- Kategori
- Psikoloji
Hayal ile ümit aslında düşmandır
Çocukluğum Hatay'ın köyünde geçti. Tam anlamıyla pastoral bir çevrede çocukluk ve gençlik yaşadım. Kenti, kalabalığı, alışveriş merkezlerini, plaza yaşam biçimini seviyor olmam belki de yeşilden ve doğadan "bıkmış" olmamda gizli. Çocukken köyde arkadaşlarla çok sık oynadığımız bir oyun vardı. Dereden akan suyun dik ve akıntılı kısımlarına küçük çubuk parçaları bırakır sonra olanca hızımızla koşardık ve suya bıraktığımız çöp parçaları gelecek mi diye suyun durgun aktığı yerde oturur beklerdik. Güvenmeyi ve karşılıksız sevip inanmayı, dahası “ümit” etmeyi o zamanlar öğrendim. Dahası "hayal" ile "ümit" arasındaki ince ancak derin çizgiyi hatta bunların iki eski düşman olduğunu.
Hayal eylemsiz sonuç beklemektir. Oysa ümit tohum ekip ürün beklemeye benzer. Biz suya çubuk parçalarını atalım da gelmesini ümit edelim, gelmezse de kendisi bilir. Oysa hayal suya hiç çubuk bırakmadan, sudan çubuk toplamayı ummaktır.
Hayatta hayallerimiz değil ümitlerimiz var aslında.Tohum eken çiftçinin umudu, çocuk büyüten annenin umudu, hala fidan diken seksenlik dedenin umudu.
Hayalin hasadı yoktur. Hayaller sevinç de getirmez. Ümit ise müjdesi ile gelir, baharda ilk yeşil filizi ile gülümseyen buğday tohumunun verdiği müjde gibi.