Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

24 Mayıs '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Hayatı yaşamak gerek

Her insana göre bir yaşam felsefesi var. Her yaşam felsefesini oluşturan karakteristik özellikler var. Kimi erkek ‘ağır abidir’, gözleriyle konuşur, gözleriyle anlaşır, her hareketi bir anlam taşır, kimi de tez canlıdır, her şeyi alelacele yapmak ister.

Kadınlar da aynıdır, kimi ağır olur, adımlarını sayarak atar, başını yerden kaldırmaz, hanımefendi diye hitap edilmezse alınır, kimi de yerinde duramaz, zıp zıp zıplar, eli dursa ağzı durmaz, ağzı dursa eli durmaz, bir yerde on dakikadan fazla oturamaz.

Böyle özellikler kişilerin başkalarıyla olan ilişkilerini de etkiler. Çok hareketli olup, düşünmek yerine yapmayı tercih edenlerle, temkinli hareket edenler pek fazla geçinemezler. Çünkü hareketleri birbirine batar. Hızlı olan, ağır hareket edeni beğenmez, devamlı, ‘çok yavaşsın’ diyerek eleştirir, ağır olan, ötekine, ‘Hızlı olmak, doğru yapmak anlamına gelmez, düşünerek hareket et, deneme yanılma yoluyla öğreneceğine, kafanı kullan’ der.

Sonuçta zıt özelliklerdeki bu insanlar ya birbirlerini anlar, orta yolu bulurlar, ya da sürtünerek birbirlerini aşındırırlar.


Bunun yanında benzer özellikleri taşıyan kişilerin yan yana gelmesi, ortak bir yaşamı paylaşması, evlenip, aynı evde yaşaması da olasıdır.

O zaman da hızlı olduğunu düşünen kişilerin, ağır abi ve ağır ablalardan uzak duran bir dünyaları olurken, bunun aksi kişilerin de ‘ağır’ bir dünyaları olur.


Ben, insanların hızlı hareket etmesini, yavaş olmasını, hafif ya da ağır olarak nitelenmelerinin üzerinde durmak yerine, yaşamın sindire sindire yaşanmasından yanayımdır.


Örneğin bir uçak yolculuğu ile otomobil yolculuğunu karşılaştıracak olursak; uçakla, her şeye çok yükseklerden bakarak, hedefimize son sürat ulaşmaya çalışırız.

Her şey bize yukarıdan göründüğü için ve bunları da son hızla algılamak zorunda kaldığımızdan genelde etkilenme oranımız da çok düşüktür. Hayatımızdaki, beynimizdeki izleri de az olur, çabuk silinir.


Oysa otomobille giderken hızımız uçaktan düşük olduğundan, çevremizdekileri daha fazla algılar, detayları görür, hatta molalar vererek sindiririz. İşte ancak o zaman yaşadığımızı anlayabiliriz.

Var olduğumuzu, bu dünyanın bir parçası olduğumuzu görür, hatta mevcut olanlara biz de eklemeler yaparak, yaşamın gidişatını değiştirebiliriz.


Bu yüzden yaşamın üzerinden uçmak değil, bizzat onu yaşayarak, yaşamın kendisi olmamız gerek.

 
Toplam blog
: 121
: 1472
Kayıt tarihi
: 23.08.07
 
 

Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Bölümü mezunuyum. 28 yıllık g..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara