Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '09

 
Kategori
Siyaset
 

Muhatap aranıyor

Bir nesnenin, bir olgunun adını ne koyarsanız, ne denli değiştirirseniz değiştirin, o nesne, o olgu neyse odur, değişmez.

Önce “Kürt açılımı” deyip, sonra “demokratik açılım” adını takıp yürütmeye konulan olgunun aslı nedir... Üç safhadan oluştuğu Cumhurbaşkanlı ve hükümetce ifade ediliyor, bunun yakın, orta ve uzun vadede sonuçlanacağı da açıklanıyor, ama neyin... değişik isimlerle sunulan bu olgunun içeriği bir türlü açıklanamiyor.

Bir taraf, Cumhurbaşkanı ve hükümet, öbür taraf ise karmaşık. Anayasa Mahkemesinde kapatılması görüşülen DTP var. Başbakan, AKP’nin başkanı sıfatıyla bu partiyle görüşüyor... ama DTP, Kandildeki PKK ile Yassıadadaki Abdullah’ı muhatap gösteriyor. Ve de vahşetin timsali terorist başının emriyle bir grup âsi Habur Kapısından içeri törenle kabul görüyor.

PKK doğrudan muhatap alınamayacağına göre, Recep Tayyip Erdoğan “muhatabımız millettir” açıklamasıyla karmaşıklığa bir ilmik daha ekliyor: çözümlenmesi gereken terör olgusunda taraf hükümet ve Cumhurbaşkanı ise eğer ve bunlar milleti ve menfatlerini temsil ediyorlarsa, “muhatabımız millettir” iddiasıyla, karşı tarafın gene kendileri olduğunu fark edemiyorlar mı? Terörle mücadelenin kazanılmasında görev, milleti temsil eden TBMM ve onun hükümetine düşer, muhatap aranmaz.

Anaların ağlamasına son verecek üç safhalı bu süreçte neler var acaba ... elde edilecek sonuçta Türkiyenin bağımsızlığına, ülke bütünlüğüne, ulusalığa, laikliğe, dil birliğine hallel getiren hususlar mı var? Sonucun neye varacağının şimdiden açıklanması milletimizin arzusudur. Millet ancak o zaman bu sürece gönülden katkı sağlar, ya da karşı çıkar.

Cumhurbaşkanı diyor ki “bunu (Kürt açılımını) şimdı biz yapmazsak, başkaları yapacak”. Bunun anlamı, başkalarının nasıl olsa yapacağı, yada yaptıracağı siyasi, sosyal ve askeri uygulamaların hemen bizim tarafımızdan gerçekleştirilmesi gereğidir. Devletin projesi olarak gösterilen bu süreçte demek ki, en azından, dış baskılar mevcut. Sayın Obama’nın “meselelerin karşılıklı görüşmelerle sonuçlandırılması “ tavsiyesi , Devletle terör örgütü arasında mümkün olabilir mi? Hükümet, işte bunun için bir muhatap arama peşinde, ama muhatabı dönüp dolaşıp gene kendisidir. Sayın Obama ABD’yi vuran teröre karşı ne için El-Kaide ile görüşme yöntemini denemiyor? Biliyor ki Devlet terörle müzakereye girerse bunun sonu yıkımdır.

Bu bilinmeyeni fazla çözümlemeli probleme Avrupa ülkeleri de müdahil. Onlar ki, bugüne dek PKK teroristlerine kolaylıklar sağlamış, örgütlenmelerine izin vermiş, kendi kanunlarının ihlâline varıncaya kadar gözyummuşlardır... Tarihte emsaline az rastlanan vahşette bir terör örgütüyle mücadele yerine, ABD’nin işareti üzerine, PKK’yı koruyan, yapılandıran Avrupa ülkelerinin birden yöntem değiştirip, Türkiye’le birlikte terör olgusunu siyasi olguya dönüştürmeleri nasıl yorumlanır?

Son olarak, Devletler Umumî Hukuku ve Birleşmiş Milletlerin terörden zarar gören ülkeye tanıdıkları haklar neden gündemde değil. Teroristler bir komşu ülkede üstlenmişlerse, bundan komşu ülke sorumlu tutulur; o komşu ülke işgal altındaysa, işgalci devlet sorumludur ve de terörden zarar gören ülkenin hakları arasında bizzat komşu ülkedeki teroristleri yoketme hakkı mevcuttur. Saddam zamanında da zaten bu yönteme başvurulmuş ve AKP’nin 2002’de iktidara geçişinde PKK terörü içte ve komşu ülkede sıfırlanmıştı. Unutmayalım.

 
Toplam blog
: 48
: 480
Kayıt tarihi
: 02.04.09
 
 

10 Şubat 1931'de Ankara'da dogdum. Ilk, orta ve liseyi "Galatasaray" Lisesinde tamamladim. Isviçre, ..