Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '06

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Magazin gazetecilerinin intikamı

Magazin muhabirleri son zamanlarda ahlak polisi gibi davranmaya başladılar. Hani sanırsınız işleri öyle ya da böyle tanınmış insanlarla ilgili haberimsiler yapmak değil de toplumun ahlakını düzeltmek. Böyle bir üstten bakma halleri... Bugün, Hürriyet gazetesinin Kelebek ekinde bir söyleşi vardı. Burcu Güneş isimli kişiyle Sema Denker adlı gazetecinin söyleşmesini okudum ben de bu sabah. Burcu Güneş bütün röportaj boyunca kendisinin ne kadar iyi, ne kadar şahane, ne kadar temiz bir insan olduğunu, bu piyasadakilerle asla aynı kefeye konulmaması gerektiğini, vs. anlatıyor. Sonra konu, son birkaç haftadır Hürriyet'in, özellikle de Kelebek'in her haberinde olduğu gibi, bu kez de namı almış yürümüş, yüzyılın en harika dizisi Binbir Gece'ye geliyor. Güneş, dizideki Şehrazat karakterini ne kadar beğendiğini anlatırken konu bir ara yine müziğe kayıyor ama hemen ardından beklenen soru geliyor : “Siz tek gecelik ilişki yaşar mısınız?” Zaten, bu diziden sonra Türkiye'de kadınlar “tek gecelik ilişki yaşayanlar ve yaşamayanlar” olarak ikiye ayrıldı herhalde. Herkes bu konuda fikir beyan etmeye çok meraklıymış ama anlaşılan, çocuğu için kerhen kabul edip ertesi gün intihar edeceğini iddia edenleri mi istersiniz (ki bu çocuk için daha büyük bir travma olmaz mı aslında, yazık...) ne olursa olsun iffetini koruyacağını iddia edenleri mi... Neyse, gelelim söyleşinin en ahlakçı kısmına... Soru karşısında Burcu Güneş diyor ki, “Karşıma şahane bi adam çıkarsa olabilir”. Bu noktada sayın Sema Denker söyleşi yaptığı kişide yakaladığını düşündüğü açığın üzerine atlıyor hemen: “Tertemiz olmak ve tek gecelik bir ilişki yaşamak... Çok ilginç!” Neyse ki Burcu Güneş, bu saçma soruya mantıklı bir cevap vermeyi başarıyor ve tüm söyleşinin en anlamlı cümlesini kuruyor: “Ben tertemizim derken bakirelikten ya da o anlayışta bir namustan söz etmiyorum ki! Temizim ve 45 yaşına kadar da bakire kalacağım demiyorum. Ben burada rapor falan da demiyorum. (Gülüşmeler) Ben gerçek duyguların yaşanmasından, samimiyetten bahsediyorum.” Bu tarz sorularda, yazım biçimi de çok ilgimi çekiyor benim. Konuyu özetleyen ilk cümle kuruluyor, sonra anlamı güçlendirmek için üç noktalık bir sessizlik ve hemen arkasından alaycı ve sert bir tonlamayla söylendiği ünlem kullanımıyla hissettirilen ikinci kısım. Söyleşi yaparken de aynen böyle mi davranıyorlar yoksa masa başına geçtiklerinde birkaç küçük rötuş yaşanıyor mu merak ediyorum doğrusu. Burada asıl mesele Sema Denker değil tabi, son zamanlarda magazin haberciliğinde sıkça rastlanan genel bir üslup söz konusu aslında. Pınar Altuğ'un biten ve başlayan ilişkileri döneminde de bunun pek çok örneğini görmek mümkün oldu. Kişinin haber konusu eylemleri aktarılırken (ki bunların haber konusu olup olamayacağı da son derece tartışmalı) bir taraftan da o kişi sürekli sıkıştırılıyor, kendisine soru sorulurken genellikle küçümseyici, tepeden bakma bir tavır sergileniyor. Yıllardır haber peşinde koşarken itilip kakılan, pek çok kötü muameleye maruz kalan magazin gazetecilerinin bir intikamı mı yoksa bu?:)
 
Toplam blog
: 23
: 1110
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Biraz nefes almak için... ..