- Kategori
- Aşk - Evlilik
Herşeyin bittiği anlarda...

Şehre düşmüş bir şiir kızıllığıydı. Alaca karanlıktı, rüzgârlıydı, ağlamaklıydı. Valizinden çıkardığı fotoğrafa derin bir bakış attı. Geleli 1 haftayı geçmişti ama eşyalarının hiçbirini henüz yerleştirmemişti. Sevmemişti bu şehri bu şiiri. Onsuz hiçbir yeri sevemezdi zaten. Sevmeyi de beklemedi. Annesinden kalmıştı bu ev, kasabanın en gösterişli ama en bakımsız yeriydi. Senelerdir gelmemişti buraya. O su kulesinden düştüğü günden beri. Sakat kalan ayağı için hep kızdı bu başak kokulu ege sahiline. Hiç dost olamadılar.
Bir tek o görmezden gelmişti şehrin onun üzerindeki kusurunu. Bir tek o hiç sormamıştı. Hiç incitmemişti onu. 37 sene ona yaslanmıştı ve o hayatında gördüğü en sağlam koltuk değneğiydi.
Yasemin kocasını kaybedeli 19 gün olmuştu. Ömürden eksilmeyen ama ömürü eksilten, tüketen 19 gün. 19 yıl gibi 19 asır gibi. Hayatında bir kez daha böylesine incinmişti Yasemin. O su kulesinden düştüğü gün. O zamanda her şeyin bittiğini düşünmüştü.
Yaşama yeniden gerdiği halat olmuştu Rıdvan. Su olmuştu kurak dudaklarına değen. Bazı geceler o uyurken Yasemin onun cidden melek olduğuna inanmıştı. Hiç çocukları olmamıştı. Bunun içinde Yasemin’i hiç suçlamamıştı. Yasemin izlediği haberleri gördükçe daha bir inanırdı Rıdvan’ın melekliğine. Kocası onun için dalgıçlığı bırakmıştı. Yasemin sevmezdi suyu. Korkardı denizden. Rıdvan, Yasemin’in huysuz olduğu gecelerde “olsun bana senin deniz gözlerin yeter derdi” hep. Bazen bu kadar iyi olmasından da rahatsızlık duyardı Yasemin ama genel olarak her gece bunun için şükranlarını sunardı. Artık yoktu ve yasemin hayatın hiç bu kadar anlamsızlığına şahit olmamıştı. İşte yine her şey bitmişti.
Kapı çaldı. Yasemin bir an irkildi daldığı düşüncelerden kopmak istemiyor gibiydi. Gözlerinden yaşlar süzülmüştü. Şehirde kimseyi tanımıyordu. Kapıya doğru gitti.
Küçük bir çocuktu kapıyı çalan 6 yaşlarında kumral bir oğlan çocuğu. Elindeki tabağı uzattı. Hacı ninem bunu gönderdi dedi parmağıyla 200 metre ilerideki evi göstererek. Ak yazmalı yaşlıca bir kadın “hoş geldin” diye seslendi. “hoş bulduk” diye karşılık verdi yasemin. “Sana ne ikram edeyim genç adam” diye çocuğa döndü. Çocuk omuz silkti. Mutfağa gitti Yasemin boşalttığı tabağa şehir girişindeki pastaneden aldığı kurabiyelerden yerleştirdi. Bir bardağa da meyve suyu doldurup tekrar kapıya gitti. Giriş kapısıyla oynayan iri gözlü çocuk onu görünce yaklaştı. Yasemin tabağı uzatırken “adın ne senin diye sordu kafasını okşadığı çocuğa. Çocuk muzip bir şekilde içtiği meyve suyunu bitirip yalanarak cevap verdi “Rıdvan, ya sizin?”