- Kategori
- Futbol
Tuncay'ın fendi, Emre'yi yendi!

Herkes sussun, artık benim konuşma zamanım geldi!
Milli Takım, bu ülkede ordu kadar, hükümet kadar önemlidir. Öyle ki, hiçbir devlet meselesi, bürokrasi başarısı, milli veya dini bayram, milli takımın Dünya ve Avrupa 3. lüğündeki kadar toplumsal sevinç yaratmamış, toplumu bütünleştirememiş, halkı sokaklara dökememiştir. Milli Takım, halkın takımıdır, futbolcuların bayrak için, millet için oynadığına inanılır, yenince 'milli kahraman' ilan edilip 'devlet üstün hizmet madalyası' verilsin kampanyaları düzenlenirken, yenilince 'vatan haini' ilan edilebilirler.
Böyle önemli bir takımın 2 çok önemli pozisyonu vardır, biri Teknik Direktör- ki o bütün güçlerin üstünde, yücelerin yücesi bir kişidir, bu ülkede Fatih Terim'i tartışmak, kendini taşla kuyuya atmaktan farksızdır- , ikincisi ise kaptandır. Kaptan, takımı temsil ettiğinin bilincinde, herkese örnek olandır, futbolcu arkadaşları arasında birlik, beraberlik, düzen sağlamakla yükümlüdür, yaşlıdır ya da gençtir, ancak mutlaka saygı görmelidir, sevgi ortamı sağlamalıdır. Geçmişte gördüğümüz Turgay Şeren, Ziya Şengül, Fatih Terim, Oğuz Çetin, Bülent Korkmaz örnekleri kişilikleri ne kadar farklı olursa olsun, bize bu özellikleri yansıtır, zaten bu saydığım kişiler, bu özellikleri ile efsaneleşmiştir, kaptanlıkları, bazı zamanlar futbol kalitelerinin de önüne geçmiştir.
Bugünlerde yeni bir Milli Takım kaptanlığı tartışmasıyla karşı karşıyayız. Hakan Şükür'ün Milli Takım'dan ayrılmasıyla takım kaptanlığı yapmaya başlayan Emre Belözoğlu, söylemleriyle ( Denizli'de bir gazeteciye söylediği 'seni sabaha kadar döverim'), hareketleriyle ( Elemelerde Macaristan maçında basın tribününe yaptığı kol hareketi) , yaptıklarıyla ( İsviçre maçının 1 numaralı olay çıkaranı, 4 maç ceza alarak ucuz kurtulmuştu, hala İsviçreli futbolcuyu darp edenin kim olduğunu Federasyon açıklamaya cesaret edemediği için bu konu da muamma olarak kalmıştır), takımdaki devamlılığıyla ( Inter, Newcastle , Fenerbahçe'deki toplam oynadığı maç sayısı , neredeyse Servet'in bir sezonda oynadığı maç sayısına eşit :))bu makamı ne kadar hakettiğini göstermiştir. Ancak Fatih Terim'in geçmişten gelen- biraz da Emre'yi yetiştiren ve yıldız yapan kişi olmasının etkisiyle - Emre'ye karşı sınırsız güveni onu hem takımın değişmez elemanı yapmış, Emre hem oyun olarak, hem de kaptan olarak yaptıklarıyla tartışılmaktan geri durmamıştır. Emre'li oynayan Milli Takım ve Fenerbahçe hep maça 1 kişi eksik başlamış, onun oynadığı maçlarda oyun kalitesini eksilttiği açıkça görülmüştür. Emre maalesef artık 2000'in rüya takımı Galatasaray'daki Hagi ve Suat ile oluşturduğu muhteşem trio ile hatırlanmıyor, skandallarıyla hatırlanıyor. Bu zamana kadar bir nevi 'babalık' içgüdüsüyle evladının hatalarını görmezden gelen Terim de artık çark etmelidir, hatta etmiştir bile..
Türkiye'nin aldığı FIFA Fair Play ödülünü almaya Federasyon Başkanı ile birlikte Tuncay Şanlı'nın gitmesi umarım gazetelerin yazdığı gibi kaptanlığın gerçekten hak eden kişiye geçtiğinin bir göstergesidir. Tuncay Şanlı, asla pes etmeyen, tırmalayan, saldıran, oyunu açacak hamleler yapan , yaratıcı futbol kimliğiyle ve efendiliği, duruşu, hedefleriyle, ben dahil birçok futbolseverin gönlünde taht kurmuş bir isimdir. Çoğu Türk futbolcusunda olmayan bir şekilde, bir kariyer planı vardır ve 18 yaşından beri bu hedefler doğrultusunda ilerler, bu doğrultuda geleceğinin de çok parlak ve başarılarla dolu olacağına inanılmaktadır, devamlılığı vardır, asla müzmin sakat olmamıştır, tarzı, tavrı ve saygı gösteren/saygı gören kimliğiyle kaptanlığı kesinlikle haketmiştir. İnanıyorum ki, fırsat verilirse yukarıda yazdığım kaptan efsaneleri arasında yerini alacaktır.
Eğer Atatürk gibi sporcunun 'zeki, çevik, ahlaklı' olanını seviyorsak, kuru ile yaşı ayırmamız gerekiyor.