Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '11

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Kapitalizmin had safhası

Kapitalizmin had safhası
 

Kapitalizm!

Çok duyulan ve çokça dert yanılan o tılsımlı kelime. Bir sistemin çöküşü ve yeni bir sistemin baslangıcının son simgesi. Joseph Alois Schumpeter’ın bahsetmiş olduğu kapitalizmin esas temeli olan “yaratıcı yıkım” ile paralel bir şekilde bir ekonomik sistem yıkılırken, yeni bir ekonomik sistemin var oluşu.

Feodalizm sona erdiğinden beri Batı dünyasında uygulanan ekonomik sistemdir “kapitalizm” ve bütün dünyaya İngiltere başta olmak üzere Avrupa’dan yayılmıştır. Bu ekonomik sistem ile takas usulü ortadan kalkmış ve insanoğlunun değerli kabul ettiği altın-gümüş gibi madenler kullanılmış ve sonrasında bu değerli madenler yerine ikame edilen paraya geçilmiştir.

Kapitalizm ya da Anamalcılık ile “özel mülkiyet kavramı” ön plana çıkmış ve “toplumsallıktan bireyciliğe” bir geçiş evresi yaşanmış ve günümüzde hala da yaşanmaktadır. Max Weber’e göre kapitalizm: “İnsanlık tarihinin en gelişmiş ve karmaşık ekonomik sistemidir. … Weber kapitalizmin rasyonelleşmiş eğilimlerinin, kültürel değerler ve kurumlar için potansiyel bir tehdit oluşturduğunu ve insan özgürlüğünün  bir ‘demir kafes (Stalhantes Gehause)’ içine sıkıştırılabilceğini söyler.”

Üzerine çok konuşulan bu sistemin geçmişten günümüze gün gelip son bulacağını söyleyen birçok teori vardır. “Marksist teoride sosyalizm, kapitalizmin yerinin alacak ve daha sonra sosyalist yapı komünizme dönüşecek bir topluma işaret eder.” Yine Karl Marx’a göre: “Modern sanayinin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır.”

Kapitalizmin yıkılacağına olan inanç günümüz ekonomik koşulları değerlendirildiğinde maalesef imkansız görünmektedir. Neden mi? Çünkü, günümüz ekonomilerinde meydana gelen her ekonomik krize rağmen kapitalizm, kendi sistemi içerisinde alternatif çözümler üretmeyi başarmıştır her zaman. Bu sistemin devam etmesindeki en büyük neden ise teoride bahsedildiği gibi tamamen kapitalist ve liberal bir ekonomik sistemin uygulanmaması ve gerektiğinde devletin ekonomiye müdahale etmesidir. Bu durum da bizlere gösteriyor ki, kapitalizmin yıkılması zor bir durumdur ve sistemin yıkılması bir yana, sistem gün geçtikçe had safhalara ulaşmaktadır.

Vladimir Lenin: “Kapitalizmin yeni kaynaklar ve piyasalar bulmak amacıyla zorunlu olarak tekelci kapitalizme –Lenin bu durumu emperyalizm olarak da tanımlıyordu- sebep olacağını, bunun da kapitalizmin son ve en yüksek aşamasını temsil ettiğini” söylemiştir.  

Kapitalizmin bu yükselişine rağmen, bu sisteme yapılan eleştirilerin ortak yönü: “Kapitalizmin ciddi anlamda insanlar arasında sosyal ve ekonomik eşitsizliğe yol açtığıdır.” Elbette bu eleştirinin doğru olduğu bir gerçektir. Kapitalizm ile zenginle fakir arasındaki uçurum gittikçe büyümektedir. Fakat ortada dikkat edilmesi gereken büyük bir çelişki mevcuttur. “Peki, nedir bu çelişki?” diye sorar olduğunuzu duyar gibiyim.

Kapitalizmin doruk noktası, ne siyasettir, ne ekonomik sistemlerdir, ne de başka bir şeydir. Kapitalizmin doruk noktası bugün dünya üzerinde yaşayan insanlardır. Neden mi? Aslında bunun cevabı çok basit ve bu cevap içerisinde, bahsettiğimiz çelişkiler de yer almaktadır. Günümüzde çevremizdeki insanları gözlemlememiz bizlere bu soruların cevaplarını verecektir. Çevremizde sıkça rastladığımız birçok insanın; kapitalizmin zengin ve fakir arasındaki uçuruma sebep olduğunu, kapitalizmle beraber gelişen teknolojinin insanları yalnızlaştırdığını, doymak bilmeyen kapitalistlerin mülkiyet tutkusu içinde olduğunu, toplumsal değerlerinin yitirilip bireysel değerlerin had safhada olduğunu ve buna benzer bir çok söylemi dile getirdiğine şahit olmuşuzdur. Çelişki bunun neresinde mi? Bu çelişkiyi kavramak için basit bir inceleme daha yapalım. Bu insanları gözlemlemeye devam edelim. Eğer biraz dikkat edip düşünürseniz, bu durumlardan yakınan birçok insanın söyledikleriyle gerçek hayatlarında yaptıklarının örtüşmediğini göreceksinizdir. Bu söylemleri tekrarlayanların zevklerine düşkün olup tüketime taptıklarını, gelişen teknoloji ile insanlardan uzaklaşıp yalnızlaştıklarını, bireysel davranıp toplumu yoksaydıklarını ve doymak bilmeyen birer kapitalist olduklarını göreceksinizdir. İşte, bahsetmiş olduğumuz çelişki tam olarak burada yatmaktadır.

Değişen dünyada, belki de değişmeyen tek şey olacaktır kapitalizm ve bu teknoloji bu şekilde gelişip, insanlar bu şekilde devam eden bir yaşama bağımlı olduğu sürece kapitalizm en üst noktalara hiç zorlanmadan tırmanacaktır. Ve kapitalizmin sonu insanlığın sonu ile var olacaktır.

 
Toplam blog
: 102
: 1428
Kayıt tarihi
: 24.06.11
 
 

Çukurova Üniversitesi Maliye Bölümü mezunuyum. 8 Nisan 1987 doğumluyum ve Adana'da Seyhan ilçesin..