- Kategori
- Haber
Kıskanmam ama kızarım

Bu gün köşe yazımı (!) bayrak ve direği konusu olarak oluşturdum..
Yıl 1992…
Körfez savaşından sonra Saddam Hüseyin güçlerinin 36 paralel üstüne çıkmaları engellenince, Barzani Kuzey’deki Erbil, Dohuk ve Zaho bölgelerinde o günden egemenliğini ilan etti.
Diğer taraftan, Habur sınır kapısı da Türkiye ile Irak arasındaki en önemli ve tek sınır kapsı idi.
Saddam, bu kapıdan ülkenin Türkiye üzerinden ihtiyaçlarını sağlıyordu.
Dohuk’u çıkar çıkmaz Barzani’nin kontrol noktası ve 15 kilometre ötesinde de Irak’ın resmi gümrük işlemlerinin yapıldığı “Hudut kapsı” oluşturulmuştu.
Buradan sonraki “Fayda” bölgesi de Irak’a teslim edilecek “İnsani” amaçlı malların teslim noktasıydı.
O tarihlerde Habur Gümrük sahası ve Kapısı, Türkiye’nin en önemli kara sınır kapılarından biriydi ve halen de öyle. Gümrük sahası, karşı tarafın İbrahim Halil Gümrük sahası ile karşılaştırma bile kabul etmezdi.
Türkiye gümrük sahasındaki işinizi bitirip de köprüyü geçtiniz mi, orada bir metrekarelik bir alana, briketlerin üst üste konulması ve üzerine de ağaç dalların örtülmesi ile bir gölgelik ile karşılaşırsınız. İçinde, yerel kıyafetleri ve omzunda keleşi ile oturan birisi vardır. Bir tavır ile elinizdeki pasaportunuzu alır, bakar, hatta pasaportunuza tersinden bakar, fotoğraflı tarafını görünce pasaportu düzeltir, sorar, yanındakine uzatır, o da el yazısı ile elindeki fişe bir şeyler yazar ve pasaportunuz size verir. Çünkü okur-yazar olan yanındakidir.
Siz o pasaport ve müsvedde kâğıt ile içeri girersiniz. Sonra bir başka yerdeki pasaport kontrolünde size verilen müsvedde kâğıdına “Giriş” damgası basılır. O müsvedde kâğıdı, sizin “Barzani” bölgesindeki pasaportunuz yerine geçer. Kaybetmeye gelmez. Ama eğer o kâğıdı Saddam’ın bölgesinde kazara gösterirseniz, yandınız ki ne yandınız. Çünkü “Vize” ile gideceğiniz Irak’a resmi giriş damgası, Dohuk’tan sonra oluşturulan “Gümrük”te vurulur.
İbrahim Halil Gümrük Kapısının üzerinde ta o zamandan beri “Republic Of Kurdistan” yazıyordu. Girişte de ayrıca sizi Molla Mustafa Barzani’nin yerel kıyafetli koca bir fotoğrafı karşılar…
O günlerde İbrahim Halil Gümrük kapısının hali içler acısı denebilecek gibi kötüydü. Saddam döneminden kalan binaların içinde iş görmeye çalışıyorlardı. Gerek görevlilerin gerekse “Emniyet Güçleri”nin kılık kıyafetlerinden ne olduklarını anlamanız mümkün değildi. Sivil mi, asker mi polis mi, belli değil. Ama ellerindeki silahları (keleşleri), standart aksesuar idi.
O günlerden bu güne yıllar geçti…
Şimdi, köprüden geçince bir binanın içine giriyorsunuz. Öyle bir metrekarelik briket kulübe yok artık. Hem de içi tertemiz ve mermer döşeli. Kapıdakilerin üzerlerinde tiril tiril üniforma var. Girdiğiniz salonda Pasaportunuzu veriyorsunuz ve bekleme yerindeki koltuklara oturuyorsunuz. Eğer yaz vaktiyse, klimalı salonda önce siz istemeden soğuk buz gibi bir su ikram ediliyor. Arkasından çay, eğer bardağın içi yarı beline kadar şekerli içerseniz mesele yok. Yok, içmezseniz, zor da yok. Eğer canınız çay mutlaka istedi ise ve şekersiz istiyorsanız “Be şeker bine” demeniz yeterli. Hemen misafirlerine (!) şekersiz çay getirirler.
Bu arada pasaportunuz bilgisayardan kontrol edilir, kayda girer ve üzerinde “Republic Of Iraq” yazan giriş damgası vurulur. Bu kez tek farkı, siz Irak’a girerken canları istemezse “Vize”ye bakmazlar. Eğer zorluk çıkarmak içinse, o başka… Artık Gümrük alanının içi tertemiz ve düzenli bir şekil almış durumda.
Elbette bunların nasıl yapıldığını, o günleri de bu günleri de içinde yaşayan bizler gibiler çok iyi bilirler. Ve bu gün yenilenen Habur Gümrük Sahası içine dikilen o muhteşem Bayrak direği ve üzerinde dalgalanan Ay-Yıldızlı bayrağı kim kıskanmaz ki…
Oraya bayrak direği yaptıracaklar ama ne yazık ki bize inat Irak bayrağını çekmeyecekler.
Beni en çok üzen de bu olacak…
O bayrak direği eğer oraya dikilirse, bedelini biz ödeyeceğiz…
Her iki türlü…
Birincisi, o direğin maliyet bedelini biz ödüyoruz. Çünkü bu güne kadar yaptıkları tüm yatırımlarda olduğu gibi bayrak direğini de bizden kazandıkları parayla yapacaklar…
İkincisi; o bayrak ile “Burada Republic Of Kurdistan” var diyecekler, içim ona yanar…
Kimsenin bayrağını kıskanmam, ama bu bayrağa kıskanmak bir tarafa, kızarım…
11 HAZİRAN 2007
Fotoğraf: www.milliyet.com.tr