Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '09

 
Kategori
Siyaset
 

Monşerler ve "Davos Fatihi" Erdoğan

Monşerler ve "Davos Fatihi" Erdoğan
 

Nam-ı Diğer İnsan Kasabı Ariel Şaron ile bir görüşme


Davos’ta Başbakan’ın, gerek Şimon Peres’e gerekse oturumu yöneten beceriksiz Amerikalı gazeteciye göstermiş olduğu tepkiyi haklı bulduğumu ifade eden yazımı, hadisenin gerçekleştiği günün ertesinde yazmış ve yayınlamıştım.


Bir kere daha belirtmeliyim ki hiçbir şekilde siyasi yakınlık duymadığım, tam tersine bu sayfalarda defalarca eleştirdiğim Başbakan, bu son olaydaki tepkisiyle takdirimi kazanmıştır. Ancak üslubu ve oturumu terk edip gitme duygusallığı konularında aynı şeyleri söyleyemeyeceğim tabi ki.


Bir de ufak ama çok önemli bir “keşke”m olacak. Keşke Başbakan, bu konuda gösterdiği duyarlılığın, tepkiselliğin onda birini dahi Kıbrıs, Musul, Kerkük, Irak’ın kuzeyindeki etnik yapılanma, AB ve ABD ilişkileri konusunda da gösterebilmiş olsaydı.


Tabi huylu huyundan vazgeçmiyor. Tam böylesine bir genel itibar ve takdir kazanmışken iç ve dış kamuoyundan, öyle bir açıklama yaptı ki yine kendi devletinin kurumlarıyla yaşadığı kavgaların bilinçaltındaki dışavurumu gibiydi sözleri.


Sözlerini yekten, direkt söylediğini, eğilip bükülmeyi bilmediğini, birtakım “<ı>monşerler” gibi olamayacağını, kıvırıp, bükülmeyeceğini ifade etti. Serde Kasımpaşalılık var ya, o bakımdan yani.


Nedir bu “<ı>monşer” meselesi peki? Efendim, Türk Dili Kurumu Büyük Sözlüğü kelimenin anlamını bakınız nasıl veriyor: <ı>“Monşer: Ünlem. Fransızca monchère sözcüğünden geliyor ve ‘Azizim, dostum’ anlamında, bir seslenme sözü olarak kullanılıyor.”


Yine TDK sözlüğü, kelimenin sıfat ve mecazi olarak kullanımını da “<ı>davranışlarında Batı özentisi içinde bulunan” kişi olarak açıklıyor.


Evet. Başbakan, pek tabi ki ikinci olarak verilen sıfat anlamıyla bu vurguyu yapıyor ve göndermenin odağında Dış İşleri Bakanlığı camiası var. Büyükelçilerimiz, başkonsoloslarımız, konsolos ve maslahatgüzarlarımız. Ataşelerimiz. Bakanlık merkez bürokratları. Daimi temsilciler. Bilumum diplomat kadro. Koskoca bir hariciye camiası. Yazık. Bir kere daha yazık.


Bazı çevrelerde Dış İşleri bürokrasisi, “monşerler” olarak nitelendirilir. Üzerlerindeki Fransız ekolünün etkisi ve kendi aralarında müthiş bir çevre ve kapalı kutu oldukları, bir yerlerden bir “monşer” tanıdığın, akraban, dayın, amcan yoksa ağzınla kuş tutsan diplomat olamayacağın gibisinden şehir efsaneleri türetilir.


Bu konularda belirli oranlarda gerçeklerden ya da uydurmalardan tabi ki söz edilebilir. Ama şundan söz edilemez ki bir Başbakan, kendi devletinin bir kurumunun, hem de bu devleti dışarıda temsil eden bir kurumunun çalışanları hakkında bu şekilde bir jargonu kullanamaz.


Nasıl ki Almanya’da, tüm dünya kamuoyunun önünde, hele hele de Alman kamuoyunun önünde, o ülkede Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurlu ve saygın şahsiyetini temsil eden koskoca bir Büyükelçiyi azarladığında ayıp etmişse, bu argümanıyla da çok ama çok ayıp etmiştir.


Merak ediyorum, sayıları az olsa da kendi partisi içerisindeki emekli hariciyeci “monşerler” acaba bu sözleri içlerine sindirebilmişler midir?




@ "Angelina Jolie, Peres, Erdoğan ve Davos Ruhu": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=159214

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..