Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '06

 
Kategori
Sinema
 

Kaybolanlar, kaybedenler ve Babil

Kaybolanlar, kaybedenler ve Babil
 

İnanış odur ki, insanlar bir zamanlar yalnızca bir dil konuşurlarmış, kuşlar nasıl ötüşerek anlaşırlarsa onlar da aynı sesleri çıkarıp aynı düşünce ve duyguları birbirlerine aktararak anlaşırlarmış. Sonra bu insanlar hep birlikte Babil'de bir kule yapmaya başlamışlar. Cennete ulaşmakmış amaçları. Bu kule o kadar yüksek ve yüceymiş ki gölgesinden çıkmak bile günler alırmış. İnsanların bu denli yüce bir kule yapma ve cennete ulaşma isteği, Tanrı'nın öfkesine neden olmuş. O zamana kadar aynı dili konuşan ve rahatlıkla anlaşan insanlar hem kuleden atılmışlar hem de birbirlerini anlayamaz hale gelmişler. Farklı diller de böyle doğmuş.

Günümüz sinemasının önemli yönetmeni İnarritu son filmi "Babil"de, önceki filmleri "Paramparça Aşklar ve Köpekler" ile "21 Gram"da izini sürdüğü, birbiriyle kesişen ve ötekinin nedeni ve sonucu haline gelen olaylar silsilesi fikrini, bu sefer bir gün ve gecelik zaman dilimi içinde dünyanın dört farklı yerindeki insanların hayatlarına uyarlıyor ve bunun üzerine farklı dil ve hatta dilsizlik boyutunu da ekliyor. Evliliklerini kurtarmak için Fas çöllerine geziye giden Amerikalı bir çiftin yaşamı, kendilerinden kısa bir süre önce aynı çöle gelmiş bir Japon turistin rehberine hediye ettiği tüfekten çıkan kurşunla değişiyor. Tam o saatlerde, çiftin Amerika'daki çocuklarına bakan Meksika'lı emektar bakıcı kadın, oğlunun düğünü için, çocukları başkasına bırakamadığı için, onları da alarak Meksika'ya gidiyor. Tüfeğin ilk sahibi olan Japon turistin tensel tatminsizlik ve büyük bir duygusal doyumsuzluk yaşayan sağır dilsiz kızı ve filmin sonuna doğru aydınlanır gibi olsa da yine de izleyiciye bırakılan bir gizem olarak olarak kalan canına kıymış eşi, hikayenin Japonya ayağını oluşturuyor. Tüfeğin yeni sahipleri olan ve çölde hayvancılıkla geçimini sürdüren Faslı aile ise yetişme çağındaki silah meraklısı çocukları, iç acıtıcı yoksulluklarıyla filmin "kaybeden" taraflarından biri. Öteki "kaybeden" ise, hayatı, Meksika yolculuğu dönüşü hiç de haketmediği bir şekilde değişecek olan bakıcı kadın.

Gayet gerçekçi ve acıtıcı bir dünya ve insanlık panoraması çizen filmde, kaybedenler de kaybolanlar da, "işler yoluna girdikten" sonra da hayatları eskisi gibi asla olamayacak bir hale gelenler de, aynı günümüz dünyasının kaybeden ve kaybolanları. Film, bu kaybedenlere bir yol önermiyor belki ama izleyiciye tutulan bu ayna bile zaten kendi başına bir yol gösterici olarak görülebilir.

"Babil" genel olarak Batı ve Doğu, özel olarak Batılılar ve Doğulular, zenginler ve yoksullar, babalar ve kızları, kardeşler, iletişim, anlaşabilme, kaybolma ve bulunma, cinsellik üstelik de aile içi cinsellik gibi aslında her birinden ayrı bir film yapılabilecek temaların tamamına dokunan, dokunmakla kalmayıp, bu temaları kendi çokkatmanlı yapısında eriten, çok önemli bir yapıt. Muhtemelen İnarritu'nun bundan sonraki filmografisi için de bir takım ipuçları barındırıyor. Tabi ki zaman gösterecek.

Babil Kulesi'nden kovulan ve dilini yitirdiği için eksik kalan insanlığın ıssız çöllerde ya da Tokyo'nun gökdelen yığınlarındaki içiçe geçmiş dramları daha anlatılacak birçok hikayeyi bekliyor.

 
Toplam blog
: 10
: 2789
Kayıt tarihi
: 16.11.06
 
 

1971'de, güneşli bir kasım günü doğmuşum. Eskişehir'in kışın çamurlu, yazın tozlu kaldırımlarını, Po..