- Kategori
- Eğitim
İkra

Öğretmenlik Çok Sorumluluk İster.
Cenâb-ı Hakk’ın Kur’ân-ı Kerîm’de insanoğluna ilk emri; “Oku!” olmuştur. “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (el-Alak, 1) ayeti ikrâ emrinin ne kadar önemli olduğunu ve hayatımızda ön planda olması gerektiğini göstermektedir.
Okumak çocukluk yıllarından başlayıp mezara kadar giden bir süreçtir. Bu süreçte “ağaç yaş iken eğilir” misali çocuklarımıza iyi ve doğru eğitimi vermemiz hem onların, hem ailelerin, hem toplumun, hem de tüm insanlık için önemli bir dönemeçtir.
Aile ortamında sürekli tartışan anne baba, itilip kakılan nine, dede ile yaşamak zorunda bırakılan evlatlardan büyüğe saygı, küçüğe sevgi göstermesini beklememiz ne kadar doğrudur?
Argo konuşmayı moda haline getirmiş, dedikodu yapmayı sohbetten sayan, küfürlü konuşmayı erkeklikten sayan, yalan söylemeyi ise normal kabul eden büyüklerini örnek alan evlatların ne günahı olabilir ki?
Aynı şekilde toplu taşıma araçlarında yaşlı hamile ve hasta insanlar ayakta dururken; görmemiş gibi yapan ya da gözlerini dışarıya diken veya uyuma numarası yapan gençleri gördüğümde, onları yetiştirdiğini zanneden anne babalara çok acıyorum. Bu gençler kendi ailesinde anne ve babasına saygılı olmadıkları için bu kadar duyarsızlar.
Okul önlükleri içerisindeki çocukların kötü tavırları bana öğretmenlerinin de görevlerini yeterince yapmadıkları hissini uyandırmaktadır. Sosyal ve psikolojik yetersizlik içerisinde öğretmenlik yapan ve en küçük bir problemde dahi sözlü, sözsüz fiili hakaretle ceza uygulayan öğretmenleri rehber edinen bu öğrencilerden doğru ve düzgün davranış yapması beklenemez elbette.
Öğretmen, toplumda beklide en önemli mesleği icra etmektedir. İleride yapacağı tüm meslek dallarında çalışacak insanları öğretmen yetiştiriyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanını da, milletvekilini de, garsonunu da, esnafını da öğretmen yetiştiriyor. Bu kadar hassas olan bir meslek grubu hafife alınabilir mi sizce?
Öğretmen, insan yetiştirmenin ağır yükünü kaldırabilecek maddi ve manevi teknolojik bilgi ve donanıma sahip, örnek ahlakı, güzel ve olumlu tavırları ile öğrencisine sadece okul içerisinde değil her zaman ve her mekânda rehber olabilecek eğitimcilere ihtiyacımız vardır. Oysa günümüzde öğretmenlerin durumları böyle mi? Öğrencisine kahvehane köşelerinde şans oyunlarının nasıl oynanacağını, iddia bayilerinde kumarın nasıl oynanacağını gösteren bir kısım örnek eğitimciler türedi.!!!
Eğitim kalitesini arttırmak için imkânlar ve teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, çocukları terbiye ederek; kendisine, ailesine, topluma ve insanlığa yararlı bir birey olarak yetiştiremediğimiz her an acımasız, vicdansız, gaddar, saygısız ve sevgisiz okumuş cahillerin sayılarını arttırmaktan başka bir şey yapmıyoruz.
Her dersin kendisine özgü bir işlenme metodu olmakla birlikte; her derste de insan ilişkilerinin geliştirilmesi için terbiye metodu uygulanabilir. Her dersin önemliliğini ve öğretilen her bilginin yarar sağlayacağını öğrencilere net bir dille ortaya konulmalıdır. Öğrendiklerinin kendilerine yarar sağlayacağını bilen öğrenci, öğrenme gücü ve isteğini artırır. Aksi durumda öğrenci kırmızı ışıkta geçmeye, yasak ve muzır yayınları ders kitapları arasında okumaya, kendisine ait olmayan şeylere el uzatmaya ve gasp etmeye ve herkese zarar vermeye devam edecektir. Çünkü ezberlediği bilgiler ona rehber olamayacağı kesindir.
Örneğin Türk Dili ve Edebiyatı dersinde yazar ve şairlerin biyografilerini ezberletmek ya da dünya klasiklerinin içeriğini bilmeden isimlerini saydırmak, ezberden başka hiçbir şey kazandırmaz. Oysa bunların içeriği ve hayata dair çıkarılacak dersler, örnekler verilerek günümüze adapte edilerek, güzel yazma, konuşmayı ve duyguları inceden inceye işlemenin kibar bir yolu öğretilebilir.
Yine aynı şekilde matematik dersinde hayatın getirdikleri ile götürdükleri karşılaştırılarak tüm hayatın bir problem çözmekten farksız olduğu, bu sebeple de matematiksel kavram ve işlemlerin çok iyi bilinmesinin hayatı kolaylaştıracağı, hayatın içinde dört işlemi iyi yapanların mutlu ve huzurlu olacağı anlatılması gerekir. Yoksa kendi yazım dilinde olmayan X’in Y ile ilişkisini hiçbir zaman anlayamayacak ve ezberleyip sınıfı geçtikten sonra X ile Y’nin ilişkisini asla düşünmeyecektir. Bunu okul sıralarında anlayamayan öğrenci, ileride toplumsal karmaşanın asıl nedeni olacağını kavrayamayacaktır.
Geçmişini tanımayan toplumun geleceğinden de bahsedemezsiniz. Tarih derslerini ruhsuz bir dil ile sadece savaş, anlaşma ve entrikalardan ve mecburen ezberletilen tarihlerden oluştuğunu zanneden nesilden geçmişine saygı nasıl beklenebilir ki? Dünya tarihine, sanatına ve düşüne tarzına yön vermiş atalarının bırakın hayatlarını ve yaşayış tarzlarını, isimlerini dahi bilmeyen bir nesil nasıl ideal sahibi olabilir ki?
Bir toplumda eğitim; terbiye, görgü kuralları ve ahlak eğitimi ile desteklenmediği zaman ne yapacağını bilmeyen, hak ve vazifelerinden habersiz bencil insanların çoğalması kaçınılmazdır.
Gönlüne sevgi tohumu atılan bir çocuk, büyüyünce vicdan sahibi bir ergen birey olacaktır. Hayatın zorlukları karşısında sabretmeyi, bu zorluklardan ders çıkartarak geleceğe bakmayı ve yanlışlardan dolayı özür dilemenin erdemini, başkasının malına, canına, namusuna kastetmenin ne kadar yanlış ve toplum nezdinde kabul görmeyen kötü huylar olduğunu öğretmek gibi yüce değerleri kazandırmak kompleksi değil daha fazla çalışıp daha çok yararlı birey olmayı gerektirir.
Son Olarak:
Kâinattaki her varlık ve her hâdise, ârif gönüller için okunup anlaşılması gereken bir hikmet dersidir. Kullukta asıl mesele de “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (el-Alak, 1) emr-i ilâhîsi muktezâsınca, bu okuma istîdâdını kazanabilmektir. Esas tahsil budur. Yani her şeyde ilâhî hikmetleri okuyabilme meziyetini elde edebilmektir.
Tüm Öğretmenlerin öğretmenler gününü kutlar, Aziz Milletimize hayırlar getirmesini temenni ederim…