Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '11

 
Kategori
Mizah
 

Kadınlardan Caroline'e veto

Kadınlardan Caroline'e veto
 

Kaç gündür içim daralıyor gazetelerdeki haberleri görünce .  

Okumak istemiyorum…  

Mansetler, sürmanşetler hele de 3. Sayfa haberlerini görünce…  

Şehit haberleri, kazalar, depremler, felaketler, kriz, ölümler, tecavüzler, adam öldürmeler, kavgalar, siyaset bile kavga, tartısma, dalaşma haberlerinden ibaret…  

Buhran üstüne buhran, bazen göz yaşı bile eklenir bu haberleri okurken üzüntümün üstüne…  

Tanrımmmmmmm , bazen sadece magazin sayfalarında ki basit, sıradan kavgaları okumak bile daha cok keyf veriyor, ’’Nihat Doğan Dominik Adası'ndan bildiriyor’’ geyikleri daha masumane geliyor.  

Çoğu zaman eleştirsek de, kim, nerede, nasıl yakalanmış, kim kiminle pişti olmuş, hangi ünlü hangi mekana girerken görüntülenmiş, ne giymiş ya da ne giymemiş! haberlerini okumak ya da izlemek en azından kahretmiyor, yıpratmıyor insanı…  

Bu yüzden bazen çok etkindiğim bu haberlere isyan eder ve değiştiremediğim duygusal yapımdan kaynaklı kendime izin veririm haftasonu…  

Gazetelerin sadece röportaj ve kültür sanat eklerini okur, televizyonlarda sabah, sadece magazin programlarını izler ve üzülmeye, göz yaşı akıtmaya haftasonu izni veririm kendimce …  

Bugun hiç bakmadım gündemde olup bitenlere…  

Türkiye’den ya da Dünya da yaşanan olaylardan, ölümlerden , cinayetlerden, kazalardan, belalardan uzak durdum biraz … Gazetenin 3. Sayfa haberleriyle ağırlık ve buhran çökerken üstümüze, okudugum bu haberlerle yüzümde tatlı bir tebessüm uyandıran duyarlı hakımızın bu haberini es geçmek büyük saygısızlık olurdu ….  

Bize benzeyen başka bir toplum var mı bakıyorum, bakıyorum inanın eşimizi benzerimizi bulamıyorum .  

Dünyanın bir ucunda hiç tanımadıgımız bir canlının acısı nasıl da acıtır içimizi, nasıl da ağlarız en yakınımızdakinin acısı gibi…  

Nasıl acıtmaz, biz ki zamanında değil miydik kötü adam karakteriyle ünlenen Erol Taş’ı sokakta görüp taşlayan …Ulan şer……s... z o gariplerden ne istedin diye veryasın eden…  

Ali Rıza amcanın ölümüyle tüm Türkiye yasa boğulmadı mı ?  

Dizilerle alakası olmayan, izlediğimiz için bizleri eleştiren canım abim ve abimin türevleri, Ali Rıza amcanın ölümüyle hüzünlenip göz yaşı akıtmadı mı?  

Bihter, Behlül’üne kavuşamamamın verdiği acıyla, kalbine sıktığı kurşunu hepimiz kalbinde hissetmedik mi?  

Gözyaşları sel olmadı mı…  

Ya fenomen haline gelen, Ezel dizisinde ölen Ramiz Amca için cenaze töreni düzenleyenlere ne demeli…  

O kadar benimsemiştik ki senaryo gereği bile olsa yasa boğulmadık mı …  

Son olarak okuduğum haber de, gerçekten birkaç sağduyulu vatandaşın davranışı beni cok duygulandırdı …  

Muhtemelen Altın gününde bir araya gelip bir taraftan çaylarını yudumlayıp, kekleri börekleri götürürken, bir taraftan Türkiye gündemini tartışan ve listenin en önemli konusu arasından yer alan o konuyu, enine boyuna tartıp değerlendiren ve bir takım çözüm önerileri arayan bir grup sağduyulu kadın, iş başa düştü deyip, Altın gününü bitirmeden yola koyuldu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'in yolunu kesip Kanal D'de yayınlanan ‘Öyle Bir Geçer Zaman ki’ dizisinde Caroline'i canlandıran Alman oyuncu Wilma Elles'in ülkesine gönderilmesini istedi.  

Talepleri şaşkınlıkla dinleyen Dinçer, olayla ilgili şunları anlattı: ‘’Bütün kadınlar Ali Kaptan'ın yuvasını yıktı diye Caroline karakterinden nefret ediyormuş. 

Beni bizzat arayan, 'Caroline Türkiye'de izinsiz çalışıyormuş, onu ülkesine gönderin, aile kurtulsun' diye şikayet mektubu gönderenler var.  

Ben de 'Hakikaten kaçak mı çalışıyor' diye baktırdım. Bunun da aslı yok. Alman sanatçı Wilma Elles, iki yıldır ülkemizde izinli olarak çalışıyor. İnsanlar, bazen gerçek hayatla, diziyi birbirine karıştırabiliyor.  

Canlandırdığı karakterden öylesine nefret etmişler ki Türkiye'den giderse ailenin kurtulacağını düşünüyorlar.’’  

İşte benim duygusal, sağ duyulu halkım, yine tepkisiz kalmamış ve üstüne düşen sosyal sorumluluğunu en doğru şekilde yerine getirmişti…  

‘’Caroline gitsin aile kurtulsun …’’ 

Gerçekten seviyorum insanlarımızın bu saf hallerini…  

Ve yazıyı bitirmeden önce yine yüzlerde tatlı bir tebessüm oluşturup ‘’aaaaa evet ben’’ dedirtecek internetten okudugum ve günümü keyiflendiren birkaç yurdum insan özelliğini sizlerle de paylasmak istiyorum . ‘’  

Tv'de film seyrederken filmin oyunculariyla muhatap olan (dur oraya gitme öldürecekler seni) Türk sinema severlerdir.  

Televizyondaki tüm dizilere olan bağımlılık nedeni ile bunu paraya dönüştüren bir esnaf topluluğunun olmasi hangi topluma özgü bir ticari anlayıştır ...  

(örn: Dicle sürmesi, Bihter kokusu, Hürrem yüzüğü, Fatmagül tokası)  

Ve bunlarin satın Alan bir kitlenin bulunması pek tabi ki...  

Arabasina öküz, köpek, horoz sesli korna taktirma fikrinin patenti bir Türk'e aittir.  

Desenlerini çok beğenerek aldigi yeni bir mobilyanin üstünü başka bir örtü örterek kullanir.  

Elektronik hesap makinesini, uzaktan kumandasini naylona sarmis, üzerine de ambalaj lastigi geçirmis birini görürseniz Türk'tür o.  

On yillik bir otomobilin koltuk ambalaj naylonlarini çikarmadan kullanma becerisini gösterir.  

İşinde iyi olan birisini överken hakaretle iltifat eden bir Türk'ten başkasi olamaz. (Serefsizin oglu ne is yapmis be kardesim, helal olsun)  

Ütü fisi, teyp fisi veya televiyon fisi kablosunun bakir teli disari çikmis ise çocuklari elektrik çarpmasin diye bakir teli selobantla yapistirir.  

Daha birinci telefon zili çaldiginda telefonun basina dikilen ama açmak için ikinci kez çalmasini bekler.  

Çorabinin kirlenip kirlenmedigini burnuna sürerek, kisa süreli koklayarak anlayan kisi temizligine düskün bir Türk'tür.  

Rüzgarli havalarda küller uçmasin diye küllüge su koyar.  

Yurt disi seyahatinden gelindiginde bavullara takilan bagaj etiketinin hava olsun diye kasten çıkarmaması ...  

Yabanci bir ülkeye özgü herhangi bir yiyecegin Aaa ayni bizim gözleme! veya E bizim su böreginin aynisi iste! seklinde küçümsenmesi..  

Kar topunun icine tas konularak en yakin arkadasin sakat birakilmasi fikri yine bir Türk’e aittir .  

Bakkaldan alinan ekmeğin köşesinin eve gelinceye kadar yiyen yine bir Türk’tür .  

Bir Turist'e adres tarif ederken bas bas Türkçe konusan biri görürseniz selamlayın çünkü o bir Türk’tür.  

Otoban kenarinda yesil alana oturup, üzeri gazete kagidi sarili biralarin icilmesi, gelip gecen arabalarin seyredilmesi...  

Plajlarda 45 derece sıcağın altında çay içip , hatta çay sıcak olmazsa söylenip, öte yandan karpuzun deniz icinde sogutularak her ikisinin de "serinlettigine inanilarak" servis eden birilerini görürseniz gidip alnından öpün çünkü o bir Türk’tür.  

Bazı kelimelerin her şekilde yazılabilme özelliği yine Türklere aittir. (Örn: pogaca, poaca, pogca, poca, pouca, pohca, bohca, pogce vb..)  

Veee İscilerin ve memurlarin hükümete tepkilerini göstermek icin meydanlarda davul-zurna, güle-eğlene halay çekenleri görünce sakın ola yabancılık çekmeyin ‘’  

Hergün gazete ve ana haber bültenlerinde içimizi karartan acı haberlerin içinde, farkında olmadan, en doğal halleriyle yüzde tatlı bir tebessüm olusturan canıııııım halkıma teşekkürlerimle …  

 
Toplam blog
: 58
: 3499
Kayıt tarihi
: 16.11.10
 
 

Mersin Üniversitesi Turizm Otelcilik Konaklama işletmeciliği mezunuyum. ..