Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Şubat '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Kaderimiz bir kişinin elinde mi?

Kaderimiz bir kişinin elinde mi?
 

Tesadüfen bir kavgaya, bir kazaya şahit olsak, hemen kendimize göre kimin suçlu kimin suçsuz olduğu konusunda kararı veriveririz. Demek hepimizin “hakim” bir yanı var.

Oysa iki üç arkadaş bu olaya şahit olduysak, anlarız ki hepimizin görüşü farklıdır.

“Hayır, sağdan gelen araba sinyal verip döneceğini bildirmişti” “soldan gelen aniden yola çıktı” “adam o arada yanındaki eşiyle kavga ediyordu” “öteki cep telefonuyla konuşuyor, yola bakmıyordu” gibi, herkesin kendi haklı oluşuna zemin hazırlayan görüşler ileri sürdüğünü görürüz.

Karar vermek, hakkı teslim etmek, hele de bizim verdiğimiz kararlara göre bir şeylerin yönlenmesini sağlamak, bize sonsuz mutluluk verir ama, adaletli karar vermek zannedildiği kadar kolay değildir.

Çünkü hepimizin farklı bir hayatı, yaşam tarzı, anlayışı, kültürü, alışkanlıkları, beğenileri, inançları ve peşin hükümleri var. Herhangi bir konuda karar verirken bütün bu oluşumlar, bizim objektif davranmamıza engel olur.

Biz tarafsız hareket ettiğimizi ve doğru karar verdiğimizi zannederken aslında, çok yanlış ve ters bir sonuç da ortaya çıkarmış olabiliriz.

Yoruma dayalı bir penaltı pozisyonunda, lehine karar verilen takımla aleyhine karar verilen takımın taraftarları, 180 derece zıt görüşler ileri sürerler. Bu arada hakemin görüşünün nasıl şekillendiğini de bilemeyiz.

Keşke hayatımızda hiç hakime, hakeme, mahkemeye gerek duyulacak olaylar olmasa da dostça bir ortamda mutlu mesut yaşayabilsek…

Ama böyle bir olasılığın olmadığı konusunda hepimiz deneyimliyiz. Çünkü biz kendi başımıza ne kadar dikkatli, iyi niyetli davransak da, eksilmesi hiç mümkün olmayan kötü niyetliler yüzünden mutlaka başımız bir gün derde girebilir, doğrudan olmasa bile dolaylı olarak hayatımız bu tür olaylardan etkilenebilir.

*****

Yaratılışı itibariyle bünyesinde doğal olarak bir öznellik barındıran 3-5 insanın bir araya gelmesiyle oluşan bir kurumun birdenbire objektif bir hüviyete bürünmesini beklemek, doğrusu biraz garip olmaz mı?

Nitekim pek çok konuda heyetlerin oybirliğiyle karar verdikleri nadir görülür. Elbette kesin hatlarla belirlenmiş bazı vakalar yaşanabilir. Ama genelde, işin içine yorum girince, herkesin özel bir görüşü ortaya çıkar. Bunun ille de kasıtlı ve kötü niyetli olması gerekmiyor. Adamın kanaatı o şekilde oluşmuştur.

Adı üstünde bu bir kanaattır. Gittiğiniz iki doktordan biri size ameliyat olmayı, diğeri ilaçla tedaviyi öneriyorsa, ikisinin de söylediği bir anlamda doğrudur.

Ya bir hocanın günah dediğine diğeri değildir diyebiliyorsa, ikisi de haklıdır.

Olur mu canım, ya öyledir, ya böyledir diye itiraz etmeyi mi düşünüyorsanız?


Elbette ya öyledir, ya da böyledir. Ama onlar da zaten tam olarak bunu bilemiyorlar ki, size kanaatlerini belirtiyorlar.

Sözgelimi siz ilaçla tedavi sürecinde hastalıktan kurtulursanız, “iyi ki öteki doktora uyup ameliyat olmamışım, bak şimdi iyileştim, turp gibiyim” diye sözünü tuttuğunuz doktora övgüler yağdırırken, aksi bir durumda, keşke ameliyat olsaydım, bu yüzden kaç yıl boşuna acı çektim filan diye dert yanarsınız.

Oy çokluğuyla verilen heyet kararlarının temelinde de bu yatar. Aynı eğitimi almış hakimler farklı yorum yaparak muhalefet şerhi koyarlar, karara katılmazlar.

*****

Burada asıl üzerinde durulması gereken nokta şudur.

Sözgelimi 11 kişilik bir heyet karar verirken 5/6 bir karar alınabilir. Bu durumda sonucu belirleyen 11 kişi değil, 1 kişidir.

Bunun son örneğini Ak Parti’nin kapatma davasında yaşadık. Anayasa Mahkemesi, 5/6 bir kararla partinin kapatılmayıp para cezası verilmesine karar verdi. Halbuki o “bir” kişi, oyunu para cezası yerine kapatma cezası şeklinde kullansaydı, sonuç çok farklı olacaktı.

Türkiye’nin siyasi ve ekonomik hayatında bambaşka bir sayfa açılacaktı. Bu durum hepimizin geleceğini de etkileyecekti. 70 milyonluk ülkenin kaderini değiştiren işte o “bir” kişidir. Sadece şu anda yaşayan insanlar mı, bundan sonraki bütün neslimizin yaşayacağı hayatı bu karar değiştirmiştir ve etkilemiştir.

Dikkat ederseniz ben sonucun iyi veya kötü olduğu üzerinde durmuyorum. Olaya farklı yönden bakanlar bu sonuca göre neyin ne kadar iyi veya ne kadar kötü olduğu konusunda sayfalar dolusu yazı yazıp “kanaat” belirtebilirler.

Sonuçta yine bu yazılıp söylenenler de bir kanaattir. Doğrulukları ve yanlışlıkları her zaman tartışılabilir. Çünkü hayat sürekliliği olan, devam eden bir olgudur. Evet partinin kapatılması ya da kapatılmaması birbirine 180 derece zıt bir sonuçtur.

Ancak her iki durumda da sonradan ne olacağını kimse bilemez ki…

Bir maçta her duran top maçın kaderini değiştiren yeni bir strateji ortaya koyar. Eğer orda faul yapılmasaydı, top taca, kornere veya avuta çıkmasaydı daha sonra nasıl bir pozisyon doğardı, bunu kimse bilemez. Maçın sonucu belki aynı skorla bitebilir ama, oynanan oyun % 100 farklı olur çünkü.

*****

Evet demokrasi, halkın kendi kendini yönetmesi, mümkün olduğunca toplumun çok kişisinin yönetimde söz sahibi olması demektir.

Cumhuriyet de cumhurun, yani halkın, toplumun, milletin söz sahibi olduğu yönetim demektir. Onun faziletlerini ortaya koyabilmek için, her şey iki dudağının arasında olan “padişah”ın tek kişilik monarşik yönetiminden kurtulduğumuza şükretmiyor muyuz?

O yüzden milyonlarca para harcayıp seçim sandıkları kurmuyor muyuz? İyi kötü her ilde her ilçede seçimler yapmıyor muyuz? Parlamentoya her seçim bölgesinden halkın oyunu alan adayları gönder miyor muyuz?

Bir meclis kurup, bakanlar, başbakanlar seçmiyor muyuz? Hatta yeni değişen yasaya göre kendi cumhurbaşkanımızı da kendimiz seçmeye hazırlanmıyor muyuz?

Bunların hepsine zaman, imkân, para harcıyoruz, günlerce aylarca bu işlerle uğraşıyoruz, sonar da ülkenin kaderini “bir” kişinin eline teslim ediyoruz.

Halk tarafından bilinmeyen, tanınmayan, sevilmeyen, seçilmeyen, atanarak bir mevkiye getirilmiş memurlarımızdan birinin verdiği kararla, her şeyi bir tarafa bırakıp kendi kendimizi bağlıyoruz.

Doğrudur, yanlıştır demeye dilim varmıyor ama “garip” olduğunu söylemekten de doğrusu kendimi alamıyorum.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..