Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Magandayım ama para bende...

Magandayım ama para bende...
 

Başlıktaki ifade benim değil ama keşke benim olsaydı. Bu yazıyı lüks bir otomobilin arkasına yazılmış bir “tampon yazısı” hali ile gördüğümde beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Neden böylesine müthiş bir cümleyi önce ben bulamadım diye.

Bileklerindeki altın künyesi ve parmaklarındaki sigarası, camdan dışarı sallandırdığı koluyla sağa sola işaretler yapan 5,20 BMV’li adam, arabasının arkasına yazdırdığı bu yazı ile ne de güzel anlatıyordu ahval- i şeraitini. Ne kadar da çok değil mi bu örnekler çevremizde?

Bu konular üzerine kafa yorduğumda hep rahmetli dedemin o harikulade sözü aklıma gelir: Allah, ilmi çalışana malı istediğine verir. Gerçekten de bu böyle. Çalışmadan, çabalamadan ilim, tahsil olmuyor. Ancak bir şekilde zengin olmuş, hali vakti yerinde ama bir o kadar da cahil, gayri medeni, görgüsüz ve ebleh olabiliyor insanlar.

Son model bir dört çekerin içine kurulduklarında, o cahiliyet, o görgüsüzlük ve güngörmemişlik üzerlerinden sıyrılıp gidiyor sanıyorlar. Ama bilmiyorlar ki öyle sırıtıyor, öyle komik ve öyle acınası durumlara düşüyorlar.

Bizlerden sonrakiler ne görürler ne görmezler bilemeyiz. Ama bizim neslimiz maalesef; lüks otel odalarında mangal yapanları da, parlamento binalarının tavanlarına çiğ köfte yapıştırmaya kalkanları da, Altınyıldız takım elbisenin altına adidas spor ayakkabı giyme palyaçoluğunu gösterenleri de, altlarındaki bilmem kaç beygir gücündeki pahalı spor arabaları sayesinde tüm yolların, şeritlerin ve geçiş üstünlüklerinin kendilerinde olduğunu zanneden cepleri şişman ama karakterleri zayıf trafik canavarlarını da görme ve şahit olma şanssızlığını yaşadı.

Zenginlik, zengin ve varlıklı olmak iyi bir şeydir. Varlıklı insan aynı zamanda çevresine de faydalı olabilen insandır. Fakirlik hep problemlerle varolur. Fakirlikten kaçmak, kaçmak ve kaçmak gerekir. Fakirlerden değil pek tabii ki. Yukarıda yazdıklarımı okuyup da benim zenginlik ve sermaye karşıtı sıkı bir sosyalist olduğumu düşünenleriniz olmuş olabilir. Böyle bir şey yok. Benim derdim görgüsüzlükle, eğitimsizlikle, adap bilmezlikle, edepsizlikle.

Gerçek zenginler hem maddi varlıkları ile varsıl hem de tevazu ve yardımseverlikleri ile zengindirler. Para denilen şey insanın kaç karat olduğunu gösteren ve de hiç yanılmayan en önemli mihenk taşıdır. İnsan, içinde yatan gerçek insanlığını, karakterini ve özbilincini çok para kazanmaya başladığında gözler önüne serer. Yine müthiş bir atalar sözü: Yiğitlik ve mertlik; ak baldırla, kırmızı altında belli olur.

Söyler misiniz çevrenizde; kendisini, şahsiyetini, onur ve şerefini, aile düzenini, dostlarını, sevdiklerini paraya satmış, dini- imanı para olmuş, insanlığından çıkmış, parayla kardeş olmuş kaç tanıdığınız var? Ve yine söyler misiniz ölüp gidenlerden yanına beş kuruş alabilen ya da ahiret banklarına eft yapabilen kaç tanışınız mevcut? Birinci soruya cevabınız “çook”, ikinci soruya yanıtınız ise “yook” oldu değil mi?

“Magandayım ama para bende” diyebilen ya da bunun dahi farkında olamayan zavallı insanlarımız, suç aslında sizin değil. Sizi yetiştirenlerin. “Boşver kızım tahsillisini falan zengin olsun kocan da rahat et” diyen kız annelerinin. “Oğlum, okuyup da ne yapacaksın bak işte iş sana, geç başına otur çatır çatır para kazan, hayatını yaşa” diyen cebi şişman karakteri zayıf oğlan babalarının. Okullarda matematik, fizik formülleri öğretmekten, savaş ve antlaşma tarihleri ezberletmekten insan olmanın hasletlerini öğretmeye zaman bulmayan ya da sistem gereği bulamayan öğretmenlerimizin. Sonuç olarak bizlerin yani, hepimizin.

Lütfen her birimiz kendi miladımızı yaşayalım artık. En azından çocuklarımızı kurtaralım. “Ben eğitsem ne olacak çevre berbat” gibi işin kolaycılığına kaçmanın sihirli formüllerini kendimize ve çevremize dikte etmekten vazgeçelim.

Gazi Mustafa Kemal, İstiklal Savaşı’mızda dünya askerlik ve savaş sanatının değişmez kuralını, doğrusunu yıktı attı ve dedi ki: “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır; o satıh tüm vatandır.” Yazarken bile tüylerim diken diken oldu, genzim yandı, gözlerim doldu. Bu ne demekti? Binlerce yıldır yapılan savaşlarda ordular balirli çizgiler, hatlar üzerinde savaşıyorlar, o hattı kaybeden ordu toplu olarak bir arkadaki hatta kadar geri çekiliyor ve orada tekrar savaşa devam ediyordu. Gazi ise mübarek askerlerine hattı terkettirmedi. Göğüs göğüse, bire bir savaşmalarını emretti. Ve bu kutlu savaş kazınıldı.

İşte cehaletle, görgüsüzlükle ve bu maganda kültürü ile savaş da böyle olmalı. Öncelikli olarak her birimiz işe çocuklarımızdan başlayacağız. Daha sonra yakın çevremiz ve sonrasında ulaşabileceğimiz herkes bizim hedefimiz olacak.

Sabah yolda karşılaşıp da tanıdık olmadığımız için kafasını çevirip gidenlerden olmayalım ne olur? Bir “günaydın” bu kadar mı zor çıkar bu ağzımızdan, yüreğimizden? Biz, inanın böyle değildik.

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..