Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

27 Mart '11

 
Kategori
Kitap
 

Kitap okuma zamanı!

Kitap okuma zamanı!
 

HAZIRLAYANLAR:Ülkü ve Hüseyin KUŞÇU


Birkaç gün önce “Blog” kategorisinde ve diğer kategorilerde yazılan yazıları okumuş, bazılarına yorum, bazılarına cevaplar yazmıştım. Ortalığın biraz sakinleştiğini görünce iki dünya arasında sıkışıp kalmış “Narsisizm” ruhunun da gerçek dünyasına döndüğünü düşünmüş ve bir arkadaşımıza başka kimseyle dalaşmayacağıma dair izci sözü vermiştim :)) 

Dün gece; bu yıl 2011 kitap fuarına kadar alacağımız kitap listesini hanıma gösterip, kendisinden de listeye eklememi istediği kitapların neler olduğunu sordum. (Gerçi yılbaşından bu yana bölük pörçük alınan kitap sayısı10 u geçti’’ya!) :( 

Eşim; kendisinin istediği kitapları yazdırmak için yanıma geldiğinde, benim listemi görünce, şaşkınlık içinde fırlayıp karşı odaya benim kitaplığıma gitti. Yüklendiği kitaplardan yüzü bile görünmüyordu. Yanıma gelip bir kucak kitabı önüme boca etti! “Bu kitapları okumadan sana kitap yok! Kendini bilgisayara kaptırdın bu kitapları unuttun” dedi. Ve benim sepettekileri favorilerim'e gönderip, kendisinin ve çocuklarımızın istediklerini buldu buluşturdu ve sepete attı! “Aha da, listeye eklediklerimi alabilirsin” dedi! Getirdiği kitaplara baktım az aramamıştım ben bunları! Hakikatten ”hanım haklı” dedim. Saat 23.00 gibi PC nin fişini çektim. 

Eşim ve ben karar aldık. Haftada en az üç geceyi okumaya ayıracaktık. Geçen sene, özellikle Sefaköy’de ki bir kitapçıya getirttiğim “Cevat Şakir Kabaağaçlı” nın iki kitabından birini elime aldım ve sayfalarının içine daldım. Aynı anda eşim'de “Ayşe Kulin” serisinin son kitaplarından birini okuyordu. (Hayat ve Hüzün) Bu arada çocuklar çoktan uyumuştu. 

Gecenin ilerleyen saatlerinde kendimizi öyle kaptırmıştık ki, bir odanın içinde nerdeyse birbirimizi unuttuk! Duygu seli içinde bazen kısa bir gülücük atıyor, bazen sessizce gözyaşlarımı siliyordum. Bu durumlarda kafamı kaldırıp eşime bakıyordum. Bir ara iki gözü iki çeşme sessizce ağladığını gördüm. Kızdım tabi “Ayşe Kulin’e” ! Dayanamazdım, kıyamazdım ben, eşimin, çocuklarımın gözyaşlarına. İçim parçalanır ve hiç düşünmeden cinayet bile işlerim onların bir tek gözyaşına! Sormadım eşime “neden” ağladığını; çünkü ben de ondan farksızdım! 

Sabah ezanıyla birlikte ayraçları kitaplarımızın arasına koyup cumartesi sabahı istirahata çekildik. 09.3o da kalktığımda akşam eşimin getirdiği kitapların arasında “Altın ATASÖZLERİ ve DEYİMLER sözlüğünü fark ettim. Yeni kitapların arasına karışmıştı. Tesadüfen açılan sayfasına gözüm takıldı. İşte 222 ve 223. Sayfada yazılanlardan bazıları. 

İnsanoğlu çiğ süt emmiş: İnsanoğlundan her zaman olumlu davranış beklemek doğru değildir. Hiç ummadığınız bir anda kendisine iyilik yapmış olanlara dahi kötülük yaparak karşılık verebilir. İpe un sermek: Kendisine verilmek istenen işi yapmamak için çeşitli ve olmayacak bahaneler ileri sürmek. İşi yapmamak için zorluklar çıkarmak. İpe sapa gelmemek: Birbirini tutmaz hareketler yapmak, sözler söylemek. Bir işe girip çalışmayı sevmeyen, boş serserice gezen. İpin ucunu kaçırmak: Bir işte, işin ölçüsünü kaçırıp işi çıkmaza sokmak. Konudaki hâkimiyet gücünü yetirip, hâkim olamamak. İpiyle kuyuya inilmemek: Güvenilmez, kendisiyle beraber bir iş yapılmaz. Her an sözünden dönebilir. Yanındakini yarı yolda bırakabilir. 

İpliği pazara çıkmak: Yaptığı kötülükler etrafındakiler tarafından öğrenildiği için, rezil olmak, küçük düşmek. Kusurları ortaya çıkmak! İpsiz sapsız: Birbirine uygun olmayan, düzensiz saçma şeyler. Boş gezen, serseri. İpten kazıktan kurtulmuş: Azılı, sabıkalı, cani, serseri, kaba, saldırgan! İpucu vermek: Gizli kalmış bir olayı öğrenmeye çalışan kimseye olayı aydınlatabilmesi için yardımcı bilgiler vermek. Bir olayın aydınlatılmasında yardımcı olacak fikirler ileri sürmek, sözler söylemek! 

İsin yanına giden is, misin yanına giden mis kokar: İNSANLAR DOSTLARINI, ARKADAŞLARINI İYİ KİMSELERDEN SEÇMELİDİRLER. İYİ ARKADAŞLARDAN İYİLİK VE HAYIR GELİR. Kötü arkadaşlardan ise kötülük gelir. Kişi kötülüğe doğru döner. Şer içinde kalır. İskambil kâğıdından yapılmış: Hileli olmak. İçinde bir düzen bulunmak. İstediğini söyleyen, istemediğini işitir: Karşımızdaki kişiye aklımıza geldiği gibi konuşmak. Kötü aşağılayıcı sözler söylemek doğru değildir. Karşımızdaki bize daha ağır sözler söyleyerek cevap verebilir. 

"Blog küre”de, ender de olsa gördüğümüz "Narsisizm" ruhunu, bundan daha iyi anlatan bir kaynak olabilir mi? Atasözleri eleştirilebilinir belki ama asla patavatsızca söylenmiş sözlerden oluşmamıştır. “Tarih” tekerrür etmeseydi bu Atasözleri de “tarih” olurdu elbet. Oysa insan, kıyamete kadar varlığını sürdürdükçe, Atasözleri de kimlik ve kişilik gözeterek güncelliğini korumaya devam edecektir. Günümüzde her ne kadar narsisizmin ruh ikizleri, üçüzleri, dördüzleri dirsek temasta olsalar da; atasözlerinin anlam ve ifade gücünü değiştirmeye güçleri yetmeyecektir. 

Mesela: “ İpliği pazara çıkmış, ipsiz sapsız, ipten kazıktan kurtulmuş, çiğ süt emmiş insanların iskambil kâğıdından yapılmış konaklarında, konuk değil uşak olmakta var! “ Bakın, beş tane atasözü, kısmen de olsa geçen süreyi nasılda özetliyor! Tabi ki kitap okumaya zaman ayırmalıyız. En önemlisi atasözlerine kulak vermeli ve onların sözleri sürekli elimizin altında olmalı. 222–223–224 sayfaların öncesinde ve sonrasında atalarımızın bize, az ve öz olarak anlatmak istediklerinde kim bilir daha neler var. Narsisizm ruhunu dikmiş dikiştirmiş ve kendine yakıştırmış insanlarla aynı havayı solumamak dileği ile mutlu günler dilerim. Beni okuduğunuz ve anladığınız için ayrıca teşekkür ederim. Sağlıcakla "Gönül hoşluğu ile!" kalınız... :)) 

Alt Not: Sıradaki yazılarım: "Fişek Kokusu" devamı, "Butik Fayda" devamı, Sivri Ada, Zamanda ve Mekânda Yolculuk! Denizler Altında ve Üstünde! Bilinmeyenler, Göz Ardı Edilenler, Aslında O Kim Bilir misin? İşe Şeytan'mı, Yoksa Müdür'mü, Karıştı? İş Başa Düştü! Şeytan Azapta Gerek! Şapka Düştü Kel Göründü! Daha neler neler, yoksa siz halen beni blog habercinize kaydetmediniz mi? Vallahi siz kaybedersiniz! Ama ben sizi Facebook’ta bulur, hepinizi etiketler ve bıktırana kadar bu yazıları ezberletmezsem bana da yuh olsun. :)) Şaka şaka kâbus gibi değil mi? Saygılarımla... 

M.Talip Girgin 

 

 
Toplam blog
: 438
: 826
Kayıt tarihi
: 07.01.07
 
 

Milliyet Blog'a hangi vesile ile kayıt olduğumu doğrusu hatırlamıyorum!  Bende birçoğunuz gibi ya..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara