- Kategori
- Blog
Keşke çikolatalar bayrama tat katabilse...
Medeniyet, insanların bireysel hayattan toplum hayatına geçişiyle başlar. Tek tek altından kalkamayacağımız zorlukların üstesinden hep birlikte gelebiliriz. “Birlik” olmak onun için önemlidir ve gereklidir.
Öte yandan nüfus çoğaldıkça, insanların birbiriyle irtibatları da kopmaya başlamıştır. Aile denetiminin yetersiz kalmasıyla, ahlâkî önceliklerimizin giderek değer kaybetmesi, toplumsal denetim mekanizmalarının gelişmesini gerekli kılmıştır.
Artık hayatımıza kanunlar ve polis girmiştir.
Medeniyetin sonucu oluşan şehirler, bir taraftan teknolojik gelişimin nimetleriyle kişiyi fazlasıyla mutlu ederken, bir taraftan da, asıl mutluluğun kaynağı olan küçük, ama sıcak ve samimi dokunuşlardan bizi mahrum bırakmıştır.
Küçücük bir köyde yaşayan insanların birbiriyle olan tanışıklığı ve muhabbeti, bir bayram sabahında etrafımızı çepeçevre saran hava gibi istisnasız herkesi sevgisi ve şefkati altına alırken, büyük şehirlerde yaşayanların birbiriyle olan kopukluğu, bayramın sıcaklığından da eser bırakmamıştır.
Aslında önce bayramlarımızı kendi ellerimizle biz iğdiş ettik. Onu bir “tatil” dönemi gibi kullanıp ahilerle, uzak yerler koştuk. Oysa Bayram, gurbettekilerin memleketlerine dönüşünü sağlayan, senede iki sefer de olsa ailenin bütün fertlerini bir araya toplayan, uzak yakın bütün akrabaları ziyaret imkânı sağlayan, hatta kabir ziyaretleriyle ölmüşlerimizi bile rahmetle anmamıza vesile olan sosyal bir mutluluktu.
Tersine gelişen bu göç dalgasıyla, bayram heyecanı ve mutluluğu derin bir yara alırken, bayramın kaynağını oluşturan dinî değerlerimizle aramıza giren soğukluk da, her şeye tuz biber ekti.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, İslâm’a gönül verenlerin huzurlu bir bayram yapmasını engellemek için sinsice, her yıl dünyanın bir bölgesinde, insanlığın utanç tabloları denebilecek Müslüman katliamları oluşturuldu.
Bu duygularla yaşadığımız bir Ramazan Bayramını daha milletçe paylaşmaya çalışıyoruz.
İnsanların gayreti olmadan “bayram” oluşturulmaz. Bayramlaşmak, kişilerin birbiriyle paylaşabileceği bir duygudur. Mutluluklar paylaşıldıkça artar.
Bizi sevindiren bir olay yaşadığımızda, onu mutlaka birine anlatmak isteriz. Tek başımıza hissettiğimiz sevinç, sanki anlamsızdır.
Nitekim, yabancı bir ülkede, hatta bayramın yeterince revaç bulmadığı semtlerde ve mahallelerde, bayram günlerini diğer günlerden ayırt edemezsiniz. Bayrama o coşkuyu veren, insanlardır. Her bireyin ruh dünyasında meydana gelen bayram sevinci, bayramlaşarak topluma intikal eder ve bayram atmosferi bundan doğar.
Küçüklere sevgi, şefkat, hediye, bayramlık verilmesi, büyükleri ziyaret, hal hatır sorma, el öpme gibi basit, küçük fakat anlamlı davranışlar, kendimizin dışındaki herkesle bayramda bir şeyleri paylaşmayı sağlayan ve bizi birbirimize bağlayan manevi hazzı çok büyük hareketlerdir.
Şikâyet etmek yerine, elimizden geldiğince her bayramı bir öncekinden daha güçlü şekilde kutlamaya ve etrafımızdakilerle paylaşmaya çalışalım.
****
Bloger arkadaşlarımız sürekli birbiriyle çekişeceklerine, keşke fikirlerini paylaşarak hem kendilerini geliştirseler, hem ülkeye bir katkı sağlasalar diye düşünmüşümdür her zaman.
Mesela her şehirde, orada yaşayanların hiç değilse belli zamanlarda bir araya gelmesine vesile olacak bir mekânları olsa… İstanbul’da Avrupa ve Anadolu yakasında iki yer olması elbette daha uygun olabilir.
Bayram vesilesiyle bütün bloger arkadaşlarıma tebrik göndermek gibi güzel bir âdet başlatmıştım. Fakat sayımızın hayli yükselmiş olması, bu arada benim de zamanımı kısıtlayan bazı işlerim olması yüzünden, bu bayram ne yazık ki, bu taahhüdümü yerine getiremedim.
Buradan bu yazıyı okuyan okumayan bütün arkadaşlarımın bayramlarını tebrik ediyor, hepsine ömür boyu sağlık, mutluluk ve başarılar diliyorum.
Birimizin üzüntüsü hepimizi tedirgin ettiği, birimizin sevinci de hepimizi mutlu ettiği gün, bayramlarımızı daha anlamlı şekilde yaşayacağımızı düşünüyorum. Millet olmanın olmazsa olmaz şartlarından biri de budur.
Her gününüzün bayram güzelliği içinde geçmesi dileğiyle…