. Halbuki bu eski dil savunucuları, Mustafa Kemal, Atilla İlhan gibi dil devrimi savunucularıyla sözcük dağarcığı ve Arapça kökenli Osmanlıca kelime kullanma konusunda mukayese edilse cehaletleriyle rezil olurlar.  

Bir diğer iddia atalarının mezar taşını okuyamayan yeni nesillerle ilgili. Osmanlı döneminde okur yazar oranının ne kadar olduğu meselesine girmeyeceğim. İstatistiksel verileri kıyaslayabilmeleri için dedelerine göre çok daha fazla imkânları var. Zira teknoloji gelişti ve bu konuda araştırma yapmak için kütüphaneye gitmelerine de gerek yok. Burada önemli olan mezar taşında yazan Arapça yazılar ile Osmanlıca arasındaki farkı dikkate almayarak bu konuyu siyasi malzeme haline getirmeleri ve yeni devleti inşaa edenleri tarihi yıkmakla itham etmeleri. Benzer bir durum Kuran-ı Kerim’in alfabe değişikliğiyle okunamadığı iddiasında da dikkat çekiyor. Belki de en komik iddia budur. Bunu söylerken eski dil ya da eski Türkçe kavramını kullanırlar ki zaten bilgisizlikleri burada ortaya çıkıyor. Eski dil ya da eski Türkçe’den kasıtları nedir, bu konuda kendileri de emin değil. Zira eski dilden kasıt Osmanlıca ise Kuran’ın Osmanlıca yazılmadığını dahi bilmiyorlar demektir.  Şayet eski dil Arapça ise- ki Kuran’ı alfabe değişikliğinden dolayı okuyamadıklarına göre kastettikleri bu olsa gerek- Osmanlı Türkçesi ne idi?

Harf Devrimi tartışmasını ortaya atanlar eleştirilerini tamamen siyasi ve dini hesaplarla yapıyorlar. Asıl sorun Arap alfabesi ile İslam dininin özdeşleştirilmesidir. Halbuki Arap alfabesi İslam’dan önce de vardı ve dine özgü bir şey değildi. Bu alfabeyi İslam’ın en büyük düşmanları Ebu Cehil ve Ebu Leheb de kullanıyordu. Giyim kuşam konusunda da benzer yanılgıları söz konusu. Müslüman kimsenin kıyafetinin hristiyandan veya herhangi bir gayri müslimden  farklı olması gerektiği iddiasında bulunurken İslam peygamberi ile dönemin müşriklerinin aynı tarzda giyindiklerini söyleyemiyorlar ya da söylemek istemiyorlar.

Bir diğer gerçek de dinlerin yayılması sürecinde dini yayan toplumların kendi kültürlerini diğer toplumlara empoze etmesidir.  Mustafa Kemal’i tarihsel mirası, eski kültürü yıkmaya çalışmakla itham edenler Orta Çağda Türk boylarının Şamanizm’den İslam’a geçiş sürecinde bozkır kültürüne ait olan her şeyi reddetmeye zorlandıkları gerçeğini yadsıyorlar ya da farkında oldukları halde söylemek istemiyorlar. Her türlü milliyetçiliği reddetmelerine rağmen sözde dini savunmak adına Arap kültürünü, Arapça’yı, Arap alfabesini ısrarla savunmanın da bir tür milliyetçilik olduğunu fark edemiyorlar. Latin Alfabesine geçişi hristiyanlara özenti olarak kabul etmek zaten din ile alfabeyi özdeşleştirmiş olmanın bir göstergesidir. Latin Alfabesi’nin Atatürk tarafından özellikle seçilmesi dünyadaki tüm alfabeler içinde en yaygını ve dönemin gelişmiş toplumları tarafından kullanılıyor olmasıdır. Bunun hristiyanlara ya da onların ifadesiyle gavurlara, batıya özentiyle bir alakası yoktur. Zira alfabenin Yeni Türk Alfabesi adıyla dilimize uyarlanarak, Türkçe dil yapısına uygun yeni harflerle kabul edilmesi de bunun kanıtıdır. Böylece okuma yazma kolaylığı ve dilin yeni nesiller tarafından daha hızlı öğrenmesi de sağlanmış oluyordu.

Harf Devrimi Atatürk'ün en başarılı devrimlerindendir. Bir toplumun muasır medeniyetler seviyesine ulaşması ancak eğitimle mümkün olduğuna göre Harf Devrimi'yle ulaşılan yüksek eğitim seviyesi de bu devrimin başarısını kanıtlar.

 
Toplam blog
: 45
: 1915
Kayıt tarihi
: 28.03.12
 
 

1981 yılında Bursa'da doğdu. İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü ve Uludağ Üniversitesi Türkçe Eğitim..