Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '08

 
Kategori
Deneme
 

Hiç bir yere gitmeyen treni yakalamak.

Hiç bir yere gitmeyen treni yakalamak.
 

Yağmur öylesine hızlı yağıyordu ki gözlüklerini silmeyi bırakmıştı artık.
Sadece yürüyordu...ha bir de biraz düşünüyordu belki.
Buranın yağmurları öyle ülkesinin yağmurlarına benzemiyordu.
Demek yağmurlar da farklı olurmuş dünyanın başka yerlerinde diye düşünmeden edemedi.
Oysa bir acem atasözü “Gökyüzü dünyanın her yerinde aynıdır” diyordu.
O da çok güvenmişti bu söze çünkü artık ülkesini özledikçe gökyüzüne bakacaktı.

Gecenin bir saatinde yağmurdan ıslanırken...
sırılsıklam olmuşken...
sucuk gibi olmuşken...
gökyüzü aynı değildi işte.
Ne işi vardı bu caddelerde? Halbuki daha bir hafta öncesinde mis gibi bir hayatı vardı.

Şimdi ise...
Neyse uzun hikaye.
...

Pencereden bakarken düşünüyordu. Bavullarını daha boşaltamamıştı bile. Geçici ve göçebe yaşamak hiç te alışık olduğu bir şey değildi. Apartmanın 18.katından manzaraya bakarken uçsuz bucaksız caddelerin vızır vızır arabalarla dolup taşması dikkatini çekiyordu.
“Ne kadar çok hayat var?...kimbilir ne kadar farklı belki de çok aynı hayatlar.” diye düşünmeden edemedi. Yarın yine ev bakacaktı...belki öbürsü gün de.
Bilmediği bir şehrin bilmediği sokaklarında dolaşacaktı yine.

Oysa bir hafta önce kendi şehrinin yollarında yürürken mutlaka bir tanıdığa rastlar ve selamlaşırdı. Uzaktan ismini çağırırlardı...eliyle selam verirdi...bir de yüzünde gülümsemesi ile...
Şimdi ise pek bir yalnızdı.
Tek başına yürüyordu.
Öncesinde uzun yürüyüşleri sevememişken. Bu yeni hayatın başladığı yeni şehirde o kadar çok yürüyecekti ki sanki onca zaman yürümeyi tercih etmemenin faturasını ödeyecekti.
“Yürümek meğerse güzelmiş” bile diyecekti ama daha zamanı vardı.

Ne olurdu sanki şu onsekizinci katından baktığı daire gibi bir yerde kalabilse...öyle bir yerde yaşayabilse. Ama şimdilik baktığı tüm evler hep hayal kırıklığı idi.

Bazen hayattaki seçimlerimizi tamamen kendi hür irademizle yapınca ortaya çıkan sonuçlar bizi memnun etmediğinde sesimiz pek çıkmaz.
Sessizce kabulleniriz.
Her şeyin geçici olduğunu düşünerek sabretmeyi seçeriz.
Hiç bir yere gitmeyen treni yakalamaya çalışmak gibi bir duygudur bu.
Bir şeyler yaptığımızı sanarak hiç bir şey yapmamak.
Koşup onca yol gittim diyerek sadece bir dairenin etrafında döndüğünü farketmek gibi bir duygu işte.
...

Şimdilerde yollarında yürüdüğü caddeler o kadar bildik ki artık gökyüzüne bakarak özlemini giderdiği ülkesinin yolları, sokakları gibi sanki.
Yine eskisi gibi selam verebiliyor...ama yine öyle gülümseyerek. Caddenin karşısından da sesleniyorlar, ismini tam telaffuz edemeseler de yaklaşıyor orijinaline...ya hiç olmasaydı...ya hiç seslenen çıkmasaydı.
Ha bir de...şimdilerde onsekizinci kattaki pencereden değil ama ikinci katından bakıyor o pek istediği yerin.

Sabır mı?
Yoksa...umut içinde yaşamak mı tekrar o pencereden baktırabilmiştir?
Bunu düşünüyor şimdi.

Belki de hayalleri hep akılda tutabilmek önemlidir...hani ulaşabileceğine ve belki bir gün gerçek olacaklarına inanarak akılda tutmak...ne diyeceğini bilemediği için yazıyı da daha fazla uzatamıyor ve burada kesiyor doğal olarak.

 
Toplam blog
: 237
: 1302
Kayıt tarihi
: 06.08.07
 
 

Biyolojinin son yıllarda, özellikle son 10 yılda içeriğinin yoğun bir şekilde moleküler düzeye inmes..