Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '09

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Lizbon gezi notları birinci bölüm

Lizbon gezi notları birinci bölüm
 

Lizbon gece....


LİZBON GEZİ RAPORU.. 25-29 OCAK 2009 

1nci Bölüm 

Tüm kıyıları Kuzey Atlantik’e bakan Avrupa’nın en batısındaki Ulaşımı uzun, pek bilinmeyen, pek gidilmeyen, onun için de pek tanınmayan Portekiz, uzun zamanlardır gitmek, keşfetmek için fırsat kolladığımız bir ülke idi.. Zira, AB nin en fakir ülkesi diyebileceğimiz Portekiz’e ulaşım bizim için genelde biraz pahalı satın alınabilmekte... Yetmiyormuş gibi sahip olduğumuz yeşil pasaportlara da vize uygulayan (her neden se?) Yunanistan’dan sonra ikinci AB ülkesidir.. ( Bu yazımın yayınlanmasını müteakip, gerek Portekiz gerek se Yunanistan yeşil pasaporta vize uygulamasını bitirdiler!.. Darısı, tüm pasaport sahiplerinin başına.. A.K.) Zaten bu iki olumsuz özelliği nedeniyle ancak yeni gerçekleştirebildiğimiz bu gezinin ayrıntılarını, bir kaç bölüm ile sizlere aktarmaya çalışacağım.. Türk Hava Yollarının nasıl olduysa, 24-31 ocak aralığında Lizbon’ a çok uygun fiyatlarla uçtuğunu keşfedince vizeyi mizeyi düşünmeden iki ay öncesinden biletleri aldık.. İstanbul’da konsolosluğu bulunmayan Portekiz için vize, eğer bireysel gidecekseniz oldukça meşakkatli.. Çünkü sırf bu iş için Ankara’ya gitmek zorundasınız.. O nedenle gereksinimiz olan shcengen vizelerini, İstanbul Yunanistan konsolosluğundan alarak işi çözdük.. Ayrıntılara girmeden önce, her zaman ve her yer için savunduğum üzere, organize turlar ile gitmek yerine, internet üzerinden yapacağınız detaylı araştırmalarınızla birlikte bireysel olarak gezinizi yapmaktır.. Çok daha fazla keyif alır, çok daha düşük bedeller öder ve mutlu dönersiniz.. 

25 ocak Pazar günü 10.30 THY Lizbon uçağı, neredeyse yerlerinin yarısından fazlası boş olarak havalandı. Yolcular genelde, iş seyahatine gidenler, orada yerleşikler, Portekizliler gibi.. Yukarda da yazdığım üzere ülkenin bizim gözümüzde fazla turistik değeri olmadığının kanıtı.. Yanımıza da tesadüfen Bir Türk’le evli olduğunu öğrendiğimiz Portekiz’in Ankara Büyükelçisi Bn. Caleste’nin Kızı oturunca, 5 saate yakın uçuş boyunca ülke ve özellikle Lizbon hakkında bilgileri toparlayarak gidiyoruz.. Sonunda uçağımız Bulutlu, ıslak ve epey fırtınalı bir Lizbon gününde, epey zorlanarak piste tekerlek koyuyor.. Hava alanı şehrin neredeyse içinde.. Çok şirin bir kente geldiğimiz, binaları neredeyse yalayarak yapılan iniş sırasında görülüyor.. Hava alanı biraz karışık .. uçaktan ilk çıktığımız halde, yanlış sıralara girerek , Ülkeye en son girmeyi becerebilen uçak yolcuları biziz! Ama olsun.. Son derece ağır pasaport polisleri bile keyfimizi kaçıramıyor, zira sıcak, yardımsever ve ilgili insanların içinde olduğunuzu hissediyoruz. Ülkenin insan yapısı, Komşusu İspanyollara hiç benzemiyor.. Yardımsever insanlarıyla anlaşmak çok kolay.. Sıkıntıda olduğunuzu hissederlerse, neredeyse kendiliklerinden yardımınıza koşuyor.. Size uzun uzun bol ş ve j harfleri içeren Portekizceleriyle, anlatıyorlar, gösteriyorlarJ. Eğer anlatabildiklerine ikna olmazlarsa, örneğin aradığınız yere, sizi alıp götürüyorlar.. Kendimizi dışarı attık!.. Ayrıntılarını daha sonra yazacağım turistik toplu taşıma kartını almak için postaneye gitmem lazım, zira ancak oradan alınabiliyormuş.. Eşimi bir bankta oturtarak, turist ofisine postanenin yerini soruyorum.. Üst katta olduğunu söylüyor.. Üst kata çıkıyorum, bir tur atıyorum, ama postaneye benzeyen bir yer yok!.. Gözüme, kendi dünyasına kapanmış , belki de çok hafif bir sesle şarkı mırıldanarak yerleri süpürmekte olan yaşlı temizlik personeli takılıyor.. Yanına yaklaşıyorum.. Sadece “post Office” sözcüğünden bir şey anlamıyor ama anlamadığı için çok utanıyor, gözü ağzımın içinde, söyleyeceklerimi bekliyor.. Neyse, tekrar “post Office, metro, biletto” vs.. sözlerini bir abuk cümle içersinde toparlayınca, konuyu anlıyor, ama eyvah!.. Her halde ona bir şey sormamın verdiği heyecandan olacak, nerede olduğunu unutuyor.. Yerini çıkartamıyor.. Kendi kendine konuşa konuşa gidip birilerine soruyor, öğreniyor ve benim yanıma gelerek ve beni de alarak postaneye götürüyor.. Yardım edebilmenin mutluluğunu yaşayan amcama teşekkür edip vedalaşıyorum.. Bir kaç alternatif daha var ama bizim gibi üç-dört günlüğüne şehre gelenler için en uygun şehir içi ulaşım çözümü ; “Bilette Turistico”.. Tüm metro, otobüs, tramvay, asansör ve funiküler sistemde geçerli.. Bir gün bir kişi 3.80 € fiyata sınırsız… Görüldüğü gibi şehir içi ulaşım oldukça pratik ve ucuz.. Hemen üç günlük iki tane karta 22 küsur € ödeyerek yapacağımız gezinin ulaşım ayağını çözüyorum.. Her ne kadar dört dolu gün kalacağımız şehirde , ne akla hizmetle üç günlük bilet aldığımı, o an için düşünmüyorsam da , son gün yaşadığımız sürprizle öğreniyorum.. Eşimle birlikte dışarı çıkıyoruz.. Hemen bir adım önümüzde taksiler sıra ile müşteri kabul edip ilerliyor, biraz ilerde de otobüs durağı.. Her ne kadar taksilerin otelimize kadar 5-6 € bedel alacağını bilsek de, hem biraz otobüslerini tanımak, hem de aldığımız kartlar ile ilk otobüs yolculuğunu yapmak için durağa geliyoruz. Oldukça soğuk bir havada 10 dakikalık bekleme sonunda 91 numaralı Hava alanı-şehir merkezi otobüsü geliyor.. “Eurobus” adıyla da bilinen, bir anlamda havaalanı servisi.. 20 dakikada bir hareketi var.. Ancak, Biletto turistico’larımızın bu otobüste geçmediğini, binince öğreniyor ve üçbuçuktan yedi Euro ödeyince anlıyorum.. Bu durumda havaalanına gidiş gelişte bu otobüsü kullanmak hiç mantıklı ve hesaplı değil.. Üstelik otelimiz de bu otobüsün güzergâhı üzerinde değil.. Baixa’da inip metroya binerek ancak otelimize gidebileceğiz.. Baixa Lizbon’un en merkezi bölgesi, cazibe merkezi… Taksim gibi diyebiliriz.. Genelde hemen tüm ana ulaşım oradan geçiyor, buluşuyor veya hareket ediyor.. Otobüsten gördüğümüz kadarıyla son derece güzel, şirin ve bir o kadar da düzenli bir şehir.. Bütün yaya kaldırımları küçük ebatta kesilerek döşenmiş bej rengi granit taşlarla kaplanmış.. Yürümek, gezmek, keşfetmek için sabırsızlanıyoruz..Sonunda Baixa’ya varıyor ve iniyoruz.. Şehir hemen bizi içine çağırsa da, iki valizle olacak gibi değil, otele gitmek üzere hemen metro istasyonuna iniyoruz.. Otelimiz, Verde hattında Anjos durağında.. Dört ayrı hattı bulunan metro sistemine, Azul, Amerela, Verde ve Vermelha adları verilmiş.. Bunların tümü birbirleriyle, bazı istasyonlarda kesişiyor.. Kaybolmanız, yanlış binmeniz mümkün değil.. Daha sonra da görüyoruz ki, şehirdeki tüm sistemler, isimlendirmeler ve yönlendirmeler, son derece düzenli, bilgilendirici.. Bizim gibi İlk defa gelen bir turistin bir kaç saat içinde işi çözmemesi mümkün değil. Otelimizi http://www.boking.com/ sitesinden, haritada Anjos istasyonuna yakın gözüktüğü, ücretsiz internet bağlantısı sağladığı, 2008 yazında tümüyle yenilendiği, ve dört gece bir oda fiyatının (iki kişi) 132.50 € olduğu için seçtik.. Ne kadar isabetli bir seçim yaptığımızı zaman içinde anlayacağız ancak ilk sürpriz, Metro istasyonunun çıkış kapısıyla otelin kapısı karşı karşıya.. Biraz daha gayret etseler, odamızdan direkt metroya inebilirmişiz. Öncelikle bu denli ucuz sayılabilecek otel için bir tek söyleyebileceğim olumsuzluk, odalarının biraz küçük sayılabileceğidir.. Bunun dışında her hizmetinden, konumundan, çalışanların ilgisinden ve temizliğinden son derece memnun kaldığımızı rahatlıkla söyleyebilirim..(Sete Colinas Hotel. Av.Almirante Reis 67 Lizbon) 

Devam edecek… 


A.Atilla KARASU 

 
Toplam blog
: 20
: 7419
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Emekli Subayım.. Yıllarca memleketin çeşitli yerlerinde gezmek, belki de gezgin yapım nedeni ile ..