Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ocak '07

 
Kategori
Edebiyat
 

Hayat; edebiyat değil, müsvedde yok, doğrudan son haliyle yazılıyor

Hayat; edebiyat değil, müsvedde yok, doğrudan son haliyle yazılıyor
 

Başlıktaki sözler bana ait değil. Onları, İsrail'li yazar, Eli Amir'in, Yasmin adlı kitabından aldım (sayfa:314). Hani bazı kitaplarda bir cümle ya da paragraf okuruz da tüm kitap, o noktada sabitlenir kalır ya, öyle etkilidir, öyle yüreğinin en içre kıvrımlarından tutar, söker, alır insanı içine o ifadeler. Bu söz de beni böylesine tutsak etti kendine.

Hayat, edebiyat değil. Doğru. Edebiyat sayesinde, meftunu olduğum, aşığı olduğum edebiyat sayesinde hayatı anlatmaya çalışmaktayız ama hayat kesinlikle edebiyat değil, çok daha ötesinde bir yerlerde. Yazar bu cümleyi, bir müsveddeye yazdı. Belki bir restoranda yemek yerken aklına geldi, garsondan rica ettiği kalemle peçeteye karaladı, temize geçene kadar gözü gibi baktı ona başına bir şey gelmesin diye, belki bir parkta sigara içiyordu hemen oracıkta sigaranın paketine çiziktiriverdi, yeni çıkan kanuna lanetler okuyarak, yazarlara not alacak yer de bırakmamıştı devlet, neymiş efendim "sigara cinsel kuvveti öldürürmüş", belki de çalışma masasında oturmuş derinden gelen Sefarad şarkıları eşliğinde yazısına yoğunlaşmaya çalışıyordu ve başardı, yazdı, tebrik etti, sevdi kendisini sonra. Kim bilir belki cümlenin ilk hali de böyle değildi. Üzerinde onlarca kez düşündü, yüzlerce kez yeniden yeniden okudu, ezberledi, yirmi defa değiştirdi, otuz defa ekleme, kırk defa çıkarma yaptı ve bizlere ulaştı işte. Ya hayat? Doğrudan son haliyle yazılıyor değil mi?

Ne kadar çok karar alıyoruz kendimizle ilgili. Eşimiz, çocuğumuz, akrabalarımız, yakınlarımızla ilgili, hatta bazılarımız insan toplulukları ile, toplumlarla, insanlıkla ilgili değil mi? Bir de bizimle ilgili başkalarının aldıkları kararlar var tabi. Ya da alacakları. Bunların sayısı bizimkilerden daha da çok. Ve hiçbirinde müsvedde yok. Doğrudan, yekten, direkt kalbine hayatın. Ne olacaksa olsun. Ya herru, ya merru.

Hayat bir deneme tahtası aslında. Seçebildiğin kadarıyla; okulunu seçerken, işini seçerken, eşini seçerken, evini, arabanı, dostlarını seçerken ne büyük kumarlar oynuyor insan oysa. Mutsuzluk ve mutluluk dediğimiz şeyler hep bu seçimlerin ve seçememelerin sonucu değil de nedir?

Ya seçemediklerimiz: Anamız ve babamız, akrabalarımız, ırkımız ve milliyetimiz, anadilimiz, yeşerdiğimiz, boy verdiğimiz kültürel kodlarımız, derimizin rengi, cinsiyetimiz, boyumuz posumuz, güzelliğimiz, yakışıklılığımız...İşte buyurun size, hayatın irticalen, doğaçlama önümüze koyuverdiği seçemediklerimizin kısacık bir listesi ki daha neler var.

Rahmetli Dedem, "Oğlum bir insanın anası-babası da dahil olmak üzere ailesinde, akrabaları içerisinde hırsızı da, arsızı da, ursuzu da olabilir ama arkadaş ve dostları içinde olursa o zaman dikkat etmek gerekir" derdi. Müsveddesiz de olsa en azından onları seçmekte bir yere kadar özgürüz.

Müsvedde yazmanın, müsvedde kullanmanın, yeniden yeniden, yazıp yazıp silmenin kıymetini galiba en çok yazarlar anlar değil mi? Sindire sindire, özümseye özümseye, emin olana dek, hazır olana dek, demlenene kadar, olana, olgunlaşana kadar bekletebilmek bir yazıyı, şiiri, romanı, makaleyi ve sonra paylaşabilmek özgürlüğü, bir nimet değildir de nedir?

Evet dostlar; hayat, edebiyat değil, müsveddesi yok ve son haliyle yazılıyor; yazabilmenin kıymetini bilelim.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..