- Kategori
- Futbol
İnşaat vs. futbol

Çimentoyu/tuğlayı da güzel seçerim, futbolcuyu da..
FB Başkanı Aziz Yıldırım, sezon başında büyük gazetelerin spor müdürlerine verdiği bir demeçte, ‘futboldan da inşaat kadar anlarım, hem de iyi anlarım’ gibi bir ifade kullanmıştı. Öyle ya, 10 senelik Fenerbahçe macerası büyük başarılarla doluydu, birçok yıldız oyuncuyu kulübe kazandırmış, olmazları olur kılmış, Fenerbahçe onunla birlikte çağ atlamış, Galatasaray’a yetişmiş ve geçmiş, hatta Avrupa’da başarının temellerini atmıştı. Buraya kadar her şey anlaşılırdı, futboldan anliyordu ki takımı buralara getirmişti. Ama bu röportajın yapıldığı zaman, çok ilginçtir ki bu sezon başına denk geldi, Zico gönderilmişti, Aragones getirilmişti, anlayış tam tersine dönmüştü. Öyle ki 17 milyon euro’luk İspanya Gol Kralı Guiza ve Villareal’li Josico alınmıştı, bir de buna önceki sezon transfer edilen Şilili Maldonado ve büyük yıldız Roberto Carlos’u eklersek, ortaya çok ciddi bir maliyet ve bu oranda artan bir beklenti çıktı. Fenerbahçe bu sene geçen senenin üstüne çıkmalıydı, Avrupa’da final hedefi artik karlı dağların ardinda değildi. Ama kazın ayağı öyle olmadı, yabancılarından verim alamayan, yedeksiz Fenerbahçe, Şampiyonlar Ligi’ne erken havlu attı. Aziz Yıldırım futboldan inşaat kadar anlıyor mu bilmiyorum, ancak yabancı transferlerinde bu sefer sınıfta kaldığı söylenebilir.
Daniel Guiza, geçen sene La Liga gol kralı olmuş olabilir. Ama kariyeri Anelka ya da Kezman'ın yakınına bile yaklaşmaz. Futbol hayatını hep orta sınıf takımların vasat golcüsü olarak geçirmiş, sadece son 2 senesinde bol gol atabilmiş bir futbolcu. Belki iyi bir futbolcu, ama iyi bir golcü olup olmadığı tartışılır. Fenerbahçe, eğer bu futbolcuyu 5 milyon euro'ya alıyorsa denemeye değebilirdi, ancak 17 milyon euro bonservisi ile neredeyse Ronaldinho alınırdı! Ayrıca Bursasporlu Okan Yılmaz ya da Konyasporlu Zafer Biryol gol kralı olarak nasıl bu ülkenin en iyi golcüsü olamıyorsa ve büyük takım tecrübeleri başarısızlıkla sonuçlanmışsa, İspanya gol kralı olmak da Daniel Guiza'yı İspanya'nın en iyi golcüsü yapmaz. Guiza'nın yıllık ücretiyle 30 milyon euro'ya gelen bir transfer, takıma 1. dereceden katkı yapmalı. Ancak Guiza ilk devreyi sadece taça giden toplara koşmakla, altıpasın içinden goller kaçırmakla, forvetlere pres yapmakla geçirdi, attığı gol sayısı takımın stoperi Lugano ile eşit. Yanılmayı umuyorum ama şu an işlerin parlak gitmediği çok açık.
Josico için 'çakma' Senna da diyebiliriz, zira o da Beşiktaş'ın Gordon Schindenfeld transferi gibi, Senna umarken bulunanla yetinilmesi sonucu, Villareal'den transfer edildi. Eğer Senna olmayacaksa yedeğinin alınması , takıma ancak bir yedek kazandırır, hele bu yaşa gelip yedek kalmış bir futbolcunun 'çok çalışıp formayı kapacağım, bir daha da çıkarmayacağım' motivasyonuna sahip olması sadece hayallerde olabilir. Bu nedenle Josico'nun alınması ile alınmaması arasında hiçbir fark olmazdı, olamazdı, tabii eğer Josico'nun Fenerbahçe kasasından çıkan yıllık ücreti ve şu an yabancı kontenjanını doldurması sebebiyle Fenerbahçe'nin yapabileceği olası bir yabancı transferini engellemesi olmasaydı. Ne yazık ki Josico sadece böyle bir fark yaratıyor.
Maldonado, ilk geldiğinde bana 15 sene önce Beşiktaş’a gelen Nartallo’yu çağrıştırmıştı, saçlar, tarz, ne kokar/ne bulaşır futbolu, koşu tarzı bile. Sonrasında 1 senede takıma maç kazandırdığını görmedim. Bu futbolcuyu oynatmak için Türkiye'nin bana göre alanında en iyilerinden Selçuk Şahin ve Deniz Barış'ın uzun süre yedek bırakılması, hem de sene başında Aurelio'nun gitmesinden sonra, gerçekten takımı bir kişi eksik bıraktı ve dengelerini bozdu. Bugün hala kalıp kalmayacağı muamma olan Maldonado, daha çok sarı lacivert battaniyelere sarınıp sohbet eder!
Roberto Carlos muhteşem bir kariyere sahip efsaneleşmiş bir futbolcu. Sol kanatta dünyadaki gelmiş geçmiş en iyi futbolculardan biri. Ancak Real'den ayrılırken, sanki Türkiye'ye Katar muamelesi yapmış gibi. Tabii ki yaşın verdiği olumsuz bir etki var, ancak takıma futbol olarak katkısı aldığı parayla orantılı değil. Ceza sahasının içinde birebir marke ettiği futbolcuların attığı golleri izlemeye başlamamız bile bir problem olduğunu hissettiriyor bana. Ancak şu yadsınamaz ki, takımda bir Roberto Carlos olması, takımın kesinlikle havasını değiştiriyor, motivasyonunu arttırıyor, sonuçta Roberto Carlos'un liderlik vasıfları tartışılmaz. Yine de Roberto Carlos'tan bir futbolsever olarak beklentim, en az Hagi kadar takıma katkı yapması ki ikisi de kariyerlerinin son döneminde Türkiye'ye 'efsane' olarak geldi.
Herşeye rağmen, Fenerbahçe'de işler o kadar da kötü gitmiyor, bunun da başarıya alışmalarından ve şu aralar çok belli etmese de içinde gizli bir 'takım ruhu' barındırmalarından kaynaklandığına inanıyorum. Takımı ateşleyenlerin başında Deivid var ve bence Aurelio'dan sonra Deivid'i kaybetmek Fenerbahçe'nin tahmininden daha büyük kayıp olur. Tüm takımların yöneticilerinin futbolcuyu taraftar arenasına atmak için söylediği 'hiçbir futbolcu takımdan büyük değildir' edebiyatı yapmanın zamanı değildir. Zaman gerçekten hakedenleri kazanma zamanıdır.