Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Nisan '07

 
Kategori
Siyaset
 

Kırılan demokrasimizden sonra olması gerekenler ve olacak olanlar...

Kırılan demokrasimizden sonra olması gerekenler ve olacak olanlar...
 

Hepimizin hayatında yaşadığı bir hayal kırıklığı vardır. Keşke olmasa deyip, defalarca pişman olduğumuz, ne olur bu bir rüya olsun, uyandığımızda her şey eskisi gibi kalsın dediğimiz...

Fakat hiçbirimiz bu rüyadan uyanamadık. Hep acı gerçeklerle karşı karşıya kaldık. Ve o günden sonra da hiçbir şey bir daha eskisi gibi olmadı.

Şimdi aynı durumu Türkiye yaşıyor. 27 Nisan'a kadar artık darbelerden, askeri baskılardan uzak bir hayat yaşamaya başladığını zanneden, neredeyse her on senede bir, bizi 40-50 yıl gerilere iten ihtilallerin bir daha gelmeyeceğine inanan Türkiye, bir gece yarısı muhtırasıyla sarsılıverdi.

En son 28 Şubat'ta tankların yaptığı balans ayarıyla hatırlanan askeri hareket, teknolojinin yardımıyla bu sefer bir elektronik sayfayla yeri göğü inletti.

Gece saat 23.15 sıralarında Genelkurmay'ın internet sayfasındaki imzasız yazı, gazetelerin manşetlerini doldurdu ve Türkiye iğneyle kuyu kazarak tırmanmaya çalıştığı doruklardan paldır küldür aşağıya yuvarlandı.

Türkiye'de toplumun en güvendiği kurumların başında Türk Silahlı Kuvvetleri gelir. Türkiye'de her erkek çocuk, düğüne bayrama gider gibi askere davul zurna eşliğinde gönderilir. Türkiye'de halk Askeriyeyi peygamber ocağı kabul eden bir anlayışla kucaklayıp bağrına basar.

Askere ve Askeriyeye karşı duyulan bu sevgi, onun her on yılda bir demokrasiyi kurtarmak adına yaptığı ihtilallerin hiç itirazsız kabullenilmesini bile sağladı.

Fakat bütün bunlar yasalarla Genelkurmay'ın Başbakanlığa bağlı bir kurum olduğu gerçeğini değiştirir mi? Hayır.

Türkiye artık, ordu desteği olmadan ayakta durmayı sağlayacak sağlam bir demokrasi istediğini de bütün dünyaya ilan etmişti. Hiçbir şey birdenbire çok mükemmel olmaz, olamaz. Arada eğri, doğru, yanlış bir takım uygulamalar da olsa, Türkiye bu yolda biraz mesafe almaya başlamıştı.

Daha önce yapılan seçim kanunları ve bu kanunlarda yer alan barajlar yüzünden yüzde 35 oyla meclisin çoğunluğuna sahip olan Akparti, kimsenin tahmin etmeyeceği şekilde ilk kez 4 yılı aşan bir seçim dönemi geçirmiş ve cumhurbaşkanı seçimiyle başbaşa kalmıştı.

Bu şekilde Akparti'nin bütün güçleri ele geçirdiğini düşünenler Ankara'da Türkiye tarihinin en kalabalık mitingini yapmışlar, kimsenin burnu kanamadan diledikleri her sloganı atarak, çağdaş bir demokrasi örneği vermişlerdi.

Cumhurbaşkanlığı seçimi bütün bu lehte ve aleyhte görüşlere rağmen yapılmaya başlanmıştı. Muhalefetin hukuku zorlayarak gerekçe gösterdiği toplantı yeter sayısı bile aşılmaya çalışılmıştı. Yasal olarak doğru mu yanlış olduğu belli olmayan uygulama Anayasa Mahkemesi'ne götürülmüştü.

Bütün hukuki ve demokratik organlar böylesine çalışırken nasıl olduysa, Genelkurmay Başkanlığı'nın sitesinde yer alan bir yazı, bütün bu olup bitenleri bir anda yerle bir etmişti. Demokrasimiz tekrar kırılmıştı.

Keşke bunlar hiç olmasaydı, demenin artık faydası yok. Ne yaparsak yapalım hiçbir şey Türkiye'de esikisi gibi olmayacak. Başta Anayasa Mahkemesi'nin vereceği karar olmak üzere her şeyin üstüne askerin gölgesi düştü. Ne yaparsak yapalım 27 Nisan'daki Türkiye'yi bir daha geri getiremeyeceğiz.

Türkiye'nin bu yüzden kaybedeceklerini hesaplamak da mümkün değil, bunları telafi etmek de... Keşke bütün bunlar bir rüya olsa, bir kâbustan uyanır gibi 28 Nisan sabahına uyanabilsek ama, bu mümkün değil...

Bunun tek bir çaresi var. Gerçekten bu bildiri yokmuşcasına siyasetin kaldığı yerden devam etmesi... Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci ve üçüncü tura devam edilip Abdullah Gül cumhurbaşkanı olursa, Türkiye bu muhtıranın etkisinde kalmadan bu badireyi atlatmış olur. Olması gereken budur.

Ama olacak olanlar çok daha farklı... Anayasa Mahkemesi bir karar verecek, ama üstünde muhtıranın gölgesi olacak. Meclis fesh edilecek, ama üstünde muhtıranın gölgesi olacak. Seçimler yenilecek, ama üstünde muhtıranın gölgesi olacak. Belki seçim kanunu değiştirilecek, ama üstünde muhtıranın gölgesi olacak.

Yapılacak seçimlerde ortaya bir sonuç çıkacak, ama üstünde muhtıranın gölgesi olacak. Akparti çok oy alsa da az oy alsa da üstünde muhtıranın gölgesi olacak.

Kırılan demokrasimizi tamir etmek için zamana ihtiyacımız var. Çünkü onu yapıştırıp eski haline getirmek mümkün değil. Hiç olmamış gibi hissetmemiz için üzerinden bir nesil geçmesi gerekiyor. Aradaki kaybın faturasını kim ödeyecek? Millet... Zavallı dar gelirli vatandaş...

Ne zenginlerin keyfine bir keder gelecek, ne bürokratların, ne askerlerin, ne siyasetçilerin...

Evet demokrasimiz kırıldı. Üstelik hâlâ bunun farkında olmayanlar var. Anladıklarında ise iş işten geçmiş olacak.

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..