Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Küçüğüm; gel sen beni dinle...

Küçüğüm; gel sen beni dinle...
 

Blogumun 100. yazısını: "Aşka aşık olanlara" adıyorum...

Küçüğüm;
Anlaşılan sen bu oyunda yenisin daha ...
Nereden mi anladım ?
Daha yolun başında, tüm süreci zihninle kontrol edebileceğini sanmandan belli..
En iyisi mi, sen durda biraz dinle beni ...

Öncelikle, sen sen ol da, sakın ha şakalaşma onunla...
Sen daha ilk kuralını koyduğun anda, kendi ellerinle bunu bozdurmak için sana, başlayacaktır kıyasıya seninle iddalaşmaya. Ve bil ki o bunu isterse; asla sen olmayacaksın kazanan bu oyunda...

Ve eğer içinde bir yangın başlamışsa; yaşadığının ne olduğunu da, çok da fazla sorgulama...
Zaten o da buna da müsade etmeyecektir. En iyisi mi sen baştan bil de bunu; boşuna oyalanma...
Sen olan biteni tam anladığın ve tanımladığını sandığındaysa, daha neye uğradığını anlamadan aşk çizdiğin tüm sınırlarının ve tüm o çerçevelerin dışına, acımadan savurup atacaktır bu defa da seni...

Demem o ki; sen "budur" dediğin anda, bambaşka bir görüntüye bürünür aşkta..
"Beğenmem" dediğinin kölesi eder seni. İstemem dediğinin, peşinde bulursun kendini...
Taa ki, tüm kurallarını, yıkana kadar...

Sonunda eski aşk tanımlamalarına bakıp bakıp gülersin...o artık tanınmaz hale gelir de, sen onu söküp atmak yerine, daha da çok bağlanırsın günden güne ve üstelik tanıyamadıkça daha da fazla...

Gel sen beni dinle iyisi mi; bırak ona bir ad koyma... ve büyük konuşupta söz konusu aşksa; hiç bir şey için peşinen "olmaz" deme sakın ha...

Aşık olmak sana acı ve kaygı mı hissetiriyor?
Sakın... bu yalanlarla kendini kandırmaya da kalkma...
Bunun sebebi aşk değil; olsa olsa senin aşkı akılsallaştırma çaban, bunu bil.
Sorumlusu senin zihnin, suçu onda arama...

Çok mu karışık?
Değil aslında...
Sadece sen ona karşı duruşunda fazlaca iddalısın, tüm sürtünme de bundan..

"Yapamam" diyorsan, aksini bir dene bakalım ...
"Yeter artık bu son" dediğin o dakika var ya; aslında o sözünden geriye dönebilmek için çabalamaya başladığın an olacaktır, inan bana...Ettiğin her yeni büyük sözle de, kendine yeni bir sınav daha açacaksın hatta...

Ha birde unutmadan; aşkı sen sen ol bir yılbaşı ağacı sanmaya da kalkma.
Onu, sana sadece keyif ve eğlence verecek bir şeyle asla karıştırma...

Ve bitmez tükenmez beklentilerinle oluşturduğun o bildik şablona, sakın aşkını uydurmaya kalkma..
Uymadığında yapacağını da tahmin ediyorum ve onun içinde sana bir uyarı; bu defa da gaflete düşüpte aman ha yüreğindekine saldırma. Hatta: Can yakayım derken,sen yanan can senin ki olur unutma...

Ama yine de sen bilirsin, dilersen durma, dene..
Göreceksin ki bu defa da, tam da "bittirdim" dediğin o gün varya; inan bana onun ardından en çok koşacağın zamanların ilk günü yaşanacaktır hayatında...

Küçüğüm;
Eğer aklın; "vazgeç derken", yüreğin açıkca "sahip çık" diye yalvarıyorsa hala; lütfen kendine eziyet
edipte boşu boşuna debelenme...
Yeni doğan bir bebeği kucağına aldığın o ilk anda yaşadıklarını anımsasana...
Sen bu çoşkuyu tatmadan önce, tanımlayabilir miydin bu duyguyu kendine?

Ama şimdi aşıksın ve biliyorsun...
O da bir bebek gibi...Onu da buralara ait sanıpta aldanma...
Onu sen davet etmedin ki, sen gönderebilesin...
İnan, sen öyle de sansan da öyle değil, bu iş bu kadar basit değil ...
İlahi bir süreç bu: Zamanı gelmediyse, yüreğinde bu doğumun asla olamayacağı gibi... sen "bitti" dediğin için de aşk göçüp gitmeyecektir ki...

Üzülme; bu senin ne kadar iradeli, ne nedenli akıllı olduğunun bir göstergesi değildir asla. Onun kontrolü sadece kendindedir. Şunu bil ki; sen ne ilksin ne de son. Binlerce yıldır aksi yaşanmadı ki...

Sen bir hezeyanda akıl arayansın...
Kanında dolaşan ve adına aşk denen o zehirle, kimyasal bir çorbaya dönüşmüş bedenine, hasbel kader zihninle gelebilecek bir anlık kontrolde istikrar arama.

Ne kendini kına ne de yadırga...
Aşıkken dahi gelen o anlık sağduyunun seni mantıklı kurallara arasıra bağlamasına sen sen ol kanma...
Ve ardısıra da kendini kandırıpta; ona karşı bir zafere sahip olabileceğini sanma...

Eğer gerçekten aşksa yaşadığın; bu sadece sezilerin, bedenin ve yüreğinin arasında yaşanan bir süreçtir. Boşuna sen bir dördüncüyü işin içine katmaya kalkışma. Yer bulamayacaktır ki o onların arasında...

Aşk ağırlaması zor bir misafirdir...Kendine zaman tanı.
Zaten o sadece dilediğine ve istediğinde gelir.
Ve sen dilemesende o isterse bir gün ansızın çeker gider...
En iyisi mi sen onu en güzel şekilde ağırla...

Küçüğüm; bırak tüm bu saçmalıkları...
Sen yüreğindekine karşı açtığın savaşta malup olmanın var tadına...
Bu, sonunda kaybedeni olmayan yegane oyun. hayatta... artık anlasana.

Bıraksana artık bir yana, tüm bu anlamsız kuralları,
Şu kendi içinde iddalaşmaları,
Kaygı dolu ve sonuç vermeyecek boş hesapları...
Kabullensene; korkunun ecele bir faydası olmayacağını...

Ve şunu da ne olursa olsun aklından çıkarma: Tıpkı; korku kaygı hesap ve endişelerinin, tüm o kendini aşktan korumak uğruna giydiğin zırların ve taktığın maskelerin bu dünyaya ait olduğu gibi; zihin de bu dünyaya aittir...
Ruhsa çok ötelere; tıpkı aşk gibi...

Aşk; göklere ait bir ziyaretçidir. Çünkü o, tanrının biz insanlara en büyük hediyesidir.
Eğer bulabildiysen onu, ulaşabildiysen bu armağana; ne kadar şanslı olduğunu fark et ve biran evvel bunun için şükretmeye başla...

Sevgi ve ışıkla
Ayna

16.04.07

 
Toplam blog
: 268
: 1969
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

Var olan her oluş ve bozuluş hakkında gözlem, tahlil ve sonuca varma sürecindeki yolculuğumu, siz..