- Kategori
- Futbol
Maç 90 dakikadır...

akşam.com.tr
Türkiye’de , bilirsiniz, “Türk gibi başlamak ve Alman gibi bitirmek..” sözü çok ünlüdür. Aslında bu Türk karakterinin önemli özelliklerinden biridir.
Yani Türk büyük umutlarla, büyük bir güdülemeyle işe başlar… Önce çalışkan arı gibidir. Ondan sonra , hevesini birisi kırdığında veya yorulmaya başladığında işi bırakır, sürüncemeye sokar … İş de biter, maç da gider…
“Türk gibi başlar , Alman gibi bitirir.”
Bu aslında Türkler açısından, güven duyulacak, hoş bir söz değildir. Aslında bir hakarettir; bir küçümseyiştir.
Spor alanında, özellikle futbolda , bir takımın 90 dakika ayın performansı göstermesi , sonuna kadar maça asılması , ciddiye alması gerekir. Bu futbol oyunlarının, genelde bütün takım oyunlarının “olmazsa olmaz”ıdır. Bir takım 90 dakika koşacak; hiçbir eleman, ortalarda beklemeyecek; takım bir bütün olarak tıkır tıkır çalışacak ve sonunda başarıya ulaşacaktır.
Bunu gerçekten , Almanya , Dünya Kupa’larında ve katıldıkları çok çeşitli karşılaşmalarda açık açık göstermiştir… Herkes bilir ki, Alman takımı 90 dakika koşacaktır. İlk dakikalarda tesadüfi goller yese bile yılmayacaktır ve sonuna kadar savaşacaktır. Alman takımlarının en önemli özelliklerinden biri budur. Bunu bütün dünya takımları bilir.
Maç 90 dakikadır. Ve Alman takımı sonuna kadar, 90 dakika koşar , çalışır ve maçı öyle bitirir. Genellikle zafer Alman takımınındır. Sebebi belli..
Peki bu ilke diğer dünya takımları tarafından bilinmiyor mu? Elbette biliniyor. Futbol antrenörlerinin ilk öğrettikleri ilke budur. “Maç 90 dakikadır, sonuna kadar çalışacaksınız, koşacaksınız, dayanacaksınız…”
Kuşkusuz bir takımın bu ilkeyi uygulayabilmesi için, mutlaka çok iyi motivasyonel kaynaklara sahip olması gerekir. İyi bir futbol psikoloğu olmalıdır; takımın çalıştırıcılarının yüksek eğitim seviyeleri bulunmalıdır. Ve takımı durmadan kazanmak için güdülemelidirler.
“Takım kazanmalıdır. Kazanmak için de 90 dakika adam gibi koşması, çalışması gerekir..”
Belli ki bir takımın çok daha fazla özelliklere sahip olması gerektiği bilinir: Bir takımın fiziksel özellikleri yüksek olmalıdır; takım çok hızlı olmalıdır; teknik yeterlikleri harikulade olmalıdır. Bir takımın elemanları akıllıca hareket etmelidir; şut yüzdesi ve isabet yüzdeleri çok yüksek olmalıdır; duran toplara nasıl vurulacağını çok iyi bilmelidirler ve bunlar üzerinde çalışmalıdırlar… Bunlar gibi bir çok özelliğin bir takımda bulunması arzu edilir ama her şeyden ötesi bu özelliklerin 90 dakika aksatılmadan kullanılması istenilir.
Dünyada, Almanya’da işler böyle böyle de Türkiye’de nasıl? Kanı şöyle:
“Roberto Mancini’nin öğrencileri maçların ilk 15 dakikalarında 11 gol atıp zirve yaparlarken; Ersin Yanal’ın öğrencileri ise , uzatmalar da dahil son 15 dakikada 16 gol buldular..” (Hürriyet , 5.4.14)
Bu istatistikler ne gösteriyor? Galatasaray maçlara çok iyi başlıyor ve golü ilk dakikalarda buluyor; öteki yandan Fenerbahçe maçları genellikle iyi bitiriyor ve golleri maçın sonunda atıyor… Bu neyi gösterir..?
Bizim lider takımlarımızın çoğunun “90 dakika” çok iyi olmadığını. Galatasaray gol atıyor; ondan sonra duruyor ve kendisine gol atılmasını bekliyor.
Öteki yandan Fenerbahçe ilk yarıda durgun oluyor ama sonradan açılıp, genellikle gollerini de maçın son anlarında atıyor ve galip geliyor.
Peki ne oldu , bir takımın 90 dakika tıkır tıkır çalışması ilkesi? Bunu uygulamak çok zor. Niye? Çünkü bu durum biraz da ülkelerin doğrudan doğruya zihniyetleriyle ve eğitim durumlarıyla ilgilidir. Kendine güveniyle ilgilidir. Daha bir çok Toplumsal-Psikolojik etmen var da bunları irdelemek bu yazının sınırlarını aşar.
Bir teknik direktör’ün bir maçtan önceki en önemli hatırlatması ne olmalıdır : “Arkadaşlar , bu takımın 90 dakika koşmasını istiyorum ; 90 dakika çalışmasını istiyorum…”
Takım bu sözü tersinden anlarsa , Teknik Direktör ne halt etsin.
Biz de futbol takım olarak oynanmıyor ki; takım sahaya çıkıyor ama herkesin derdi kendisine. Oyuncunun kimi alamadığı paralarını düşünüyor; kimi İngiltere’de bıraktığı ailesini… Dert çok… Meseleler bireysel ve takım da takım değil, çeşitli sorunlara sahip “birey”lerden ibaret.. Takım takım olduğu zaman takım oyunu oynar. Onun için düşünmek ve yardım etmek gerekir; gerisi fasa fiso…
“