Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Temmuz '12

 
Kategori
Dünya
 

Küçük Amerika olmak kolay değil!

Küçük Amerika olmak kolay değil!
 

AK Parti Yerel Yönetimler Başkanlığı'nca Kocaeli'de düzenlenen ''2. Bölge Yerel Yönetimler Toplantısı'nda konuşan Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin  Tanrıverdi, 30 Mart 2014  Pazar günü yapılması gereken yerel seçimlerin öne alınabileceğini söylemiş. Tanrıverdi 'gün' vermemiş. Konu TBMM'ne geldiğinde görüşülür, demiş kısaca.
 
Buyurun sandık başına!
 
Bu açıklamaya göre 31 Mart 2013 günü Yerel Seçimler yapılacak demektir. Kısaca her seçimi 'zamanında' yapmaya söz verdiği bilinen AK Parti 'iktidar olmanın gücünü' bir kez daha tatbik mevkiine koyacak. Bakalım kendinden menkul muhalefet erbabı nasıl bir telaşa kapılacak, hep birlikte göreceğiz. Anlaşılan herkes yine kuzu kuzu dokuz (9) ay sonra 31 Mart günü yeniden sandık başında olacak. Bu baskın seçimde bakalım yine kim kazanacak?
 
'İktidar olmak' böyle bir dağınıklık yaşamak ve millete de bu dağınıklığı yaşatmak gücü olsa gerek. Bu açıklama ile özellikle muhalefet partilerinin nasıl 'par tutuş' olduklarını görür gibiyim! Kim ne diyebilir: Emir demiri keser! Ölen ölür kalan sağlar bizimdir, öyle değil mi? nanın 'akl-ı evvellik' değil, geçenler aklıma gelmişti: AK Parti de artık ANAP gibi 'iktidar olamın bütün nimetlerini tepe tepe kulanmayabaşladığı için' bir gün seçimleri öne alabilir, diye düşünmüştüm. Çünkü Türkiye'de iç siyaset kada dış siyaset de karışmaya başladı. Bugünden sonra ortalık toz duman bence.Seçim Ekonomisi adlı sarmal yine dört bir yanımızı sarmaya başlayacak. Kim bilir nice yeni zenginler türeyecek çevremizde değil mi? Gel de Nereden Buldun Yasasının özlemini çekme, diyorum yine. 
 
Bu Yerel Seçim yine kimleri vuracak?
 
'Altta kalanın canı çıksın' değil mi? Altta kalanların da kim olduğu 'en alttakiler' ile 'en üsttekiler' ya da ''fakirler' ile 'tuzu kurular' arasındaki gelir uçurumunda belli olsa gerek. Köylüler, işçiler, öğrenciler, emekliler, asgari ücretliler, dullar, yetimler, şehit aileleri, kiracılar, ortakçılar, mevsimlik işçiler, küçük esnaf, telif hakkı ile iş görenler, iş sözleşmesi olmayanlar ile günü birlik iş peşinde gezinenler bir kez daha yandılar demektir.
 
Oysa Hükümete düşen öncelikli görev kesimler arasındaki gelir uçurumlarını en aza indirecek tedbirleri almak ve giderek ihtiyaçalrını gerektiği gibi karşılayamayan kesimlere gerekli destekleri sağlamaktır. Oysa heyhat; ufukta böyle bir durum yok. Belki kimi çalışanlar ile kadrolarına atanamayan 'yedek öğretmenler' ve 'ek ders ücreti' peşinde koşan emekçiler için küçük mü küçük artışlar sağlanabilir.
 
AK Parti oylarını arttırmak için hangi araçları kullanıyor?
 
Ne çare ki bu alanlardaki bütün imkanlar 24 Ocak Kararlarından bu yana hızla Özel Kesim ile Yabancı Sermayeye bırakılmış bulunuluyor. Bu yüzden Hükümet çoğunlukla kendi seçmenlerini Devlet memuriyetine ve taşeronlukla yürüyen kimi işlere yönlendirerek 'arka bahçesini' kalabalıklaştırmak istiyor. Bu süreçte başta Alevi yurttaşlarımız olma üzere CHP, MHP ile BDP'nin oylarını da alabilmek için çok değişik propaganda araçları ile maddi imkanları kullanmak yolunda olduğunu da söyleyebiliriz.
 
Sözü uzatmaya gerek yok: AK Parti Din Sosyolojisi kadar Siyaset Sosyolojisi ile İletişim Sosyolojisini de kullanarak gelecek seçimleri kazanmayı hedeflemiş durumdadır. Atalarımızın 'boynuz kulağı geçer' sözündeki hikmet gereğince Türkiye'yi Küçük Amerika Modeline doğru sürüklemeye başlayan AK Parti ABD'ni de geçecek gibi görülüyor.
 
Türkiye'nin Küçük Amerika düşü bu mudur?
 
Bu durum bir yönü ile de çarpık bir KÜÇÜK AMERİKA olduğumuzun resmidir! Çünkü ABD'de seçimler zamanında yapılır. Kuralları da çok kesindir. Bir önceki seçimle iş başına gelenler, yerlerini; yeni gelen iktidar yetkililerine bırakarak özel işlerine dönerler. Yani ABD'deki devlet yönetiminde baştan sona bir 'kadrolaşma' yoktur. İşe uygun olabilecek kişilerde   'liyakat ve yetenek' aranır. Onların kitabında 'rüşvet', 'irtikap', 'aşırı kadrolaşma için yeni yeni kuruluşlar ihdas etmek', 'ahlaksızlık', 'hukuksuzluk', 'adam kayırmak' liyakat dılına çıkmak', 'hitabet yeteneği olmamak', 'AB denetimine girmek' gibi özellikler yoktur.

'Küçük Amerika olmak' tıpa tıp ABD benzeri olmak demek değil; bazı sapmalar da olacaktır. Hukuk tökezleyecek, AB müktesabatına aykırı da olsa adalet özel durumlar için ayarlanabilecek, iktidarlar birer demir yumruk olarak Meclis'ten her istediği yasayı geçirebilecektir. Çünkü Türkiye de şöyle ya da böyle bir Orta Doğu ülkesi değil midir? Eğer Küçük Amerika olmak Türkiye'yi bölgesinde olduğu kadar dünya siyasetinde ve teknolojisinde ön sıralara taşımak bu ise 1950'lerde de uygulanamayan bu düş artık bitmiş demektir benim için.

Bu erken seçimle AK Parti Orta Doğu siyasetinde bir aşama daha kazanır 

Bu erken seçimle AK Parti Orta Doğu siyasetinde bir aşama daha
Ortaya çıkan erken seçim hesabı AK Parti için pek çok değişik siyasi yatırımı da içeriyor. Bu seçimlerden de büyük bir başarı ile çıkacağını sandığım AK Parti'yi artık kimse tutamaz. ABD'nin Orta Doğu siyaseti için en büyük dayanaklarından biri oduğu daha bir anlaşılmaya başlanan AK Parti Orta Doğu'nun yeni haritasının çiziminde olduğu kadar Arap Baharı Süreci içerisindeki 'model olma' rolünü daha etkili ibr biçimde dayatabilecektir. Kaldı ki Barack Hüseyin Obama'nın Başkanlığındaki bu etkileşim AK Parti'ye Batı desteği anlamında hiç de yabana atılabilecek bir güç kazandıramaz diyemeyiz .
 
Seçim Ekonomisi sürecinden kimler kârlı çıkacak? 
 
Yerel Seçimlerin öne alınması ile kısaca: Yeni Anayasanın yazılması, Başkanlık düzeninin kurulması, yürülükteki hukuk metinlerinin köklü değişimlere uğratılması, yeni yeni zenginlerin daha bir çoğalması, Arap Baharı için Laik Hukuk Devleti modelinin yumuşatılarak Orta Doğu'ya sunulması, Suriye'ye karşı yeniden yürülüğe konulacak olan Seçim Ekonomisi ile milyonlarca oyun pekiştirileceği ve yine milyolarca kararsız seçmenin kazanılacağı da unutulmamalı. 
 
Türk Baharını tetikleyecek olan etkenler çoğalabilir mi?
 
Tasarlanan Yeni Anayasanın yazılması süreci 31 Mart 2013 Yerel Seçiminden sonraki aylara kadar uzayacak.  Değişimi kamçılayacağı bilinen bu süreçte suçlar çoğalacak, sinsi terör artacak, ayrılıkçı sivil itaatsizlik yaygınlaşacak, yer altı örgütlenmeleri ile kara para aklanması olayları yaygınlaşacak, belirli kesimler için hayat pahalılığı daha bir ezici durum yaşatmaya başlayacak, iç göç artacak, namus cinayetleri çoğalacak. Ayrıca yeni Orta Doğu paylaşımı sürecinde komşularımız İran-Suriye-Irak-Kıbrıs ve Ermenistan bağlamında kamuoyu çözülecek. AB yetkililerinin sözlü çıkışları ile kimi raporları Türkiye'deki hukuk ve adalet açmazlarını bir kez daha gözler önüne serecek. Geçim sıkıntısı altındaki geniş toplum Nereden Buldun Yasası için çırpınsa bile 'atı alanların Üsküdarı geçtiği' ve muhalefetin sesinin de iyice kısılacağı için toplumsal barış ve adalet isteklerinin gerektiği gibi karşılanamayacağı düşüncesine kapılıyorum şimdiden.
 
Batı'nın yeni Orta Doğu açılımı içerisinde 'iyi ilişkiler' bağlamında elde tutulan Türkiye Fırat ve Dicle akarsuları ile geliştirilen GAP kapsamında su ve enerji konularında uluslararası boyutta köşeye sıkıştırılacak. Merhum Özal'ın ilk Irak Bunalımında Musul ve Kerkük Petrollerinden pay alabilmek bağlamında 'bir koyup üç almak' gibi bir umut içerisinde bulunduğunu sandığım Başbakan Erdoğan'a da bu şans verilmeyecek.  ABD Başkanı Obama'nın 'en güvendiğim liderlerden biri' dediği Başbakan Erdoğan içine sürklenilen bu gelişmelerin etkisi ile zor günler yaşayacak.
 
Yaşasın İngiliz siyasi buluşu Muhafazakâr Demokratlık!
 
ABD eski Başkanı Ronald Reagan'ın 'Batı’da 1960’larla 70’lerin cinsel devriminin “aşırılıklarının” eleştirisi üzerinden büyüyen muhafazakârlığın' özellikle İngiltere'deki o eski Muhafazakar Partinin 'yeni' bir kimliğe bürünmesine yol açar. AK Partinin kuruluş günlerinde Batı'da Liberalizm ile daha bir uyuşarak gelişmeye başlayan Yeni Muhafazakarlık AK Partililer için 'demokrat muhafazakarlık' sıfatı olarak ortaya çıkar.
 
İçinde Muhafazakar Parti Genel Başkanı ve İngiltere Başbakanı Margaret Hilda Thatcher (Başbakanlığı 1979 - 1990)'ın nice başarılarını da içeren bu siyasi dalga ona SSCB Sovyet Savunma Bakanlığı gazetesinin yakıştırdığı Demir Leydi ünvanını da kazandırarak başarıdan başarıya ulaştırır. Bilindiği gibi Arjantin'in yanı başındaki Falkland Adasını da alarak ününe ün katar. 
 
İşte değişik yansımaları ile İngiltere'den esinlenilerek Türkiye'de ilk önce Turgut Özal tarafından yürürlüğe konulan Liberal Muhafazakâr Demokratlık bu olsa gerek! İşin içine bir de ABD ile Büyük Britanya demokrasilerindeki inançlar ile dış dünyaya karşı Demir Yumruk ya da jandarma olmak gibi derin ilişkiler de girince 'yerel seçimleri kazanmak' hiç de bir düş değil AK Parti için. 
 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..