Kuru soğan

Bu gün, deyim yerindeyse barut gibiyim. Sokakta yürürken bile taşa, çere, çöpe tekme sallıyorum. Nereden nereye geldik, sözü var ya, beni en çok o çileden çıkarıyor. Nereden nereye gelmişiz? Onlara göre bir yerlere gelmişiz. Bana göre ortada bir şey yok. Gerilere gitmişiz. Oturduğum evin karşısına, Arap sermayesi olacak, bir banka şubesi açıldı. Dışarıdan bakınca Kuran kursu sanırsınız. Tabelası neden Türkçe, anlamadım. Oysa manzaraya göre Arapça olmalıydı. Caddede sokakta dolaşan, çarşaflılar, sarıklılar, takkeliler, beni bozuyor. Nereden, nereye geldik? Nereden, nereye götürülmek isteniyoruz? Eskiden, AKP den önce, sokaktaki bir kaç dilenciyi zabıta ekipleri toplardı. Dilencilik toplumu bozan, rencide eden bir olgu sayılırdı. Şimdi sadakalar evlere servis ediliyor. Alo açım, servisi bile var. Nereden nereye geldik? Zabıta bu kadar dilenciyi toplayamaz hale gelince, AKP evlere servis sistemini kurdu. Dışarıda dolaşmayın. Evinizde oturun. Sadakanız eve gelecek. İş yok, iş sahası yok. Her geçen gün işsizler ordusuna binler katılıyor. Başbakan %52 oy bekliyor. Bu ne yaman çelişki. Başbakan bu durumdan nasıl ve ne zaman çıkılacağını anlatacağı yerde, meydanlarda Nasrettin Hoca fıkraları anlatıyor. Başbakan'ın derdi davası Baykal. Ülkeyi bu duruma sanki Deniz Baykal getirmiş. Başbakan, meydanda "Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana" türküsünü de söylerken, türkünün bestecisi ve söz yazarı Mahzuni Şerif'in oğlu, yoksulluktan sokaklarda yaşar duruma düşmüş. Yetiştirdiği kuru soğanı satamayan çiftçiler de, yakında kuru soğana muhtaç duruma gelecekler. Nereden nereye geldik. Verin %52 yi, hepten kurtulalım.