Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '07

 
Kategori
Eğitim
 

İstatistik: O da ne ki?

Milli eğitim müdürlüklerinde araştırma, planlama ve istatistik şubeleri vardır. Bakanlıkta da APK vardır kısa adıyla. Verileri yorumlaması, geleceğe ışık tutması gereken bu bölümler cumhuriyet tarihi boyunca gerçek işlevlerini yerine getirememişlerdir.

Milli eğitim bakanlığının zemin katında küçük bir oda vardır. Aktif görevde istenilmeyen üst düzey yöneticiler, siz "kızağa alınan" da diyebilirsiniz, sözde APK uzmanı yapılır, birkaç metrekarelik bu odaya mahkum edilirler. Orada dosyalar içinde uzun listeler görürsünüz. Kimler yok ki listede; eski genel müdürler, genel müdür yardımcıları, daire başkanları, il milli eğitim müdürleri... Sözde APK uzmanları günün belli bir saatinde odalarına uğrarlar, listedeki isimlerinin karşısını imzalarlar, biraz sohbet ederler. Odada bir veya iki tane bilgisayar vardır. Erkence gelenler bilgisayarın başında tavla oynarlar, internetten gazete okurlar, borsa oynayanlar da olur. Bazen şeklen toplantılar yapılır. Amaç bir şeyler yapılıyormuş havasını vermektir.

Hal böyle olunca APK gerçek işlevini yerine getiremez. Veriler yorumlanıp gelecek hakkında öngürülerde bulunulamaz. Milli eğitim bakanlığı hangi yıl, hangi branşta, kaç öğretmene ihtiyaç doğabileceğini, kaç öğretmenin emekli olabileceğini hesap edemez. Türkiye’nin alanlara göre nitelikli işgücü ihtiyacının ne olduğunu da bilmiyorlardır eminim. Biliyorlarsa da günü kurtarmak işlerine geliyordur, kim bilir?

Bu gibi nedenlerle kim bulunursa öğretmen yapılmadı mı Türkiye’de? Hızlandırılmış eğitimle üç ayda öğretmen yetiştirilmedi mi? Fen Edebiyat Fakültelerine "sizi öğretmen yapacağız" diyerek öğrenci alınıp sonra da o öğrenciler yüzüstü bırakılmadı mı?

İllerin de merkez teşkilatından bir farkı yoktur. İllerdeki araştırma, planlama, istatistik şubesinin görevi ildeki istatistikleri toplamak, formata işlemek ve bakanlığa göndermek olarak algılanmaktadır. Aslında kurumun en önemli bölümlerinden birisidir. O bölümün bütün verileri toplaması, yorumlaması, hedefler önermesi gerekir. Ama ne yazık ki bu bölümde görevlendirdiğiniz kişi kendisini kızağa alınmış hisseder. Belki de bilinçaltına öyle yerleşmiştir. Aktif görev deyince atama, yatırım-tesis bölümleri gelir akıllarına. Bakanlık deyince personel genel müdürlüğünün akla geldiği gibi. Oysa bunlar destek birimleridir ana birim değil. Maalesef ana birimler köşeye atılmış, unutulmuştur.

Çoğu insanımız devlet memurlarının zorlaştırıcı tavırları karşısında işlerini daha rahat yürütebilmek için siyasetle uğraşmakta hatta her dönemde işlerini yürütebilmek için aynı aile farklı siyasi oluşumlar içinde yer almaktadır. Siyasetçiler çoğu zaman hakkı olmayan bir şeyi elde etmenin aracı olarak kullanılmaktadır. Yöneticiliğim döneminde tanımlanan bir okula, bir öğretmen, bir hizmetli ya da yönetici ataması için tüm gücüyle bastıran siyasetçiler ne yazık ki gerçek ihtiyacı olan bir okulun personel ihtiyacının karşılanması ya da gerçek ihtiyaç duyulan bir yere eğitim yatırımı yapılması için bastırmadılar.

Neyse tekrar asıl konumuza dönelim.

Hani üstler gelince brifing verilir ya. Aslında o brifingler çoğu zaman şeklen bir görevi yerine getirmek, günü kurtarmak, benim dönemimde her şey iyi gidiyor mesajını vermek için düzenlenmiştir. Brifing verilmesi gereken birisi gelirse tozlu raflardan indirilir, üstünde bir iki gün çalışılır, sonra tekrar tozlanmak üzere raflara bırakılır. Çalıştığım hiçbir ilde doğru dürüst bir brifing dosyasına rastlamadım. Brifing dosyaları anlamlandırılmamış kağıt yığını olmanın ötesine geçemiyordu.

Bu durum Tunceli’de de karşıma çıktı. İstatistik işleri torpili olduğu için memur olarak görevlendirilmiş bir hizmetli tarafından yürütülüyordu. İlde kaç okulun olduğunu kimse bilmiyordu. Sonuç her sormamda değişiyordu. 380-330 gibi. Oysa fiilen faaliyette olan okul sayısı 60 civarındaydı. Terör artıp öğretmenler öldürülmeye başlanınca, bütün köy okullarındaki öğretmenler bir günün içinde şehir merkezine çağrılmış, o günden sonra da köy okullarının kapısı bir daha açılmamıştı. Gündüz jandarma, gece teröristler tarafından sorgulanan köylüler, köylerini terk etmişler, şartlar normalleştiğinde bile kendi toprağında ölümü düşünenlerin dışında köye yeniden dönen olmamıştı.

Fiilen faaliyette olmayan fakat resmiyette tüzel kişiliğini hala muhafaza eden 300 civarında köy okulunun kapanış onayını aldım. Böylelikle en fazla okul kapatan milli eğitim müdürü ünvanı herhalde benimdir. Üstelik "sakın bunu yapma, gazetelerde manşet olursun." diye de uyarmalarına rağmen.

İnsanın önüne hedef koyduğunda yüzde doksanın üzerinde bu hedefleri gerçekleştirebildiğini iddia edebilirim. İsterseniz bir deneyin. Tunceli için de eğitim hedeflerimiz olmalıydı. En azından ben burada kaldığım sürece o hedefleri gerçekleştirmek için çaba harcamaya kararlıydım.

Şartlar ne olursa olsun, bütün ilçelere gitmek, durumu yerinde tespit etmek, aklın gereği olan ve yapılması gereken ne varsa yapmak en temel amacımdı.

Bu amacı gerçekleştirmek için ilk yolculuğum güvenlik önlemleri altında Pertek, Hozat, Çemişgezek İlçelerine olacaktı.

 
Toplam blog
: 114
: 860
Kayıt tarihi
: 29.12.06
 
 

Osmaniye Düziçi doğumluyum. Sınıf öğretmenliği, ilköğretim müfettişliği, il milli eğitim müdürlüğ..