Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '15

 
Kategori
İlişkiler
 

Huzura kavuşma peşinde

Huzura kavuşma peşinde
 

İnsan yaşamı karmaşa içindedir. Yaradılışı gereği ona yüklenen donanımlar sürekli çalışmaktadır. Hatta uyurken bile boş durmaz. Uyanık iken yapamadıklarının bir çoğunu uykusunda tamamlamaya çalışır. İnsanın en karakteristik özelliği düşünebilen, düşüncelerini planlayan planladıklarını eyleme geçiren varlık olmasıdır. Hayal dünyası o kadar geniştir ki bütün planlarını projeleri önce hayal dünyasında yaşar, Ulaşamayacağı bir çok konuyu sonsuz hayal evreninin de yaşayarak bu evreyi çok iyi kullanır. Fakat hayaller çoğu zaman gerçek dünya ile uyuşmaz ve kişi zaman, zaman içsel ve dışsal çöküntü yaşar. 

İnsanın en çok mücadele ettiği ve her zaman yenik düştüğü tek olgu yine kendisidir. İnsanın,  kendisi ile bir bütün oluşturan, doymak bilyen, istek ve arzuları tükenmeyen bir nefise sahip olması en büyük yorgunluğudur. Öyle görünmez bir varlık ki, yalnız kendini düşünür ve yalnız kendi egolarını tatmin etme peşindedir. Hayatın büyük bölümünde akıldan bir adım önde gider. Ona yetişmeye çalışan akıl ve vücut yorulur ve bitkin düşer. Nefsine hakim olmak, onu bir çok arzularından mahrum etmek çok zor iştir. O ne bağlanır nede hapsedilir. Anlatması güç, yaşaması meşakkatli yorucu bir dosttur. 

İnsan bünyesine yerleşmiş ve bütünleşmiş böyle bir dostunuz varsa nasıl huzurlu olursunuz? Tam her şeye sahip olduğunuzu sandığınız bir zamanda o yine hep ortadadır. Komşuda varsa sende olmaması mümkün müdür? Mutlaka sende de olmalıdır. O zaman sırt üstü yatma zamanı değildir. Kalk düş yollara nasıl yaparsan yap ona sahip ol. Peki diyelim ki sahip oldun bittim? hayır. O bir yaşında ne is ellisinde de aynıdır.

İnsan ömrü maalesef çok kısadır. Bu kısacık ömre sığdırdığımız hayat mücadelemizi hiç düşündünüz mü? Bir yaşından Yirmi yaşına kadar okul, eğitim, Yirmi yaşında askerlik vs. Yirmibeş yaşına kadar evlilik , otuz yaşına kadar geri kalanları tamamlama mücadelesi, sana kalan Kırkla Elli yaş arasıdır. Ellisinden sonraki hayatı anlatmaya değmez. Peki bütün bu kısacık ömür için yapılan mücadeleyi, verilen emeği elli yaşına vardığında şöyle bir harmanlayıp önüne koysan ne görürsün? İste senin Ellinci doğum günün. Bu gün, bu saatte, bu anda doğdun ve elli yıllık bir yarım asrı devirdin. Önünde yanan mumlara uzandın ve derin bir nefes çekip üfledin… 

Kısaca sunu söyleyebiliriz; “Huzur anı yaşamaktır.”

Muma doğru içine çekerek üflediğin nefesin geri dönüşü olup olmayacağı meçhuldür. İnsanın en mutlu anı “üflediği nefesi geri alabilmesidir” sizce de öyle değimlidir. İsteseniz hep beraber derin bir nefes alalım ve sonra verelim bekleyin….

Evet biraz daha bekleyin … ama biraz daha beklerseniz ölürsünüz. Diyelim ki nefesinizi aldınız o an huzura kavuştunuz. Peki nefes alamadınız öldünüz. Huzura kavuştunuz mu? Ölünce bedeni bu dünyada bıraktınız da, içinizdeki dostunuzda sizinle bu dünyada kaldı mı? Size her şeyi yaptıran, sizi durmadan koşturan o nefis denen dost şimdi nerde? O Ayrı bir evrede huzur içinde mi? Bize söylenen hiç de öyle olmadığı gerçeğini ortaya çıkarıyor. Ruhla bütünleşen bu acımasız nefsin hesaba çekileceği bir evreye gittiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu dünyada bitmek tükenmek bilmeyen arzulara sahip ruhun gem vuramadığı nefsi için hesaba çekileceği gerçeğini göz önünde bulundurursak bize ne bu dünyada nede öte dünyada huzur olmadığı bir gerçektir.

Ben yazarken bile sıkıntıya girdim. Resmen bunaldım. Şimdi elimi enseme koyup kusçukurda töngelin dibine yatıp vadiden esen sabah güneşiyle o yeşilin ve kuş seslerinin verdiği huzura kavuşmak isterdim. Hiç değilse o mutlu anı yaşamak ne güzel olurdu… 

Ben çok huzurluyum, artık huzura kavuştum diyen ne genç, ne de yaşlı gördüm. Sürekli mücadele içinde geçen bir insanın en son arzusu kendine bahçeli, içinde meşakkatini gidereceği küçük bir ev olduğunu düşünelim. Büyük bir azimle bütün enerjisini o evi bitirmek için harcayacaktır. Hayalleri içinde neyi nereye koyacağı, nerede yatacağı, nerede yemek yiyeceği üzerinedir. Ev bitip taşınınca oh çok şükür çok huzurluyum diyemeyecektir. Nefsinin o anlık arzuları giderilmiştir. Artık düşüncesinde böyle bir plan yoktur. Nefis ileriye doğru çalışmaktadır. Yeni arzular peşindedir. Evi bitirip içine giren bir insanın çok yaşamadan öldüğü zaman söylediğimiz söz nedir? “Bu evi çok istemişti. Huzura kavuşamadan öldü” deriz. 

O zaman huzura kavuşan kim? Kim huzurlu? Senin isteklerin bitse, Eşinin bitmiyor, eşinin bitse çocuklarınki bitmiyor. Bitmeyen bir arzu ve istek arasında sıkışmış bir varlık olarak yapmamız gereken tek şey bulunduğumuz anı en iyi şekilde değerlendirmektir. Huzur bazen hiç fark edemediğimiz bir gülücükte, Ufacık bir tebessümde, Gözünün içine bakan fedakar ve cefakar anne babada, Yada hayat arkadaşınla birleştirdiğin sımsıkı tuttuğun elleri arasında, beklide etrafında koşan çocuklarındadır. 

Senden on adım ilerde giden nefsine yetişmeye çalışmaktansa otur o sana gelsin. Sensiz bir yere gidemeyecektir. Bu gün şu an elinde bulundurduğun bütün imkanları değerlendirme fırsatı varken, ve huzur şu an senin ayaklarının dibinde iken sahip olduklarınla mutlu ol. Yoksa bir gün son nefesini verirken kimse sana şimdi mutlu musun diye sormayacaktır, 
Herkese mutlu, Huzurlu esenlik dolu yıllar dileğimle

Fikret Bayrak

 
Toplam blog
: 39
: 366
Kayıt tarihi
: 27.11.14
 
 

1966 yılında Giresunda doğdu, Bulancak Ticaret Meslek lisesinde okudu ve Anadolu Universitesi İşlem..