- Kategori
- Edebiyat
İlmin usulünde tebliğ,şiirin usulünde telkin vardır

Görsel alıntı
Edebiyat, kelime ve kavram olarak Türkçe’mizde Tanzimat’tan (1860’lardan) sonra kullanılmaya başlanmış veya bu tarihten sonra giderek yaygınlaşmıştır.
Divan edebiyatı tamamen nazımdan ibaret olduğu için, bu alanda şiir kelimesi tercih edilmekteydi.
“İlmin usulünde tebliğ, şiirin usulünde ise telkin yer alır. Ayrıca şiirde başlıca iki unsur vardır: His ve fikir
Bugün de edebiyat daha mutlak bir ifade olarak kabul edilebilir. Hatta edebi eserler denildiğinde, şiirin dışındaki çalışmalar akla gelmektedir.
Kısaca edebiyat, bir coğrafya veya milletin, bir devrin, bir sanat veya edebiyat mektebinin edebi mahsullerinin bütününe verilen isimdir, diyebiliriz.
Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan edebî anlatım biçimi, manzume, nazım.
Düş gücüne, hayale, imgeye, gönle seslenen, anı, duygu, coşku uyandıran, etkileyen şey.
Modern Türk edebiyatı öykü, roman, eleştiri, deneme, şiir ve tiyatro eserleri gibi hemen her türde örnekler içermektedir
Şiir ise bu bütünün bir cüzü, parçasıdır. “Şiir, daha çok tecrittir. Ayırma, ayrı bir tarata tutma ve soyut sahillerinde kulaç atar.
Nesir ise ( yayma dağıtma ) müşahhasla, somut şeylerle meşguldür. Kaba bir his aleti olmak yerine, girift ( Birbirinin içine girip karışmış, girişik, çapraşık) bir idrak cihazıdır…
“Mutlak hakikati (Allah’ı) arama işidir. Fevkalade sarp ve dolambaçlı, fakat kestirme ve imtiyazlı bir keçi yoludur.
Oradan kalabalıklar değil, gözcüler, işaret memurları ve kılavuzlar geçer.
Şiir beş duyumuzu kaynaştırıcı idrak ekseninde maddi-manevi bütün eşya ve hadiselerin maverasına-ötesine sıçramak isteyen, küstah ve başıboş kıvılcımlar yörüngesidir.
Şiir ve şairlerin faziletleri hakkında irat buyurulan hadis-i şeriflerden bazıları
“İnne mine’l-beyâni sihran ve inne mine’ş-şi’ri hikemen. ”Manası:Beyan ve ifadeden bir kısmı, sihir etkisi yapar (büyüleyicidir). Şiirlerden bir kısmında da hikmetler vardır.
“Lisânü’ş-şuarâi miftâhu’l-cenneti.”Manası: Şairlerin dili, cennetin anahtarlarıdır.
“Kulûbü’ş-şuarâi hazâinü’r-Rahmâni. ”Manası: Şairlerin kalpleri, Rahman olan Allah’ın hazineleridir.
“Allimû evlâdekümü’ş-şi’ra fe innehû yeftehu’z-zihne ve yûrisü’s-şecâate. ”Manası: Çocuklarınıza şiiri öğretiniz; çünkü şiir, zihni açar ve cesaret verir.
“İnne lillâhi künûzen fî tahti’l-Arşi ve mefâtîhuhâ elsinetü’ş-şuarâi.”
Manası: Allah’ın, Arş’ın altında hazineleri vardır. Bu hazinelerin anahtarları da şairlerin dilleridir.
“Teallemû mine’ş-şi’ri hikmeten ve emsâlehû.” Manası: Şiirden hikmetli olanlarını ve benzerlerini (atasözleri-veciz ve güzel sözleri) öğreniniz.
İslâm’dan önce edebiyat özellikle şiir zirvede idi.
Muallakta-ı Seba meşhurdur. Onun için Kur’an-ı Kerim de, her alanda olduğu gibi, edebi san ‘atlar açısından da zirvenin zirvesi olarak gelmiştir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V), müspet yöndeki şiirleri daima teşvik etmiştir.
Şu halde iyilik, güzellik, sevgi, saygı, sevda, kötülük, haksızlık, vefasızlık gibi konular şiirle de dile getirilebilir.
Kıymetli okurlarımıza saygılar sunuyorum.
Mehmet BURAKGAZİ / MERSİN