Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

01 Mayıs '13

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Mikrofonda Tiyatro – Arkası yarın

Bu anonsu duyduğumuzda biz bütün aile radyo başına toplanırdık. Net hatırlıyorum gecenin erken saatlerinde olurdu, yemeğimizi de yemiş olurduk ki çaylarımız elimizde radyonun çevresinde; televizyon ekranına bakar gibi radyoya bakarak dinlenmeye başlardık.

Çıt yok, en ufak bir ses dikkat dağıtacağından özellikle biz çocuklar öksürmeye bile çekinirdik. Zaten o kadar heyecanlı da olurdu ki bizlerde bir tek kelimeyi kaçırmak istemezdik. Çayların tekrarları bile oldukça sessiz bir şekilde annem tarafından yapılırdı. O çok zarif bir hanımefendiydi. Onun sessiz olması, sessiz hareket etmesi için mikrofonda tiyatroya gerek yoktu, her daim sessizdi zaten. Yürürmüydü, kayarmıydı? Hiçbir türlü anlamamışımdır. O dönemlerde hanımlar zaten pek zarif ve şıktılar. Ne alaka diyeceksiniz, mikrofonda tiyatro ile annenin şıklığı!

Çağrışım yaptı diyeceğim, gerçekten annem ve annemin arkadaşları şimdi hatırlıyorum da ne kadar zariftiler. Zarif insanlar haliyle gürültücü olmazlarki, onların seslerinin yükselişmesinde de bir sınır olur ki, fazla gürültü yapmazlar. Yürürken bir zerafet yarışı içinde hareket ettiklerinden sakarda olmazlar. Haliyle ekstra gürültüleri de olmazdı.

Şimdi öylemi? Bizler neyi çok dikkate alıyoruz ki, yürüyüşümüzü, konuşmamazı, duruşumuzu dikkate alalım. Hey gidi günler hey!

Eskiden çocuklar sorarlarmış:

“Radyonun içinde insanlar mı var, onlar mı şarkı söylüyorlar, ajansı sunan amca, teyze nasıl giriyorlar içine?”

Bizler o safhaları yaşamadık. Annem, babam biz doğduğumuzda var olan radyoları için ekstra bir şey anlatmadılar bize… Biliyorduk zaten içinde insan olmadığını. Fakat düşünüyorum da şimdinin bu kadar uyanıklığı içinde yaşarken o zamanın bilmezliğinin bir ayrıcalığı ve bir güzelliği var. Ya da ben şaşkın öyle düşünüyorum…

Radyo yayınları ne zaman başladı diye düşündüm. Buldum.

İstanbul Radyosu en eski radyo bunu biliyoruz. İlk yayınını 6 Mayıs 1927 tarihinde yapmış. Yeri nesiymiş biliyor musunuz?

Sirkeci’de Büyük Postanenin bodrum katıymış. Tabi radyo yayını yapılmış yapılmasına da kim nerede, nasıl dinleyecek? Kimsenin evinde radyo yok ki o zamanlar. Ne yapmışlar biliyor musunuz? Postane binasının kapısının üstüne bir hoparlör yerleştirmişler oradan yayın yapmaya başlamışlar. İlgi de görünce her akşam yayın yapmayı sürdürmüşler. Gerçekten çok hoş…

“Nereye gidiyorsun?”

“Radyo dinleme?”

“Nereden dinleyeceksin, hem o ne?”

Radyonun ne olduğu böylelikle bilinmeye başlanmış.

‘Mikrofonda Tiyatro - Arkası Yarın’ları dinleyip, bir dahaki seferi sabırsızlıkla beklediğimiz gibi, postane önüne gelenlerde, her geçen gün daha merak etmişler daha kalabalık ve daha sık gelmişler.

İmkânı olanlar radyo almaya başlamış. Evlere gelen radyo sayesinde misafirliklerde artışlar olmuş. Erkekler ajans dinlemek için kahvelere gitmeye başlamış, kadınlar hanım arkadaşlarının ballandıra ballandıra anlattıkları radyo hikalerinden sonra; radyo isteği ile erkeklerine baskı yapmaya başlamışlar.

Radyo çok da uzun zaman olmadan evlerdeki baş köşedeki yerini almış, üstelik uzun sürede oradan kalkmamış.

Bir radyo programına katılmak için İstanbul Radyosuna gitmiştim.

Gerçekten sihirli bir âlemden geçmişim gibi gelmişti. Kokusu bile farklıydı. Günaydın Gazetesinde görev yaparken Ankara Radyosuna sıkça giderdim. Radyo gerçekten farklı bir yerdir. Farklı bir heyecan olur, farklı bir rüzgâr eser. İnsanlar nedense hep alçak sesle konuşurlar, kibardırlar. Resmi bir dairede gibi hissedersin ama resmiyetin içinde sevgi vardır.

İstanbul Radyo'sundaki resimlerde beni etkilemişti. Eski resimler, sergilenen eski belki de ilk radyolar.

Onlara bakarken Rahmetli babam geldi gözlerimin önüne, onun sesini duyar gibi olmuştum:

“Nazan aç kızım radyoyu şimdi ajans başlayacak.”

Nazan Şara Şatana

İş Bankasıve Anadolu Ajansı'nın 150 bin liralık sermayenin %70'ine sahip olması kaydıyla; Gümüşhane Milletvekili Cemal Hüsnü Taray, Falih Rıfkı Atay ve Sedat Nuri Bey tarafından 8 Eylül 1927 tarihinde "Türk Telsiz Telefon Anonim Şirketi" kuruldu.

İstanbul Radyosu'nun ilk naklen yayını, 3 Şubat 1932'de Atatürk'ün isteği ile Ayasofya Camii'nden Kadir Gecesi okunan Türkçe ezanla başlamış ve Mevlit'le devam etmiştir.

İlk yayınlar akşam saatleri yapılmakta ve 5 saatle sınırlıydı.

Elektrik vs. giderlerin, halktan alınan yıllık 10 liralık aidatla karşılanamaması üzerine şirket zarara girdi. Hükümetin hatırı sayılır bir mali yardım yapmasına rağmen zararı devam eden şirketin, 1936 yılında biten sözleşmesini hükümet yenilemeyince şirket, 13 Haziran 1937'de yapılan genel kurulda kendini tasfiye etmeye karar verdi.

İstanbul Radyosu; bir devlet kurumu olan PTT'ye devredildi. Stüdyo ihtiyacını karşılamak için 1945'te İstanbul Radyoevi inşa edildi.

Radyo yayıncılığı; fiilen 1990'a, anayasal olarak 1993'e kadar devlet eliyle yürütüldü

1961 Anayasası'nın tanıdığı imkânla, 1 Mayıs 1964 tarihinde "Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT)" kuruldu ve diğer radyo yayınları gibi İstanbul Radyosu da TRT şemsiyesi altına girdi. 1993 yılındaki anayasa değişikliği ve 1994 yılında çıkarılan kanunla devlet tekeli kalktı ve özel yayıncılık devreye girdi.

 İlk çalışmalar

Türkiye'de ilk radyoyayın denemeleri 1921 yılında İstanbul'da başladı ve halka açık ilk radyo deneme yayını 19 Mart 1923 tarihinde Öğretmen Okulu'nun bodrumunda, davetliler ve basın huzurunda "Telsiz telefon tecrübeleri" adı altında gerçekleştirildi. Bu ilk yayın, İstanbul Üniversitesi'nde toplanan halk tarafından heyecanla dinlendi.

Cumhuriyetin ilanından iki yıl sonra, 1925'te "Telsiz Tesisi Hakkında Kanun" yasası çıkarılarak, ülke genelinde bir telsiz şebekesi kurulması öngörüldü ve uluslararası açılan ihaleyi kazanan bir Fransız şirketi tarafından İstanbulve Ankara'da telsiz telgraf vericileri yapımına başlandı. Bu tesisin 1927 yılında hizmete girmesiyle New York, Londra, Berlin, Viyana, Moskovave Tahran'la bağlantı kuruldu. Daha sonra bu vericilere telsiz telefon yayını yapabilecek gerekli donanımların ilavesiyle radyo yayınları gerçekleştirildi.

Mevcut çalışmalar

TRT İstanbul Radyosunda halen çeşitli bant ve canlı yayın programları yapılmaktadır. Mesut Cemil Stüdyosunda halka açık olarak düzenlenen ve aynı zamanda televizyon çekimi veya radyo bant kaydı olarak hazırlanan programlar bulunmaktadır. Bunlardan bazıları: Radyo Sanatçıları Konseri, Tasavvuf Müziği Konseri, Akşamın Neşesi, Beraber ve Solo Şarkılar, Şarkılar ve Oyun Havaları vs.

İstanbul Radyosunda aynı zamanda Mesut Cemil Stüdyosu yenilenmiş ve televizyon çekimleri için uygun hale getirilmiştir. Bu yenilik Ankara Radyosu Büyük Stüdyosu içinde uygulanmıştır.(vikipedi)

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara