- Kategori
- Eğitim
İnanılmayan hedef, hedef değildir
Bir Amerikalı ve bir Japon işadamı bir toplantıya katılırlar. Kaldıkları otel bir ormanın içinde olduğundan toplantı arasında ormanda gezmeye çıkarlar. Ormanda gezerlerken uzaklardan bir aslan sesi duyarlar. Bir de ne görsünler: Aslan kendilerine doğru hızlı bir şekilde gelmiyor mu? Amerikalı hemen kaçmaya başlar, Japon olduğu yerde oturur. Tabi Amerikalı merak edip niye öyle yaptığını anlamaya çalışır. Japon sırt çantasından spor ayakkabısını çıkarıp giymeye başlar. Amerikalı Japon’a “ Sen spor ayakkabılarını giyerek aslandan daha hızlı koşacağını mı zannediyorsun ?” der. Japon cevap vermez. Ayakkabılarını hızlı bir şekilde giyip bağcıklarını bağladıktan sonra koşmaya başlar. Amerikalıya önce yetişip sonra geçerken ona şöyle der: “ Sevgili dostum elbette ben aslandan daha hızlı koşamam. Ama senden daha hızlı koşsam yeter. Aslan kimi yakalarsa önce onu parçalar”.
Bu fıkrayı niye anlattım? Türkiye’de her yıl bir milyonun üzerinde çocuğumuz ilköğretime başlar. Daha ilk günden ailelerin hayalinde çocuklarının güzel bir üniversite okuması vardır. Öğrencilerin hepsi okullarını bitirip sınava girdikleri halde bazıları başarılı olurken bazıları başarısız olur. Kazananlarla kazanamayanlar arasındaki en büyük fark zekâ farkı değil. Öyleyse aradaki fark ne? Bu fark; “Kendilerine ulaşılabilecek bir hedef belirlemeleri, verimli ders çalışma yöntemlerini bilmeleri ve bunu sürekli olarak uygulamalarıdır.” Çalışma odasına zoraki yazdırılan hedef, gerçek bir hedef değildir.
Gençler, anne baba veya rehber öğretmenlerin tavsiyesi üzerine çalışma odalarının bir köşesine süslü bir şekilde hedeflerini yazarlar. Maksat, sürekli göz önünde bulunan hedef, öğrenciyi motive etsin. Ancak bu hedefin inanç boyutu göz ardı edilir. Çocuk büyük bir aşkla çalışma odasına girmediği sürece o hedefin kendisine faydasından ziyade zararı olur. Bir düşman edasıyla seyrettiği o yazıya bir süre sonra savaş açmaya başlar. İnsanın hayatını belirleyecek bu türlü hedef duvara yazılmaz. Ancak bir sonraki hafta değişiklik arz edecek, unutulma ihtimali olan “alışveriş listeleri” evin hanımları tarafından buzdolabı kapağına yapıştırılır.
Hayatımızın hedefi duvarlara yazmayla gerçekleştirilemez. Hiç kimse gönülden sevdiği insanın adını sürekli hatırlamak için duvarlara yazmaz. Hiçbir eş sürekli hatırlamak için evlilik tarihini banyonun aynasına yazmaz. Maalesef bizler, kişisel gelişim üzerine batılı yazarların yazdığı kitapları tercüme ederek millete bir elbise giydirmeye çalışıyoruz. Bizim “kişisel gelişimciler”, (neyse bu tabir) bu kitapları okuyup, üzerinde hiç düşünmeden, bu anlayışı aynen kitaplarına yansıtıyorlar.
Batı dillerinden çevrilen birçok kitapta “hedeflerinizi listeleyiniz ve bunları sürekli görebileceğiniz şekilde yazıp bir yere asınız” önerisini aynen alıp gençlere uygulamaya çalışıyoruz. Bunun her şeyi çözeceğine inanıyoruz. Hedefini gönlüne yazmayan, evin bir köşesine yazan bir öğrencinin bu hedefi inandırıcı, içsel bir hedef değildir. Çünkü hedef; Leyla ile Mecnun’un aşkı gibidir. Bir tutku, bir sevdadır hedef. İnsan hedefini sadece eve geldiğinde hatırlamamalı. Onu yedi gün, 24 saat yaşamalıdır. Yani ister öğrenci olsun ister başka biri olsun, kişi hedefinin hayalini sürekli görmelidir. Baktığı her yerde o hedefi bütün ihtişamı ile karşısında durmalıdır adeta. Çünkü öğrenme çok yönlü ve süreklidir. Öğrenmenin zamanı ve mekânı yoktur. Evden çıktığımızda aklımızdan çıkıveren, pamuk iğliğine bağlı, başka mesleklere sürekli yeşil ışık yakan bir hedef; bizi yormadan, bıkmadan büyük bir istekle çalıştıran hedef özelliğine sahip olamaz. Seçilen hedefe öyle bir inanmalı, öyle bir âşık olunmalı ki; karşınıza çıkan her türlü engeli aşmak için kişiye yaratıcı bir güç katsın.
Seçtiğiniz hedef doğrultusunda karşınıza çıkan engelleri aşmak ve hedefe ulaşmak için (Ferhat’ın dağları delmesi gibi) zihninizin yılmadan bıkmadan çözüm üretmesi gerekir. Evet, eğer öğrenci inanarak, benimseyerek bir hedef seçerse bunu kâğıda yazmasına gerek kalmaz. Ancak öğrenciye hedef dikte ettirilirse onu bir başka güç evin en nadide yerine assa bile bir faydası olmayacaktır. Maalesef ülkemizde gençler; özellikle ailelerinin belirledikleri, çocuğa uygun olup olmayacağı tartışmalı; asla severek yapamayacakları, başarılı olamayacakları mesleklere yönlendirilmektedir. Bu da gönle kazınmayan, zorlanarak ulaşılmaya çalışılan bir hedef haline gelmektedir. Kısacası öğrenciler, belirlenen hedef üzerinden ailelerini, okullarını ve yakın çevrelerini mutlu etmek ve onların takdirini almak için mücadele vermektedirler. Bu durum onların yaratıcı zekâları üzerinde çok büyük bir yavaşlamaya yol açmaktadır. Çünkü sadece kendisi için değil başkaları için de fazladan çalışması söz konusu olmaktadır.
Hedef belirleme, kişiyi başarıya götüren son derece güçlü bir başlangıçtır. Bu yüzden öğrenci hedefini (yardım alması gerekiyorsa yardım alarak), kendisi belirlemeli. Başkasının belirlediği ve akıldan çıkmasın diye duvarlara yazılan hedeften hayır çıkmaz. Doğru hedef, bizi çalıştıran hedeftir. Ailelerin en çok şikâyetçi olduğu şeylerin başında, çocuklarının “hadi çalış” demeden masaya gidip çalışmamasıdır. Her anne babanın, kısacası velinin hayatını zehir eden de budur. Bunun tek sebebi vardır. Bu sorun, çocuğun inandığı, uğrunda çalışacağı bir hedefinin olmamasından kaynaklanmaktadır. Eğer çocuğun iç dünyasından gelen ve yeteneklerine uygun bir hedefe yönlendirilebilirse bu sorun halledilmiş olacaktır. Onun için her gün yorulmaktansa kısa süreli bir beceriyle, genç yaşta çocuğa hedef belirletebilirsek rahata kavuşacağız.
Uzmanlar, öğrencide hedefin ergenlikle birlikte oluşmaya başladığını söyler. Ergenlik ise ilköğretimin 6. 7. sınıflarında başlar. O yıllarda merak edilen, araştırılan hedefler 9. 10. sınıflarda %90 netleşir. Bu yıllarda anne baba veya rehber öğretmenlerin özellikle dikkat etmesi gereken şey, öğrenciye ılımlı yaklaşmak ve yol gösterici müdahalelerde bulunmaktır. Hiçbir kuvvet bir insanı zorla hedefine ulaştıramaz. İnanç başarının motorudur. Onun için öğrenci hedefini kalbine yazmalıdır. Eğer hedefimiz kalbimize yazılı değilse onu evin duvarlarına da yazsak, belediyenin reklâm panolarına da assak bize bir faydası olmayacaktır. Gerçekçi hedefler doğrultusunda çalışmalarınızda başarılar dilerim. Hoşça kalın…
İsmet YALÇINKAYA
Sınav Danışmanlığı Ve Özel Ders Bürosu