Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

27 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

İlk ve Son Kez Siyaset...

Siyaset insanın yaşam tarzıdır. Politikadan bahsetmiyorum. Politika bir iş ve özgeçmişte neler istediği, yürütmek için neler yapmak gerektiği herkesçe malum. İş olan politikadan değil siyasetten bahsediyorum. Bir insanın siyaseti yaşamıdır. Hayata, aşka, kadına, erkeğe, paraya, işe, eşe, insana, olana bitene bakışı; bakkalla manavla diyaloğu, otobüste yaşlılara yer vermesi, arkadaşlık anlayışı, dostluk kavrayışı, oturması, kalkması, konuşması, kavgası, tartışması, ahlakı, görgüsü, bilgisi, davranışı herşeyiyle bir insanın duruşu siyasetidir.

Daha sağ ve sol kavramlarının sadece yön bildirdiğini düşündüğüm zamanlarda benim bir duruşum, yaşayışım ve hayatı algılayış biçimim vardı. Sonra birgün baktım ki benim bu bakışım, anlayışım, beklentilerim ve duruşum kendisine sol diyen insanlara daha yakın. Ben kendime solcuyum demeden insanlar bana bunu yakıştırdı. Bu yaşıma kadar henüz kendime bu yaftayı yakıştırmış ve yapıştırmış ve herhangi bir ortamda ben buyum yada ben bucuyum demişliğim yoktur. Bu konu hep gündeme geldiğinde ben burda anlattığım gibi anlattım siyaseti ve benim bakışımı.

Benim bir duruşum ve bakışım zaten vardı okudukça ve öğrendikçe bunun 'sol'a (parantez içinde yazıyorum çünkü ülkede sol anlayışı çok farklı hale geldi, kavram kargaşası had safhada) yakın olduğunu gördüm. İnsana yakışan yaşayış ve bakış açısının, herkesin sonsuz hak sahibi olduğu tek şey olan kendi hayatı ve bedeni üzerindeki özgür iradesinin kimse tarafından engellenmemesi düşüncemin, insanın öncelikli olduğu, samimi, dürüst, ahlaklı, erdemli, paylaşımcı, özgür ve saygılı davranış biçiminin, üzerinde yaşadığımız gezegene ve varlığımızın nedeni olan doğaya kendi varlığımızı sürdürmek adına bile olsa yada varlığımızı sağladıkları için minnettarlıkla koruyucu ve sahiplenici yaklaşmaya, herkesin etnik kimliğine ve dini inancını saygı duymanın toplu halde yaşamanın ve aynı toprağı paylaşmanın olmazsa olmaz kuralı olduğuna, kimsenin kimseden ten rengi, etnik kimliği yada kendi yarattığımız boyalı kağıt parçaları olan parasının çokluğu nedeniyle üstün olamayacağına, herkesin farklı rolleri olduğuna, insanın ne iş yaparsa yapsın kendi işinin büyüğü olacağına ve ona saygı duyulması gerektiğine, emeğe bedel biçilemeyeceğine duyduğum kesin inanca tüm bunlara hep sol literatürde rastladım. O yüzden oraya denk düştü diyorum.

Tümevarım, tümdengelim. Ben tümevardım. Öncelikle bu konuda kitaplar okuyup, tartışmalara katılıp, insanları dinleyip, dünyadaki ve ülkemdeki devrim tarihini öğrenip, birsürü isim, bir ton cümle, bir dolu kavram öğrenip sonra evet ben solcu olacağım diyerek hayatımı onlara göre yönlendirmedim. Varolanlar nereye denk düşüyordan gittim. Olmadığım inanmadığım hiçbirşeyi savunmadım bugüne kadar. Savunmayacağım da. Marks'ı, Engels'i, Lenin'i, Hitleri', Saidi Nursi'yi, şeriatı; kapitalizm, sosyalizm, komünizm, faşizm kavramlarını; darbeleri, ülke ve dünya politikasında dönen dolapları çok sonra öğrendim ben. Hararetli tartışmalara giriştim daha delikanlı dönemlerimde, her iki yönle de. İnanan insanın neler yapabileceğini gördüm, dinledim ve inançlarına saygı duydum eylemlerini desteklemesem de.

Şimdi geldiğim noktada susuyorum. Bişey öğrendim çünkü bu oyun ve kuralları bizim çok dışımızda belirlenmiş ve süregidiyor. Çarklar çalışıyor. Dönem dönem çarkların döndüğü taraf öne çıkıyor sonra o gazla palazlanan taraf artık büyüdüm sana ihtiyacım yok dediğinde, varlığının tehlikeye girdiğini hissettiği noktada hemen onun gazını kesip diğer tarafa gaz veriyor ki aman ha düzen bozulmasın. Bizi birbirimizle denetliyor. Bizi bizimle oyalıyorlar. Bizi bize kırdırıyor. Bu arada oyunun kuralları gereği birkaç kuşak genç insanı kaybediyoruz, yaralıyoruz, kayıp kuşaklar yetiştirmeyi engelleyemiyoruz. Sürekli bir yas halimiz var. Yaralarımız hiç sağalmıyor çünkü kabuk tutmasına izin verilmiyor.

Bir topluluğa hükmetmek istiyorsan kargaşa yaratacaksın demiş birileri. Çokta doğru söylemiş. Biz orda burda otobüste, sokakta, işyerinde birbirimizle uğraşıp dururken üç beş aklı evvel bildikleri gibi at oynatıyorlar bu meydanlarda.

Pir Sultan Abdalın bir sözü vardır çok severim. 'Bozuk düzende sağlam çark olmaz' demiş. Koskoca bir tabla düşünün üzerinde milyonlarca çark var. Büyüklü, küçüklü, kare, diktörgen, üçgen... Çeşit, çeşit... Ve hepsi aynı yöne doğru dönüyor. Arada bir tanesi habire diğer tarafa dönmeye çalışıyor. Dönemez. Düzenek dönmesine izin vermez, sistem onu fırlatır atar.

Artık bu düzenek ihtiyacı karşılayamamaktadır. Bütün yanlışları ortaya çıkmıştır. İnsana uygun olmadığı, doğru bir düzen olmadığı ortadadır. İnsancıl ve özgürlükçü, aynı zamanda birlikte yaşamayı ve birlikte yaşadığımız ülkeye, üzerinde yaşadığımız dünyaya sahip çıkmayı, birlikte üretmeyi ve yaşadığımız kısacık süreçte insanca varolmayı sağlayacak yeni kavramlar, yeni bir politika ve yeni bir anlayış gerekmektedir.

Herkesin bireysel siyaseti ve birlikte yaşamanın gerektirdiği saygı çerçevesinde oluşturulması gereken toplumsal siyaset ile beraber yaşanabilecek İnsanizm kavramına ulaşmak dileğiyle...

 
Toplam blog
: 40
: 657
Kayıt tarihi
: 14.11.07
 
 

49 yaşındayım.. Kamuda memur olarak çalışıyorum. Aynı zamanda amatör bir tiyatro ekibiyle 18 yıld..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara