- Kategori
- Güncel
Komünist kayıp Türkler, Dukha'lar

Kayıp Türkler Dukha'lar sayıları gittikçe azalıyor
Moğolistan Kuzey sınırındaki Sayan Dağları yamaçlarında yaşayan ve Türkçe konuşan ‘Dukha’ adlı toplulukla ilgili haberler, Atlas Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek ile Yeditepe Üniversitesi Kültürel antropoloji Bölümü Yüksek Lisans öğrencisi olan Selcen Küçüküstel’in sunumuyla medyada yer aldı.
Kayıp Türkler diye medyada gündem olan Dukha’ların doğayla barışık, özel mülkiyetin olmadığı komün yaşantıları ‘on bin yıl önce insanlık nasıl yaşıyorsa öyle yaşıyorlar’ diye hayranlık ve birazda günümüz dünyasının stres ve tüketim toplumuna nazireyle ifade edildi.
Yönetici sınıfının olmadığı Dukha toplumunda eşitlikçi ilişkiler var. Suç işlenmiyorlar. Kadın erkekten ya da erkek kadından üstün değil. Nesli tükenmekte olan ren geyiklerinin sütü ile beslenip yabani meyveleri toplayarak yaşıyorlar. Göçebe topluluk avlanırken bile ihtiyaçları dışında doğaya zarar vermekten kaçınan Doha’lar aynı zamanda şaman inancına da sahipler. Doğaya zarar vermekten kaçınan Doha’ları anlatılırken ‘kirlenmesin diye nehirlerde ellerini bile yıkamıyorlar’ derken nehirlere ve göllere inançları gereği saygı duydukları da ifade ediliyor.
Dukha’ların inancı Tengricilik ya da Göktanrı dini olarak biliniyor. Tengri’ye ibadet etmenin yanında Animizm, Şamanizm, Totemizm bu inancın ana hatlarını oluşturur. Bu inancın kalıntılarını bugün Moğollarda (Lamaizmle birleşmiş şekilde), ve bazı hâlâ doğaya bağlı göçebe yaşam tarzı sürdüren Türk Halkları’nda, örneğin Altay-Türkleri ve Yakutlarda bulmak olasıdır.
Tengriciliği çoktan bırakmış halklarda bu inancın birçok unsuru geleneksel kültür olarak hâlâ sürmektedir. Örneğin ağaca çaput bağlama gibi gelenekler ve Türkiye Türkçesindeki “Utançtan yedi kat yerin dibine girdim” deyimi gibi. Dini ne olursa olsun tüm Türk ve Moğol uluslarda Şamanist ya da Tengri dönemi gelenekleri görmek olanaklıdır. Ölen birinin arkasından yapılan yedisi, kırkı, 52’si gibi törenlerde bu bağlamda örnek olarak verilebilir.
Asya’da yaşayan Türkleri inceleyen İndiana Üniversitesinden Profesör Denis Sinor, Tunguz kabileleri ve Yukagir’lerin Tunç çağı evrelerinden beri Kızılderililerle ortak bir kültüre sahip olduklarını tespit etmiştir. Savına dayanak olarak; huş ağacından oyulmuş kayıklar, deri, ağaç kabukları örtülerek yapılmış barınaklar ya da Kızılderililerin yarı küresel (Wigwam) veya konik(tepec) çadırları tipinde ortak kültür, önünde yarık bulunan hafif giysi türleri, makosenler, karlı ormanların temel ulaşım aracı kayak gibi donanımları öne sürer.
Neyse, komünal biçimde yaşam süren Dukha halkı ile ilgili yazıyı hazırlarken, inaç sistemlerine dair araştırmayla Kızılderililere kadar vardırdık işi...
Küreselleşen dünyanın acımasız sömürü/ekonomi politikaları, kirli siyaset/politika oyunlarının dışında adeta alternatif yaşam süren Dukha’lara selam olsun...