- Kategori
- Gündelik Yaşam
Maksat muhabbet

Biz...
Kıpkırmızı rujlu, siyah mini giyimli, uzun boylu, saçını atkuyruğu yapmış, yaşından çok daha büyük görünen esmer kız stüdyo kapısından çıkar, bekleme salonunda yalnız başına oturan güzel sarışın ama bakımsız kızın yanına kıkırdayarak ulaşır.
- İçerdeki ortamı biraz anlatayım mı? deyip poposuyla kızı hafif ittirerek küçücük yere sığar.
Biz ev arkadaşımla içerde neler olduğunu tahmin edebilmek için kulak misafiri oluruz. Konuşma hararetli bir hal alır. 10-15 dakika böyle sürer.
- Bu arada memnun oldum, benim adım bilmem ne!!
Biz şok! Oysa biz onların çok yakın arkadaş olduğunu sanmıştık. Onca muhabbeti birbirlerinin isimlerini bilmeden mi çevirmişler?!
Diğeri de ismini zikrettikten sonra, esmer olan diğerinin ismini öğrenir öğrenmez "Soyadın ne? Facebook'tan ekleşiriz olmadı, " der. Biz bir daha şok! Telefonunu alması daha mantıklı olmaz mıydı? Telefon istemek tarihe karıştı Gülteeen, kendine gel!
Sarışın kız geçiştirdi konuyu.
- Nerede oturuyorsun? dedi.
- Etiler, sen?
- Ortaköy.
- Bak aramız 15 dakika, araşalım buluşalım.
Bizim iç ses: Bu ne hız!!
- Numaranı versene.
Bizim iç ses: Nihayet!
Sarışın kız eski bir telefon çıkartır. Çıkarırken tereddüt etmesinin yanısıra bir de açıklama yapar:
- Ya benim telefonum tamirde bu annemin telefonu.
Bizim iç ses: Ferihaaa!
- Senin telefonunun markası ne?
Bizim iç ses: Sana neee?
Dili dolaşan sarışın kız, bir türlü telefonunun markasını söyleyemez. En sonunda yeni telefonlardan birinin markasını söyler.
Esmer kız salondan ayrılmak üzere ayaklanır.
- Biz ajanstan arkadaşlarla hep buluşuyoruz, sen de gelirsin. Olmadı Big Chef's te yemek yer Starbucks'ta kahve içeriz.
Bizim iç ses: Ne gerek var bunları şimdiden konuşmaya, buluşacağınız zaman ayarlarsınız. Her zaman Big Chef's te yemek yediğini vurguluyor, statüsünü gözler önüne seriyor esmer kız, belli...
Sarışın kız:
- Tamam, ara beni.
- Sen de ara ama, mesaj da at.
- Tamam.
Bizim iç ses: Çok şükür, biz böyle hiç olmadık.
Dün akşam ev arkadaşım reklam çekim denemeleri için bir stüdyoya gittik; haliyle bir yığın insan vardı... Sıranın gelmesini beklerken insanları gözlemleme fırsatı bulduk; biz mi çok yabaniyiz, insanlar mı çok sıcak kanlı bilemedik ama yadırgadık. Muhabbetler öyle yapmacıktı ki bize göre; şükrettik iyi ki rahat büyüsek de şımarık büyümedik, iyi ki küçük yerde yetiştik de özgüvensiz yetişmedik, iyi ki büyük şehre yeterli bir olgunluğa ulaştıktan sonra geldik. Sonradan farkettik ki oradaki insanlarla aramızda 4-5 yaş var. Yaşımız bunları konuşmak için henüz genç ama biz o zamanlar böyle miydik diye düşündük; hayır! İnsanlar bizi olduğumuz gibi tanıdılar hep, kasmadık kendimizi... Kimseye isminden önce facebookun var mı diye sormadık. Biz kimseye ismini öğrenmeden popomuzla biraz ittirip muhabbete girişmedik. İsmini bile bilse onlar bize yaklaşmadan biz yaklaşamadık. Hangisi iyi ben gerçekten bilmiyorum ama ben öyle olmadığım için midir nedir bunları yadırgıyorum. Özgüven iyidir de bunu arkadaşlıklarında göze sokmaya çalışmak neden? Adı üstünde "öz"güven... Kendin bilmen yeterli, o gerçekten öz ise insanlar zaten farkeder.
Biz gerçekten bilemedik, ne daha iyi!?